Selam ile…  
Son bir kaç yıldır Doğu Akdeniz’de önemli gelişmeler yaşanıyor. Bu hafta Türkiye, sembolik olarak ehemmiyeti son derece büyük bir anlaşma ile artık İslâm coğrafyasında denklemi değiştirici bir devlet olacağını gösterdi. Biz de dergimizin kapağında Libya özelinde Doğu Akdeniz meselesini ele aldık.

İsrail, Mısır ve Kıbrıs üçgeninde bulunan doğalgaz yataklarının gerçekten ekonomik bir değer kazanması ve bunun yanında Çin’in enerji ihtiyacının kontrol altına alınması ile Rusya’nın Avrupa’nın enerji tedarikindeki tekelinin kırılması için bu gazın bir şekilde Avrupa’ya ulaştırılması gerekiyor. Yapılan fizibilite çalışmalarına göre bölgeden çıkan doğalgazın Avrupa’ya ulaştırılması için en uygun güzergâh Türkiye’den geçiyor. Türkiye ise İsrail, Mısır ve GKRY ile sorunları olduğu için böyle bir anlaşmaya yanaşmıyor ve tam aksine Akdeniz’de münhasır ekonomik sahasındaki yeraltı kaynaklarını araştırmak için bölgeye arama ve sondaj gemileri gönderiyor. Bunun yanı sıra Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgesini teminat altına almak için bölgeye yolladığı savaş gemileri ile uluslararası enerji şirketlerinin çalışmalarını sekteye uğratması ve yaptığı anlaşmalar da cabası… Özellikle Libya’da BM tarafından tanınan hükümet ile yapmış olduğu MEB sınır anlaşması bu bakımdan son derece ehemmiyetli. Ondan daha önemlisi ise Türkiye’nin Libya’daki hükümetin isteği doğrultusunda bölgeye asker göndermesinin gündeme gelmesi. Her ne kadar, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anlaşmayı Sevr’in tersyüz edilmesi şeklinde yorumlasa da, esasında Sevr’in tashihi olan Lozan’ın buruşturulup atılmasıdır. Daha açık bir dille ifâde edecek olursak, Katar meselesiyle İslâm coğrafyasındaki ülkelerle bağlaşık ilişki kurma süreci başlatan Türkiye, Libya mutabakatıyla Lozan Anlaşmasını yırtmış ve tarihin tozlu arşivine kaldırmıştır.

Arab Baharı ve akabinde başlayan Doğu Akdeniz mücadelesinin harareti Türkiye’nin hafızasını geri kazanmasını sağlarken, diğer taraftan yüzyılı aşkın zamandır gözardı ettiği sorumlulukları da üstlenmesi gerektiğini ihtar ediyor.

Kapağımızda Libya mutabakatının Lozan ile alâkasına temas ediyor ve “Yeni Anadolu Dalı: Türkiye Bir Asır Sonra Kuzey Afrika’da” manşetini atıyor ve “Lozan Anlaşması Akdeniz’de Boğuldu!” diyoruz.

Kapak mevzumuzu “Akdeniz’de Boğulan Lozan Anlaşması” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Doğu Akdeniz’de yaşananları farklı veçhelerden ele alarak, bu meseleye bir bütün olarak bakmak gerektiğini vurgularken, bundan sonra konuşulması gereken meselenin de Yahudi Devleti’nin nasıl tepeleneceği olduğunun altını çiziyor. 

Faruk Hanedar, “Petro-Dolar Sistemi, Doğu Akdeniz ve Gaz Hidrat” başlıklı yazısında, Saddam Hüseyin’in ABD’nin gadrine uğrama sebebinin, petrolü dolar dışında farklı bir para birimi ile satmak istemesinden kaynaklandığını belirtiyor, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu’daki kavganın temel sebeplerinden biri olduğu iddia edilen gaz hidratlar mevzuuna nasıl bakılması gerektiğine dair ip uçları veriyor.

Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) Başkanı Oğuzhan Akyener ile yapmış olduğumuz mülakatta gaz hidratları ve Türkiye ile Libya arasında yapılan mutabakatı konuştuk. Akyener gaz hidratların geleceğin en önemli enerji kaynaklarından biri olduğunu söylüyor. Ayrıca dergimizin orta sayfasında gaz hidratların ne olduğuna dair bir araştırmayı da bulabileceksiniz.

Çakal Carlos (S. Muhammed) geçtiğimiz günlerde vefat eden annesi “Elba Maria Sanchez”den bahsediyor. 

İbrahim Tatlı, “İslâm’a Muhatap Anlayış II” başlıklı yazısında branşlaşma ve dayanışmanın gerekliliğine değinirken, mevzu sahibi olamamanın İbda bağlıları arasında müzmin bir hastalık haline geldiğini ifade ediyor.

T. Duman, “Mihenk Taşı” başlıklı yazısında “Biz ulu bir çınar idik. Dallarımız budandı, gövdemiz Anadolu’ya hapsedildi. Köklerimize inmek çok zordu, bu nedenle kibrit suyu döküp kökümüzün kurumasını beklediler. Dallarımız yeşerip köklerimizin izini sürmek istedikçe her seferinde budandık ve köklerimiz kibrit suyu ile beslenmeye devam etti.” diyor.

Osman Temiz, “Alman İdealizminin Tohumu: Emmanuel Kant-II” başlıklı yazısında, Emmanuel Kant’ın düşünce dünyasından ve hayatından bahsediyor. 

Oğuzcan Şahin, “Safsataya Övgü” başlıklı yazısında soy ve şahsiyet mefhumlarına değiniyor. 

Ayrıca dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Nice sayılarımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun…