Selâm ile...
Türk kökenli Kaşıkçı ailesine mensup olan ve 2 Ekim’de girdiği Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’ndan bir daha çıkamayan gazeteci Cemal Kaşıkçı, o tarihten beri dünyanın gündeminde. Konsoloslukta öldürüldüğü düşünülen Kaşıkçı’nın akıbeti hakkında bugüne kadar bir çok yorum yapıldı. Amerika’sından İsrail’ine, İngiltere’sinden Fransa’sına kadar tüm devletler bu mesele hakkında fikir beyan etti; kimi ise müdahil oldu. Bu hafta Suudi Arabistan’dan gelen bir açıklama neticesinde ise Kaşıkçı’nın Suudlar tarafından öldürüldüğü tescillendi. Açıklamada insanların aklıyla dalga geçercesine Kaşıkçı’nın konsoloslukta çıkan bir kavga sonucu öldüğü söylendi. 

Bu hadise hakkındaki tartışmalar Kaşıkçı şöyle mi öldürüldü, böyle mi öldürüldü tarzında sürerken, Suudi Arabistan’ın bu kadar ahmakça bir teşebbüste nasıl bulunabileceği yahut bunun niçin yapıldığı üzerine pek fazla konuşulmadı, konuşulmuyor. Veya hadiselerin sıcaklığı ile pek akla gelmiyor. Özellikle, Danıştay’ın eski Türkiye’ye dönüşün adımı niteliğindeki “andımız” kararının ardından Kaşıkçı cinayete ikinci plâna itilmiş vaziyette... Oysaki bu cinayet uluslararası dizayn çabası ve parsa kavgasında yapbozun bir parçası olma hususiyeti taşıyor. 
Bu hafta dergimizde “Kaşıkçı Cinayetinin Perde Arkası”nı işlerken kapağımızı da bu meseleye ayırdık. 

Kapak mevzumuzu “Kaşıkçı ve Doğu Akdeniz’deki Enerji Yatakları” başlıklı yazısında ele alan Ömer Emre Akcebe, Kaşıkçı’nın nasıl ve niçin öldürüldüğünü, cinayetin perde arkasında neler yaşanmış olabileceğini işlerken, bu hadisenin Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz yatakları ile alâkalı olduğunu belirtiyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Suud Prensine Kurulan Kumpas: Kaşıkçı İnfazı” başlıklı yazısında Cemal Kaşıkçı cinayeti vesilesiyle Adnan Kaşıkçı ile geçmişte olan münakaşasından bahsederek Kaşıkçı ailesini anlattıktan sonra bu cinayetin yakında tahta çıkması plânlanan Veliaht Prens Selman’a kurulan bir kumpas olduğunu söylüyor. Türkiye’nin şu anda Suudi Arabistan’dan talep ettiği her şeyi alabileceğini iddia ediyor.

Yukarıda bahsettiğimiz üzere, bu haftanın ehemmiyetli gündem maddelerinden birisi de Danıştay’ın “andımız” kararı çerçevesinde yaşanan tartışmalardı. Danıştay’ın “andımız” kararını Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Yusuf Kaplan ve Milat Gazetesi Yazarı Ufuk Coşkun ile konuştuk. 
Talat Duman, okumuş olduğu bir haber vesilesiyle kaleme aldığı “Vazife ve Ahlâk” başlıklı yazısında, Müslümanların, mümin olarak yaratılmış olmanın insana yüklediği vazife karşısında takınması tavır ve şuurdan son derece uzak olan vaziyetini tenkid ediyor.
Süleyman Toker, “Sanki Sihirbazın Önündeki Küre de!..” başlıklı yazısında Kumandan’ın “Ölüm Odası B-Yedi-Giriş” eserinden okuduğu bir paragraftan hareketle teknolojik gelişmelere, endüstri 4.0’a ve geçtiğimiz sene Trump, Suud Kralı Selman ve Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin oluşturduğu küre koalisyonuna temas ediyor.

Fatih Turplu, “Le Pantalon” başlıklı yazısında, dilimizde “pantolon” diye kullandığımız kelimenin ve kıyafetin tarihî serüvenini işledikten sonra Birinci Cihan Harbi’nde Fransız ordusunda görev yapan Lüsyen Berso isimli askerin “pantolon” yüzünden idam edilmesinin enteresan hikâyesini mevzu ediniyor.

Baran Demir, “Mehdî’yi Hâmil 10 Süvarîden Biri Abdullah Dehlevî Hazretleri” başlıklı yazısında Mevlâna Halid Hazretlerinin Şeyhi Abdullah Dehlevî Hazretlerini anlatırken, büyük velinin bazı fetvalarına, Nakşî yoluna ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun misyonuna da temas ediyor.

Osman Temiz, “Kadüse veya Ahenk Helezonunda Görünen Horoz” başlıklı yazısının sekizinci bölümünde, tüm geçmiş ve geleceğin kayıtlı olduğu esîr yahut akaşa denen “boşluk” veya” yuvarlak halka”dan teferruatlı bir şekilde bahsediyor ve tedai ettirdiklerini kaleme alıyor. 

Gülçin Şenel, “28 Şubat Mağdurlarına Kusursuz Kumpas” başlıklı yazısında 28 Şubat sürecinde tutuklanarak cezaevine gönderilen ve senelerce cezaevinde kalmasının ardından tahliye edildikten sonra geçtiğimiz sene tekrar tutuklanarak cezaevine gönderilen Sami Erengül’e kurulan yargılama kumpasından bahsettikten sonra, TYB İstanbul Şubesi’nde başta Ali Acar, Hayrettin Soykan, Sami Erengül ve Sebahattin Arslan olmak üzere tüm 28 Şubat tutsaklarının yeniden yargılanma talebinde bulunulan basın açıklamasına temas ediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...