Selâm ile…

Bundan yüz sene evvel, I. Cihan Harbi’nin akabinde Yunan ve Ermeni başta olmak üzere iç unsurlar, Devlet-i Aliye’ye karşı emperyalistler tarafından kullanılmış ve Osmanlı devleti dağılmaya mahkûm edilmişti. İsrail’in kurulması için zemin de bu süreçte hazırlanmıştı. Aradan yüz sene geçmesine mukabil emperyalizmin taktiği aynı... Bugün de kuyrukçuları vasıtasıyla Türkiye’nin dışa açılmasını ve güçlenmesini engellemeye çalışıyor, böylelikle İsrail’in korunmasının ve yayılmasının önünü açmaya çalışıyorlar. Türkiye ise haklarını müdafaa etmeyi ve Siyonist-Haçlı ittifakının önüne attığı kuyrukçulara karşı tavizsiz bir şekilde faaliyetlerini sürdürüyor.

Son günlerde en çok konuşulan mesele olmasına rağmen Doğu Akdeniz cephesi sadece münhasır ekonomik bölge dolayısıyla Yunanla yaşanan dalaşmasından ibaret değil. İdlib’de hâlâ her şey pamuk ipliğine bağlı, Libya’da ise savaş devam ediyor. İsrail’in başını çektiği, BAE’sinden Mısır’ına, Yunanistan’ından Fransa’sına ve Rusya’sına kadar birçok devlet Türkiye’ye karşı pozisyon almış durumda. Mesele sadece tabiî kaynakları tasarruf altına almak da değil; bütünü göremeyip hadiseyi böyle okumak, birçok devletin niye bu denklemin içerisinde olduğunu izah edemememize sebep olur. Meselenin özü şudur; Türkiye’nin başını kaldırması müesses nizamın yıkılışını, İsrail’in güvensizliğini ve sunî rejimlerin devrilişini beraberinde getirecektir.

Kısaca resmetmeye çalıştığımız manzaradan anlaşılacağı üzere son derece zor bir sürecin içerisinden geçiyoruz. Elbette bu şartlara rağmen Türkiye’nin tavizsiz bir şekilde yoluna devam etmesi gerekiyor; fakat televizyon ve gazete köşelerinde her gün reel-politikten uzak hamasî söylemlerle de karşı karşıyayız. Bir gece Atina, diğer gece Berlin, ertesi sabah Paris fethediliyor! Hiç kimse muhtemel bir savaşta, akbaba gibi üzerimizde dolaşan şer güçlerin boş durmayacağını hesaba katmıyor. Sadece bir iki madde ile nelere muhatap kalacağımızı belirtecek olursak, en başta ekonomik ambargo kaçınılmaz görünüyor, dolayısıyla iktisadî olarak zor bir süreç baş gösterecektir. Bunun yanında göbeği dışarıya bağlı kuyrukçular tek tek hareketlendirilecek ve Türkiye dışa karşı mücadele edemez vaziyete getirilmek istenecektir.

Belirttiğimiz şartların içine girildiğinde, memleketi bir arada tutabilmenin yegâne şartı cemiyeti birbirine kenetleyecek ve bir hedefe yönlendirecek manevî bir ideali işaretlemektir. Bu ideal kat’î surette, “ekonomik çıkarları muhafaza edip refah seviyesinin yükseldiği bir Türkiye” değildir; zaten derdi o olanlar ilk fırsatta memleketi terkedip Batı’ya yerleşiyor, terkedemeyenler de burada kendilerini belli ediyor.

Yukarıda ifade ettiklerimizden de anlaşılacağı üzere İslâmî bir rejim, artık hayatî ehemmiyeti haiz stratejik bir hamle olarak kendisini dayatıyor. Kapağımızda bu meseleyi ele aldık ve “Topyekûn Bir Savaşa Ruhen Hazır Mıyız?” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Şartlar Türkiye’yi İslâmî Bir Rejime Geçmeye Zorluyor” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Doğu Akdeniz’deki askerî yığınağın hedefinin Türkiye olduğunu ve er yahut geç saldırıya muhatap kalacağımızı belirtiyor.

Kapak mevzumuz ile alâkalı olarak Gazeteci Yazar Mustafa Özcan ile bir röportaj yaptık. Özcan ile Arap devletleriyle Türkiye arasındaki kavganın nasıl sonlandırılabileceğini ve Türkiye’nin ne yapması gerektiğini konuştuk.

Bu hafta, Suriye direnişinin önde gelen isimlerinden olan Suudi Arabistanlı âlim, Suriyeli muhacir Dr. Abdullah Muhaysinî ile bir röportaj yaptık. Adından sıkça söz edilen; fakat hakkında birçok şayia bulunan Dr. Muhaysinî’ye kim olduğunu sorarak başladığımız röportajda, Suriye devriminin gidişatından Türkiye’nin savaşa müdahil olmasına, Rusya ve İran’ın Esad’a olan desteğinden Arap rejimlerinin Türkiye’ye karşı tutumuna kadar birçok meseleyi masaya yatırdık. Bu röportajı alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Dergimizin ortasayfasında Türkiye’nin karşısında konumlanan devletlerle siyasî ve iktisadî münasebetlerini anlatan bir derlemeye yer verdik.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Türkiye’nin Batı Sınırları Yeniden Çizilmelidir” başlıklı yazısında Türkiye’nin doğalgaz keşfinden ve Doğu Akdeniz’deki gerilimin nereye varacağından bahsediyor.

Kerim Bozdağ, “Gücün Yeter” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Harun Şimşak, şehadetinin sene-i devriyesi vesilesiyle Bayram Ali Öztürk Hoca hakkında “Aşkın Bedelini Ödeyen Adam” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Bayram Aydın, “Modern Kölelik Kredisi” başlıklı yazısında tüketim toplumundan, reklam ve pazarlamadan bahsediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun…