Selâm ile...
Modern sistem iki temel esas  üzerinde yükselmiştir. Bunlardan birincisi, iktidarın kaynağının ilâhî olandan alınarak beşeriye indirilmesiyle yüceltilen devlettir; Batı’nın maddeye tahakküm ederek yakaladığı tarihî serencamda bugünkü hâliyle ulus devlet... İkincisi ise bu siyasî gücün yanında, onunla paralel olarak ilerleyen kapitalist sistemdir. Bu iki sac ayağını temsil makamında olan bir grup “seçilmiş azınlık”ın zaman zaman birbirleriyle olan münakaşasına mukabil kapitalizm ulus-devlet, ulus-devlet ise kapitalizm için vazgeçilmez hâle gelmiştir. 20. yüzyıl sonlarına doğru sermayenin dehhameleşmesi ve küreselleşme mefhumunun literatürdeki yerini pekiştirmesinin ardından ise kapitalistlerin ulus-devlet üzerinde tahakkümü söz konusu hâle gelmiştir, ki bu ayrı bir bahis. 
 
İki temel esastan oluşan bu sistemin ferdi, ulus devlet eliyle aidiyet hissi teke (devlete) indirilmek suretiyle güdülmeye elverişli bir sürüye dönüştürülmüş, el attığı her şeyi metalaştıran kapitalizm vasıtasıyla ise tüketim iştiyakı zerkedilmek suretiyle hipnoz edilmiştir. Başta Batı insanı olmak üzere, global dünyada maksadına ulaşmalarına müsaade edilmeyecek olsa dahi tüm toplumların protestan ahlâka, kapitalist ruha ve sömürgeci bir hırsa sahip olması arzu edilmiştir. Böylece bu düzenin insanı, Tanrı rolüne soyunarak ölümsüz olma gayesine matuf yaşar bir vaziyete gelmiştir. 
 
2020 yılı ise yaşanan her hadise ile birlikte sistemin çatırdadığı, zaten büyük bir çıkmazın içerisinde olan modern insanın tüm korkularıyla yüzleştiği bir sene olmaya namzet bir şekilde hızla akmakta... Kendisinden başkasını insan yerine koymayan ve her türlü zulmü yapma hakkını kendinden gören Batı adamının gerçeklerle yüzleşmesine 124 nanometrelik bir virüs yetti.
 
Kapağımızda bu meseleyi değerlendirdik ve “Bir Devrin Sonu: Uzun Bir Zaman Sonra Batı Adamı Ölümle Tanışıyor” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Değişime Direnmeyin!” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, global çapta yaşanan değişiklikleri, Batı’nın hâkim olduğu düşüncesine kapılmadan radikal bir şekilde atılacak adımlarla Anadolu’da yeni bir modelin doğmasına vesile kılmanın beka meselesi hâline geldiğinden bahsediyor.
 
Talat Duman da “Küfr-ü Saadet (Son Perde)” başlıklı yazısında kapak mevzumuzu başka bir veçheden işliyor ve soruyor: “İnsanlar can derdine düştüğünde Ferrari hayalleri kurar mı? Kırmızı halılarda sergilediğin canlı putlara özenip saçma sapan tüketim tuzaklarına düşer mi?”
 
Kerim Bozdağ, “Virüs Vesile!” başlıklı yazısında “Virüs gelmesin, biz olduğumuz gibi yaşamaya devam edelim!” mantığı ile yaşamanın yanlışlığından dem vuruyor.
 
Çakal Carlos (Salim Muhammed), her gün, her sene mutasyona uğramış yeni tip bir virüsün ortaya çıkma ihtimali olduğunu söyleyerek “İnsanlar Tabiat Kanunlarını Kabullenmeli” diyor.
Araştırmacı-Yazar Murat Akan, koronavirüs salgınını ve bu çerçevede yaşanan global hadiseleri Baran okurları için değerlendirdi.
 
Araştırmacı-Gazeteci Ceyhun Bozkurt ile de koronavirüs salgınını konuştuk. 
 
Dergimizin ortasayfasında koronavirüs vesilesiyle ortaya çıkan değişim ile liberalizm-serbest piyasa çerçevesinde sistemin kendi ürettiği insan modeliyle mücadelesini ele alan bir çalışmamızı bulabileceksiniz.
 
Oğuz Can Şahin, “Bir Hikâye, İki Hadise” başlıklı yazısında Bernard de Mandeville’in “erdemsizlikler olmazsa, toplumumuz gelişemez” sözünü iki hikâye üzerinden tenkid ediyor.
 
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
 
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...
 
Allah’a emanet olun...