Selâm ile…

Son zamanlarda FETÖ’cülerden miras takiyye çanağını yalayarak İslâm düşmanlıklarını dışarı sızdırmamaya çalışan Batıcı kemalistler daha fazla dayanamadı. Yine biti kanlanan kemalistler arka arkaya ciğerlerinin pis kokusunu dışarı saldı. Sözcü isimli paçavranın bir hâkimiyet remzi olan Ayasofyanın açılışına dil uzatmasıyla başlayan furyayı, küfründe samimî Fikri Sağlar bir kez daha başörtülülere dil uzatmak suretiyle sürdürdü. Akabinde, Ergenekon terör örgütü liderliğinden cezaevine girip Fetö’nün kumpas kurduğu bahanesiyle çıkan İlker Başbuğ, muhalefetin erken seçim tartışmalarını köpürttüğü bu demde Cumhuriyete verdiği röportajda Menderes erken seçime gitse darbe olmazdı.” diyerek bir kez daha darbe mesajı verdi. Son olarak ise kemalist yobazlardan Can Ataklı, Erdoğan’ın gitmesi için büyük afetler lâzım.” diyerek içindeki pisliği açık etti.

Herkesin malûmu olduğu üzere bu yeni bir kavga değil. Türkiyede Tanzimattan bu yana devam eden bu kavganın adı “İslâmcı-Batıcı kavgası”dır. Türkiyenin kuruluşuyla CHP çatısı altında yuvalanıp Batıcı kemalist rejimi inşa eden bu güruh, İslâm’ı bu topraklardan süpürmek için elinden geleni yaptı; fakat her türlü baskı, zorlama ve darbeye mukabil muvaffak olamadı. Artık Müslümanlar güçlerini tahkim edip kendisine ait olanı almaya geri geldi, zaferler kazanmaya başladı. 15 Temmuzda bu zaferlerin en büyüğünü elde eden Müslüman Anadolu halkının kazanımları muvazaacı siyasî hesaplar uğruna heba edilirken, köşesine sinip sonunu bekleyen Batıcılara hayat öpücüğü verilmiş oldu. Bugün Müslüman Anadolu halkının Batıcı rejimle hesaplaşma ümidi besleyerek yetki verdikleri, bu hesaplaşmaya yanaşmamakta, bilakis en ufak zorluk gördüklerinde dümeni aksi istikamete kırmaktadır. Tabiî olarak bunun neticesi de, hayat öpücüğüyle geri döndürülen ve yeniden Müslümanların tepesine çökmek için uygun anı beklemeye başlayan kemalistlerin, arada bir böyle nabız yoklaması olmaktadır.

Sözün özü; bu hesaplaşma er yahut geç yaşanacaktır. Biz o ânı dört gözle beklemekteyiz. Zira kavga ederek çok kısa sürede çözülecek meseleler konuştukça uzamakta, yalnızca hesap daha da kabarmaktadır.

Kapağımızda bu meseleyi işlerken çizerimiz Yalçın Turgut Balaban’ın 1981 yılında kemalizmi tenkid ettiği çalışmasıyla birlikte Hak ve Halk Düşmanı Kemalist Zihniyetin Sonu Getirilmeden Memlekete Ferah Yok!” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Millî Ruha Musallat Oligarşi Loncası: CHP” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, “İçerideki ve dışarıdaki şer odaklarıyla mücadele her seferinde milletin omuzlarında kalmaya devam mı edecek?” diye soruyor.

15 Temmuz sonrası yaşananları ve kemalistlerin son günlerdeki darbe imalarını Emekli Albay Mustafa Hacımustafaoğulları’na sorduk. Bu röportajı alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Osman Temiz bu hafta Devlet Aklına Hitap: "Düşmanın Silahıyla Silahlanmak” Ölçüsü ve Siyaset Yapmak” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), Donald Trump’ın giderayak bir şeyler yapma ihtimalini masaya yatırıyor. Yazısının başlığı “Trump Gitmeden Önce Kime Saldıracak?”

Dergimizin ortasayfasında kapak mevzumuz ile alakalı haber-yorumları bulabileceksiniz.

Bahattin Yeşiloğlu, Asrın Yesevisi” olarak bilinen Ahmed Arvasinin eserlerinden ilham alarak röportaj tadında Ahmed Arvasi Hocamızla Aile Üzerine” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Okunmasını şiddetle tavsiye ediyoruz.

Satürn ve Jüpiterin 800 sene sonra kavuşması vesilesiyle Kumandan Salih Mirzabeyoğlunun Ölüm Odası B-Yedi eserinden yaptığımız seçmeler ikinci bölümüyle devam ediyor.

Kâzım Albay’ın “İslâmı Anlamada Usûl” başlıklı kapsamlı çalışması üçüncü bölümüyle dergimizde.

Bu sayımızda ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek hafta görüşmek dileğiyle…

Allaha emanet olun.