Selâm ile…

Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür; fakat maddî olana bağımlılığın artması ve zamanın hızlanmasından sebep bu unutma hâlinin had safhaya çıktığı bir dönemi idrak ediyoruz. Görülen ve işitilen şeylere refleks hâlinde anlık ve sert tepkiler verilse de, kısa bir süre sonra tepki gösterilen şeyin ne olduğu unutuluyor, istikbali alâkadar eden ehemmiyetli meseleler ise sadece bahsi geçtiğinde yahut can yakıcı bir hâl aldığında hatırlanıyor. Misalini henüz birkaç gün evvel yaşadık. Türkiye, alışılageldiği üzere bu hafta da bir kur krizi ile karşı karşıya kaldı. Dört ay öncesine kadar döviz kuru memleketin değişmez gündemlerinden biri hâline gelmiş fakat bir süre sonra gündem değişmiş, mesele unutulmuş gitmişti. Hafta sonu, kısa sürede unutulan kur krizi bir kez daha nüksetti.

Kasım 2020’de yapılan Hazine ve Maliye Bakanı ile Merkez Bankası Başkanı değişikliklerinin ardından bundan evvel onlarca kez tecrübe edilen ve o günü kurtardıktan sonra istikbale dair ağır yaralar açan yöntemlere yeniden başvurularak, ekonomi piyasalarının tansiyonu düşürüldü. Cemiyetimiz de bu meseleyi unutabilmek için birkaç aylık imkân bulabildi. İşin vahim tarafı cemiyetin unutması değil de, sorunları çözmek makamında olanların temelden arızalı sistem sebebiyle sürekli karşılaşılan bir problemi daha önce işe yaramadığını unutarak yine alışılagelmiş işe yaramaz yöntemlerle çözmeye çalışması. Unutmak diyoruz; çünkü her defasında aynı şeyleri yapıp farklı neticeler beklemeyi en hafifiyle bu şekilde tarif edebiliyoruz. Yoksa her türlü menfi sıfat ile tarifi kabil bir vaziyet bu. Zira yine bir Merkez Bankası Başkanı değişikliği ile aynı şeylerin sil baştan tekrar yaşanacağı bir sürece girmiş bulunuyoruz.

“Sıcak para” fikri üzerine kurgulanmış rantiye, ithalata bağımlı üretim ve tüketim ekonomisi ile başka bir ülkenin para birimine bağımlı hâle gelmiş olan Türk lirası temelinde zafiyet barındırırken, mutad bir şekilde yaşanan her kur krizine sıcak para girişi ve faiz ile müdahale etme düşüncesi hâlâ işlerliğini koruyor da, vazifesi bu vaziyetten kurtulmak için formül üretmek olanlar sistemin dışına çıkmayı akıllarının ucundan bile geçirmiyor. Problem sistemin kendisi olduğu için bunlardan başka hiçbir müdahale de kâr etmiyor.

Son yaşadığımız kur krizi vesilesiyle daha önce dergimiz sayfalarında birkaç defa dile getirdiğimiz para rejimi değişikliğini mevzu ile alakadar olanların tartışması ve olur-olmaz yanlarını ortaya koyup geliştirmesi için bir kez daha gündeme getiriyor ve “Merkez Bankası Başkanını Değil Parayı Değiştirin: Çözüm Altın Esaslı Türk Lirası” diyoruz. Kapak mevzumuzu “Ekonominin Sıçrama Tahtası Olarak Para” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe “Türk Altın Lirası”nın hayata geçirilmesinin niçin ehemmiyetli olduğunu ve ne gibi faydalar sağlayacağını etraflıca anlatıyor.

“Kur Krizlerinden Çıkışın Anahtarı Altın Standardı Olabilir mi?” başlıklı haberimizde ekonomistlerin görüşleri çerçevesinde Türk lirasına altın standardı teklifini masaya yatırdık.

Yine kapak mevzumuzla alakalı olarak Ardan Zentürk ve Şeref Oğuz ile memleketimizde yaşanan son iktisadî gelişmeleri ve altın standardı teklifini konuştuk. Zentürk, “Altın standardı teklifi vahşî iktisadî sistemin kalbine hançerdir” derken, Oğuz bu teklifin düşünülebilir olduğunu dile getirdi.

Dergimizin orta sayfasında Gezi Parkı hadiselerinden bu zamana öne çıkan kur krizlerini derledik.

***

Bu haftanın en ehemmiyetli hadiselerinden biri ise İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yayınlamış olduğu kararname ile kaldırılmasıydı. Bu mevzu çerçevesinde hazırladığımız haber-yorumlarımız ile birlikte Av. İlhami Sayan’ın meselenin önemli noktalarına dair görüşlerini sizlerle paylaşıyoruz.

İbrahim Tatlı, Ayasofya Camii imamı Mehmet Boynukalın’a gösterdikleri tepki ile halkın kendilerine duyduğu nefreti açığa çıkaran ve her fırsatta “derin halk iradesi”nin önünde takoz olmaya çalışan “Erdoğan ve Halk Arasına Duvar Ören Partililer”den bahsediyor.

Eren Haklı, “Cami Nedir ve İmam Kimdir?” başlıklı yazısında caminin sadece namaz kılınan mekân, imamın da sadece namaz kıldıran kişi olmadığını anlatıyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed) bu haftaki yazısında önümüzdeki Eylül ayında yapılacak duruşmasından ve İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması vesilesiyle Türkiye’den bahsediyor.

Bahattin Yeşiloğlu, “Albert Einstein”in sözlerini paylaşmaya devam ediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun!