Selâm ile…

Geçtiğimiz hafta, “24 Temmuz'un mânâsını bilenler, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu işleri rastgele yapmadığını da anlarlar. Ayasofya'nın 24 Temmuz'da açılması Haçlılara ve içimizdeki işbirlikçilere açık bir meydan okumadır.” demiştik. Ve işte o gün geldi çattı; 1934 yılında Müslüman Anadolu’ya pranga vurulmasının nişanesi olarak müzeye çevrilen Ayasofya, memleketimizin müstemleke hâline getirilmesinin yazılı senedi olan Lozan’ın sene-i devriyesinde zincirlerinden kurtuluyor ve yeniden aslî hüviyetine bürünüyor. 86 senedir mahzun olan Ayasofya, yılları sonra içinde getirilecek ilk tekbiri, varılacak ilk secdeyi, okunacak ilk hutbeyi ve Müslümanların içerisinde saf tutmak için akın akın gelmesini bekliyor. Nizamına doğru gemisini yüzdüren Akıncı millet de Ayasofya’ya kavuşmak için can atıyor. Bu hafta 86 yıllık hasret bitiyor. 86 senedir sürdürülen kavga, ideale giden yolda mücadelenin yeni bir safhasına geçilmek üzere nihayete eriyor. Dolayısıyla Ayasofya’nın açılışı bir sona değil, yeni bir başlangıca işaret ediyor.

Beyaz Türkler, Cumhuriyet kurulduğundan beri Batılı efendilerinden aldıkları güç ve iktidar ile Müslüman Anadolu halkını ezmiş, hor görmüş ve her fırsatta aşağılamıştır. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Ümmetin Kurtuluş Yılı” ilân ettiği 1999’da bir ihtilâl sürecine giren Türkiye’de, 2010’lu yıllar ile beraber Müslüman Anadolu halkı ile Batılılar, onların namına bizim topraklarımızda iş gören Batıcılar ve içimizden devşirdikleri sözde Müslüman ajanlar arasındaki hesaplaşma kızışmaya başlamıştır. 15 Temmuz 2016’da Müslüman Anadolu halkının direnişiyle kesintiye uğratılmak istenen ihtilâlin akışını hızlandırılmıştır. 15 Temmuz’da Müslümanlar psikolojik bir eşiği aşarken, Ayasofya’nın kapıları ile beraber evvelâ içeride “Beyaz Türkler”le, ardından da dışarıda onların tasmasını elinde tutan sahipleriyle görülecek nihâi hesaplaşmanın perdesi de açılmıştır.

Türkiye’nin Ayasofya’yı yeniden aslî hüviyetine kavuşturma kararının ardından dünyadan gelen tepkiler malûm. Batı dünyası Ayasofya meselesinde söylemleriyle Türkiye’yi durdurmaya çalışırken, İslâm dünyasındaki kullanışlı aparatlarını da Türkiye’ye karşı daha etkin mücadeleye sevk etmeye çalışıyor. Yukarıda belirttiğimiz üzere; Türkiye’deki İslâmcı-Batıcı kavgasında Müslümanların kazandığı bir zafer olmasının yanı sıra, Ayasofya’nın açılması, henüz daha açılmamışken Türkiye dışında ki Müslümanların kâfir ve münafıklara karşı verdiği mücadelede de cephelerin netleşmesini sağlayıcı bir turnusol kâğıdına dönüşmüş bulunuyor. Türkiye’nin etrafı emperyalistler ve onların kuyrukçuluğunu yapan parya rejimler tarafından sarılırken, dünya Müslümanlarının ümidi Anadolu’nun, kendisine bağlanan o ümidi boşa çıkarmayacağı günler gelip çatmış bulunuyor.

Kapağımızda Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun “Yeşilırmak” şiirinin “-‘Selam size akıncı!’-‘Size selam!’ iâde / Doğruyu Allah bilir bizce tamamdır vâde” dizeleriyle birlikte “24 Temmuz’da Hep Birlikte Ayasofya’ya” diyoruz.

Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe “Ayasofya ve Nerede Birlik Suâlinin Cevabı” başlıklı yazısında işledi.

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasını Baran dergisi okurları için değerlendiren Gazeteci-Yazar Resul Tosun “Ayasofya Sonuç Değil Başlangıç” derken, Ardan Zentürk “Emperyalizme Verilen En İyi Cevap Ayasofya’yı Açmak” diyor.

Ayasofya meselesinin hem içerideki hem dışarıdaki tesiriyle birlikte başta Mısır olmak üzere İslâm dünyasının ahvalini konuştuğumuz Mustafa Özcan, “Ayasofya İslâm Dünyasındaki Hesaplaşmanın Nirengi Noktası” derken, bu hesaplaşmanın başladığını belirtiyor.

Kâzım Albayrak’ın İbda işaretinin mânâsından, Başyücelik bayrağından ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu-Üstad Necip Fazıl birlikteliğinden bahsettiği “Yürüyen Büyük Doğu İBDA ve Salih Mirzabeyoğlu” başlıklı yazısını dergimizin ortasayfasında değerlendirdik.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Koronavirüs, Fransa ve Venezüella” başlıklı yazısında salgın hastalıktan, Fransa’da gerçekleşen kabine değişikliğinden ve Venezüella’nın içinde bulunduğu zor vaziyetten bahsediyor.

Sinami Orhan, “Kibir ve Nefretle Dolu Kadrolar” başlıklı yazısında bir tanıdığı ile Türkiye’nin siyasî ahvali üzerine yapmış olduğu bir konuşma vesilesiyle “devletleşmeden hiçbir problem çözülmez” diyor.

Yakup Köse’nin Star Gazetesi’nde yayınlanan “15 Temmuz’da İki Ayrı Operasyon” başlıklı yazısını ehemmiyetine binâen sizlerle paylaşıyoruz.

Bayram Aydın, “Değişenin İçindeki Kodes” başlıklı yazısında her gün değişen şartlar içinde Müslümanların takınması gereken tavırdan bahsediyor.

Arka kapağımızda Yalçın Turgut Balaban abinin “Haydi Ayasofya’ya Eller Semâya” adını verdiği çalışmasını poster olarak sizlerle paylaşıyoruz.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle… Allah’a emanet olun.