Selâm ile...

Türkiye, 16 Nisan 2017’de referanduma giderek Parlamenter Sistem’den Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçti. Tabir yerindeyse, Türkiye, millî iradesiyle “yenilenme” çabasına girişti. Şehid Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “tavrımız doğrudan evet” dediği referandum, 18 maddelik anayasa değişikliğinden ziyade, Doğu-Batı hesaplaşmasına dönüşmüştü. 15 Temmuz’da “Ya Allah!” diyerek, Siyonist-Haçlı destekli FETÖ’cülerin karşısına dikilen Müslüman Anadolu insanı, tıpkı o gece olduğu gibi yeni sistem teklif edildiğinde de üzerine düşeni yaptı. 10 Temmuz 2018 itibariyle mevzubahis sisteme geçildi ve hâlen bu sistemle yola devam ediliyor.

Sistem değişti değişmesine fakat buna dair verilen vaadler ne yazık ki yerine getirilmedi, sistem işletilemedi. Yeri geldiğinde hatırlatmış ve “Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin sorunu işletilmiyor olmasında yatıyor!” demiştik.

MHP lideri Devlet Bahçeli, yeni sisteme geçildiği günden beri devlet müesseselerinin Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne göre yeniden şekillenmesi gerekliliğinden ısrarla bahsediyordu. Geçtiğimiz günlerde bir işgâl girişimi olan Hendek Olayları’na destek olmak için “Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atan akademisyenlerin, bu hareketini Anayasa Mahkemesi’nin ifâde özgürlüğü kapsamında değerlendirmesi üzerine, Devlet Bahçeli, bu kez Anayasa Mahkemesini hedef aldı ve 1960 darbesinin mahsulü bu mahkemeye yerine Cumhurbaşkanlığı Sistemine münasip bir Divan-ı Âlî kurulması gerektiğini ifâde etti.

Sayın Bahçeli, aslında Anayasa Mahkemesi yerine yeni bir divan kurulmasından söz ederek, meselenin önünü açıyor ve bu yolun ufkunu belirtmek de bize düşüyor. Bizim de divan hususundaki teklifimiz “Yüceler Kurultayı”dır. Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Anayasa Mahkemesi Yerine Divan-ı Âlî Kurulsun” manşetini attık. Kapak mevzuumuzu “Aklın Yolu Bir: Divan-ı Alâ, Divan-ı Hümâyun, Divan-ı Âli...” başlıklı yazısında Ömer Emre Akcebe işledi.

Dağlık Karabağ’da yaşanan hâdiseleri Gazeteci-Yazar Sevil Nuriyeva İsmayılov’a sorduk. Nuriyeva, son otuz yılda çok şeyin değiştiğini ve psikolojik üstünlüğün Azerbaycan’da olduğunu belirterek “Karabağ meselesinde ok yaydan çıkmıştır!” dedi.

Carlos (S. Muhammed) “Dağlık Karabağ’daki Çatışmalar Vesilesiyle” Rusya ve Türkiye’nin bölgedeki tesirinden ve ayrıca Venezüella’daki petrol krizinden bahsediyor.

Bu hafta İsmailağa İzmir Vekili Hüseyin Avni Hoca ile Müslümanların ahvâlini konuştuk. Mevzubahis söyleşiyi alâkayla okuyacağınızı düşünüyoruz.

Ahmet (Cübbeli) Mahmut Ünlü’nün hezeyanları sürüyor... Geçtiğimiz hafta Haber Türk’te bir TV programına katılıp, “M. Kemal bu devletin kurucusu, aleyhinde konuşmak caiz değildir!” dedi. Gram şaşırmadık... Eren Haklı bu vesileyle “Bir Gencin Gözünden Cübbeli” başlıklı yazı kaleme aldı.

Bayram Aydın, “Taş Kentin Yıkık Komşusu” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Oğuz Can Şahin, Koreli filozof Byang Chul Han’ın “Şeffaflık Toplumu” kitabı vesilesiyle soruyor: “İnsan Kendi Kendisine Karşı Şeffaf Mıdır?”

Bu hafta muhtevamız böyle...

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz...

Nice sayılarda görüşmek dileğiyle.

Allah’a emanet olunuz.