Selâm ile...
Bu hafta, Ahvaz şehrinde düzenlenen İran-Irak Savaşı’nın bitişinin 30. yıldönümü kutlamalarında yapılan askerlere saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda 25 kişi öldü. Saldırının akabinde İran, Arapları suçlarken sınır ötesi intikam operasyonları yapma tehdidinde bulundu. Bize göre ise saldırının birinci şüphelisi İran rejiminin ta kendisi!..

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de tören için Ahvaz’da bulunuyordu. Burada bir konuşma yapan Ruhani “Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söylermiş” hesabı, Saddam Hüseyin’in şehadetiyle neticelenen süreçte ABD ile ne kadar yakın ilişkiler geliştirdiklerini itiraf etti.

1979'daki devrimin ardından 1981 yılında Jakoben bir darbe ile Şah rejimimin yerine ikame edilen molla rejimi, İslam coğrafyasında bir noktaya kadar güçlenmesini ABD’nin başını çektiği Batı ülkelerine borçludur. Nitekim 1979'daki devrim öncesinde Fransa’da gerçekleştirilen Guadeloupe Zirvesi her dem tartışma meselesi olmuştur. Devrim sonrasında ABD ile İran’ın sürekli atışmasına mukabil, İrangate skandalı, Irak ve Afganistan işgallerinin ardından ABD’nin bilhassa Irak’ı altın tepside İran’a sunması, Arap Baharı sonrasında İran’ın elde ettiği siyasî kazanımlar malûm... Amerikan karşıtlığı mizanseniyle bölge halkında oluşturulmaya çalışılan İran teveccühü de cabası... 
Dolayısıyla, tarih boyunca olduğu gibi, bugün de İran, Müslümanların faydasına hiç bir faaliyette bulunmamaktadır. Bilakis Suriye ve Yemen gibi bölgelerde görüldüğü üzere siyasî menfaatleri için Müslüman kanı dökmekten imtina etmemektedir. Fakat, Fars milliyetçisi üzerine Şiilik makyajıyla ve Batı’nın arka çıkmasıyla varlığını sürdüren rejimden çatırdama sesleri geliyor. İran’ın, bu çatırdamayı engellemek için Fars milliyetçiliğini kaşıyarak Arapları düşman göstermek istediği aşikâr. Bu saldırının da bu minvalde gerçekleştiği kanaatindeyiz. İran istihbaratının haberdar olduğu ve engellemediği görüşündeyiz. 

Kapağımızda bu meseleyi değerlendirirken, “Sahte İslâm’ın Son Perdesi” manşetini attık. Kapak meselemizi “İran’ı İran Vurdu” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, İran rejiminin içinde bulunduğu vaziyetin yanı sıra Vahhabî Suudi Arabistan ve destekçisi Mısır’ın Siyonist işbirlikçisi pozisyonuna düşmesiyle Türkiye’nin önünün açıldığını belirtiyor.

Kâzım Albay, “İdarî Hukukta Alternatif Çözüm Yolları” başlıklı yazısında aynı idarî mercide çözüm yolları, Kamu Denetçiliği Kurumu, tahkim, arabuluculuk ve karma usuller, denetim yolları, ahlâkî, adlî ve idarî bazı meseleleri ve çözümlerini işliyor.

Abdullah Kiracı, “Niçin İktisadî Kalkınma?” sualinin cevabını verdiği yazısında bir ülkenin siyasî kuvveti ile iktisadî kuvvetinin paralellik arz ettiğini belirtirken, her ülkenin kendi içtimaî bünyesine uygun bir iktisadî sisteme sahib olması gerektiğini söylüyor.

Bu hafta, Türk-Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı ile dernek faaliyetlerini ve Ortadoğu’da yaşanan hadiseler ile devletlerin pozisyonları üzerine bir röportaj yaptık. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Faruk Hanedar, “Fars Milliyetçiliğinin Şiilik Paravanı” başlıklı çalışmasında, Şiiliğin tarihî gelişimini, Fars milletinin Şiiliği tercih sebeplerini ve bugünkü İran rejiminin politikalarını işledi.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Hainler İnfaz Edilmelidir” başlıklı yazısında öncelikle Rusya’da ekonomik sıkıntılar dolayısıyla gerçekleştirilen protestolara değiniyor. Akabinde ise Ortadoğu’da emperyalistlerin yürüttüğü savaşa ve kullandığı hainlere temas ediyor.

Fatih Turplu, “İleri-Geri Meselesi” başlıklı yazısının ikinci bölümünde makine meselesi etrafında birkaç kanaatini belirtiyor.

Talat Duman, “Adalet, Ekmek ve Batılılaşmak” başlıklı yazısında ekmek üretiminde kullanılan katkı maddeleri üzerinden insanın piyasaya nasıl kurban edildiğini ve adalet mefhumunun içinin nasıl boşaltıldığını anlatıyor.

Atilla Özdür, Gürsel Tekin’in geçtiğimiz hafta kepenkleri kapalı bir dükkânın önünde poz vererek yaptığı manipülasyondan hareketle “Gömlekte Binlik Çağı” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Osman Temiz, “Kadüse veya Ahenk Helezonunda Görünen Horoz” başlıklı yazısının beşinci bölümüyle dergimizde.

Gülçin Şenel, “İslâmî Tefekkür ve Fikir Geleneği” başlıklı yazısında “İslâm tefekkürünün, insan ve toplum meselelerinin halli davasında söz sahibi olmasının temeli işte bu fikir geleneği meselesidir.” diyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...