Selâm ile…

Hatırlanacağı üzere sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla beraber bu platformların içtimaî ve siyasî hadiselerde ehemmiyetli vasıtalar hâline geleceği konuşuluyordu. Hatta “Arap Baharı” sürecinde bazı ayaklanmaların sosyal medya platformları üzerinden örgütlenmesi üzerine çok yazıldı ve konuşuldu. Türkiye’de de Gezi Parkı sürecinde bu birebir müşahede edildi. Takribî on sene evvele tekabül eden bu isyan ve ayaklanma süreçlerinin ardından sosyal medya platformlarının da sayısı her geçen gün arttı. Buna paralel olarak hayatın her sahasına giren sosyal medya platformları insanları gerçeklikten kopuk, makineye bağlı varlıklar hâline getirdi.

Bilhassa pandemi süreciyle birlikte insanların eve kapanmasının ardından hem memleketimizde hem de dünyada sosyal medya kullanımı o derece arttı ki, uzun bir süredir üzerine tartışılan ve her geçen gün cemiyet üzerindeki tesirini artıran sosyal medya kanalları, bunları kontrolü altında tutanlara nükleer bombadan daha tehlikeli bir silaha sahip olma imkânını verdi. Global sosyal medya şirketleri artık cemiyetleri ve devletleri istedikleri gibi yönlendirebilecekleri bir çapa erişti. Çıkarlarına göre kendi kurallarını koyan ve bunları uygularken kişinin pozisyonuna hiç bakmayan bu şirketlerin siyasî yönlendirme kabiliyetini son olarak ABD’de yapılan seçimlerde gördük. Kendilerini yargı yerine koyarak henüz vazifeyi devretmemiş bir Amerikan Başkanı’nın yazdıklarını “yalan” diye damgaladıktan sonra işi sosyal medya hesaplarına kapatmaya kadar vardırabildiler. Bu vaziyeti Türkiye için de düşünelim, ki Twitter İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bir paylaşımını kendi hükümleri çerçevesinde etiketlemekten çekinmemişti… Bir de, sosyal medya bağımlısı olan cemiyetimizin her türlü bilgi ve alâkalarının da bu ajan yapıların elindeki platforma göre şekillendiğini de unutmayalım…

Çeşitli manipülasyonlarla toplumların yönlendirildiği, teşhirciliğin had safhaya çıktığı ve ahlâkî dejenerasyonu akıl almaz bir şekilde artıran sosyal medya platformları, bundan da tehlikeli olarak artık memleketimizin ve cemiyetimizin öz değerlerine düşman olanların saldırı vasıtasına dönüşmüş bulunmaktadır. Dolayısıyla dejenerasyonun da yayılmasına ivme kazandıran bir pozisyonda. Başıboşluğun alıp yürüdüğü, her türlü fuhşiyatın alenileştiği, kıymet ifadelerinin maddî ve hazcı anlayışa nisbetle değiştirildiği, yalanın gırla gittiği bu platformlardan başka bir şey de beklenemezdi.

Bugün, internet ve sosyal medyaya gerekli tedbir alınmazsa, yarın ne gibi tehlikelerle karşı karşıya kalacağımız artık ayan beyan meydandadır. Kapağımızda bu meseleyi değerlendirirken, “Sosyal Medya Değil Ajan Medya!” manşetini attık ve “Bunlar iletişim platformları değil FETÖ'cü ve Kemalist Batı ajanlarının ülkemize doğrultulmuş silahları” dedik. Kapak mevzumuzu “İdeolocyası Olmayan Toplumlar Burunlarından Halkalanmaya Mahkûmdur” başlıklı yazısında Ömer Emre Akcebe işledi.

Uluslararası Sosyal Medya Derneği Başkanı Said Ercan ile dijital dünya ve sosyal medyadaki ahvâli konuştuk. Ercan, “İnsanlar artık makineye bağlı bir hayat sürüyor.” dedi.

Eren Haklı, “Bir Yatırım Vasıtası Olarak İnsan” başlıklı yazısında, “akıllarımızı telefonlara devrettik” diyerek, insanların arasındaki sunî münasebetleri tenkid ediyor.

Çakal Carlos İslâm dünyasındaki ihanet rejimlerinden bahsediyor.

Bu hafta 28 Şubat darbesinin sene-i devriyesi ve maalesef ki henüz mağduriyeti devam eden Müslümanlar söz konusu!.. Dergimizin orta sayfasını ve sonrasını bu meseleye ayırdık. Avukat Mehmet Okatan ve Avukat Hamza Uçan ve Tarihçi-Yazar İbrahim Tatlı ile bir dizi mülâkat yaptık. Alâkanıza sunuyoruz.

Abdullah Said, Suriye ile alâkalı yazı dizisine Rusya’nın bölgedeki politikasını işleyerek devam ediyor.

Bahattin Yeşiloğlu, Doğan Cüceloğlu’nun vefatı vesilesiyle, “Yemişim Empatiyi” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Baha Usta, “Hatırlatmalar” yazısıyla dergimizde.

Aylık periyotla yayınlanan 1990’lara damga vurmuş meşhur Taraf Dergisi’nin er meydanına çıkışının sene-i devriyesi 1 Mart… Sayfa 23’te Taraf’ın birkaç kapağını kolajlayıp alâkanıza sunduk! Ayrıca arka kapağımızda da “Ne Birinci Ne İkinci Cumhuriyet, Bağımsız Birleşik İslâmî Devlet!” manşetli kapağını göreceksiniz.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip-yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Allah’a emanet olun.