Selâm ile...
Bilindiği üzere Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, 2000 yılında Kartal Cezaevinde başlayıp şehadetine kadar devam eden bir işkenceye muhatap kalmıştı. Kumandan'ın "telegram" olarak isimlendirdiği bu işkence, insanlığın bugüne kadar gördüğü en acımasız eziyet metodu olarak tarihe geçmeye namzettir. Nitekim Mirzabeyoğlu, bu işkencenin kendisine verdiği ezayı muhtelif eserlerinde dile getirdi. Buna mukabil okuyanların dahi kanını donduran bu zulüm hakkında tafsilatlı bir soruşturma yapılmadı. Kumandan, “beni öldürecekler” demesinin üzerinden henüz bir ay geçmemişken 4 Mayıs 2018 tarihinde, işkencecilerin tansiyonunu manipüle etmesi neticesinde beyin kanaması geçirerek hastaneye kaldırıldı ve 16 Mayıs 2018 (1 Ramazan 1439) tarihinde şehadet şerbetini içti. Bu hafta Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun perde ardına geçişinin ikinci sene-i devriyesi; fakat kendisine düzenlenen suikastın failleri hâlâ bulunabilmiş değil; araştırılıyor mu orası da muamma! Fakat işaret ettiklerinin bir bir gerçekleştiği ise muhakkak.

Malûm, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, şehadetinden kısa bir süre evvel 15. İslâm asrının gerilmiş hâli olarak Hicrî 1440'lı yıllara işaret etmişti. Nitekim bugün dünyanın dört bir yanından düzenin değişeceğine dair haberler yağıyor. Mâlî ve ticarî buhran, siyasî karışıklıklar, son olarak tüm krizlere ivme kazandıran koronavirüsü salgını; hülasa kıtalar çapında bir gerginlik hâkim. Gerginliğin hâkim olduğu bu dönemde Kumandan Salih Mirzabeyoğlu'nu şehid ederek, Türkiye'nin bu gerginlikteki öncü misyonunu gerçekleştirmesine mâni olmak istediler. Lakin kılıç kınından çekilince daha keskin olur, maneviyatı olmayan bu adamlar elbette bunu bilemezlerdi.

1975 yılında Gölge dergisiyle ilk çıkışını yapan ve “aslının gölgesi gibi olmak” maksadına matuf olarak kendisini Büyük Doğu’ya nisbet eden Kumandan Salih Mirzabeyoğlu, Müslümanlar için son derece karanlık denilebilecek bir dönemde, Müslümanların karanlık dehlizlerden çıkışının fikir ve aksiyon plânında temellerini atmıştır. Misyonunu tamamlamış, İslâm’a muhatap anlayışı örgüleştirmiş, devlet modelini ortaya koymuş, Müslümanlara ufku işaret ederek ebediyet âlemine geçmiştir.  

Kapağımızda Kumandan’ın şehadeti vesilesiyle yukarıda bahsettiklerimiz çerçevesinde “Ne Dediyse O!” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Kılıç Kınından Sıyrıldı, İşliyor Amansızca” başlıklı yazısında Ömer Emre Akcebe ele aldı. 

Kâzım Albay, “Üstad’la Hatıralarım” başlıklı yazısının ikinci bölümünde Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun öncülüğünde Akıncı Güç kadrosu olarak Üstad’ın evindeki ilk ziyaretlerinden ve bu çerçevedeki notlarından bahsediyor.

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun dava arkadaşı Yalçın Turgut Balaban ile Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nu, Üstad Necip Fazıl’ı ve 1970’lerden bugüne Büyük Doğu-İBDA hareketini konuştuk. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Dergimizin ortasayfasında Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun hayatından önemli kesitlerin yer aldığı bir infografik bulabileceksiniz.

Cumali Dalkılıç, “İbda Külliyatı’nı Niçin Okumalıyız?” başlıklı yazısında “Okur, İbda Külliyatı’nın kurduğu düşünce dünyasında gezinirken adım adım Büyük Doğu’ya nüfuz ettiğini, potansiyelindeki ideal kıvılcımlarının tutuştuğunu, kabuğundan aşina olduğu meseleleri özünden kavramaya başladığını fark edecektir.” diyor.
***
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Dünyanın Yalan Tarihi” başlıklı yazısında, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin sene-i devriyesi vesilesiyle yapılan tarihî manipülasyonlardan bahsediyor.

Talat Duman, “Küfr-ü Saadet (Son Perde)” başlıklı yazısının üçüncü bölümünde Covid-19’un henüz filmin fragmanı olduğunu söylüyor.

Osman Temiz, “Devrim bildirisi olması ümidiyle” kaleme aldığı “Dünyaya Kapalı, Allah’a Açık” başlıklı yazısının birinci bölümünde koronavirüsü salgını vesilesiyle dünya düzeninden bahsetmeyi sürdürüyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...