Selâm ile...
Karşılarına çıkan her zorluğu milletin desteğiyle aşan ve makamlarını muhafaza etmeyi başaran iktidar sahipleri, kendilerine fırsatın her türlüsü verilmesine rağmen 15 Temmuz sonrasında gereken tavrı gösteremedi, milletin beklentisini karşılayamadı. Kemalist rejimin tüm unsurlarıyla bu topraklardan silinmesinin imkânı ellerindeyken, bunu yapmadıkları gibi bir de üstüne Atatürk ve Atatürkçülük güzellemeleri yapılıp duruldu. 15 Temmuz’dan bugüne Kemalizm’in hortlatılma çabalarına şahitlik ediyor, bilhassa 10 Kasımlarda mevzu bahis çabanın ayyuka çıktığını görüyoruz. Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz sene 10 Kasım’da bu meseleyi kapağımıza taşıyarak “İrtica Hortladı” demiştik.

Bu sene de müsbet yönde değişen pek bir şey olmadığı gibi her şey daha da kötüye gitmeye devam ediyor. 10 Kasım’da Edirne’de Müslüman bir bacımız, “Atatürk ilah mı, kıyama duruyorsunuz?”  minvalindeki sözü üzerine gözaltına alındı. Savcılıktaki sorgusunun ardından ise Kemalist avukatların ve CHP’li partililerin baskısıyla tutuklandı. Hadisenin ertesi günü 30 avukat Edirne’ye giderek tutuklanan Emine Şahin’e destek verdi ve tutuklama kararının kaldırılması için itirazda bulundu.
Kemalistler, Müslümanlara zulüm etmek için fırsat kollar, her fırsatta birlik olup saldırırken, “muhafazakâr” Müslümanlar tıpkı 28 Şubat sürecinde darbeye karşı yapılan direnişlere olduğu gibi bu hadiselere de “provokasyon” demeye devam ediyor. Bu ezik tipler makamlarını, mevkilerini, mamalarını, parsalarını kaptırmamak için ellerinden geleni yapsalar da Müslümanlar ile Atatürkçü müşrikler arasındaki hesaplaşma er yahut geç hem de bütün şiddetiyle gerçekleşecektir. Bunu bilmesine rağmen devekuşu misali kafasını kuma gömenler tarihin çöplüğündeki yerini alacaktır.

Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Atatürk İlah Değildir” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Sosyal Bir Patlamanın Eşiğindeyiz” başlıklı yazısında ele alan Ömer Emre Akcebe, provokasyon ve kutuplaşma meselelerine, Kemalist diktanın Müslümanlara yaptığı zulümler hususunda İsmet İnönü’nün günah keçisi ilân edilip M. Kemal’e tek laf söylenmemesine ve bu 10 Kasım’da yaşanan bazı hadiselere değinirken, Türkiye’nin sosyal bir patlamanın eşiğine geldiğini gerekçeleriyle izah ediyor. 
Emine Şahin’e destek vermek için Edirne’ye giden avukatlardan birisi de Baran dergisi avukatı Hamza Uçan’dı. Hamza Uçan ile Edirne’deki intibalarını paylaşması ve hadisenin aslını siz okurlarımızla paylaşması için bir röportaj yaptık. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz. 

Yine aynı mesele ile alâkalı olarak Avaz Türk Genel Yayın Yönetmeni Zihni Çakır ile de kısa bir röportaj yaptık. Çakır, Emine Şahin’in tutuklanmasının iktidarda olan Ak Parti’nin fikirlerinin tutuklanması anlamına geldiğini belirtiyor.
Talat Duman, “İnsan Balık Olmadığını Anladığında, Her Şey Güzel Olacak” başlıklı yazısında, balıkların sürü olarak yaşaması üzerinden insanları hayvanlardan ayıran hususiyetlere temas ettikten sonra günümüz Müslümanlarının yaşayışını balıklara benzetiyor.
Yunus Ekşi, “Faizci Düzenin Pasif Ortakları İmamlar, Papazlar ve Hahamlar” başlıklı yazısında Allah’ın emirlerini topluma izahla mükellef olan din adamlarının faizci düzene karşı tek bir kelâm etmemesinden ve bu sebeble faizci düzenin ortağı olmalarından bahsediyor.

Kerim Bozdağ, “Tehlike Büyük” başlıklı yazısında Türkiye’yi bugüne kadar istediği gibi yöneten emperyalistlerin artık bunu başaramadıklarını ve ipleri eline almak için her türlü yola başvuracaklarını belirtirken, şer cephesinin çok geniş bir yelpazeden gruplardan müteşekkil olmasından dem vuruyor.

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Sona Ermesinin 100. Yılında I. Dünya Savaşı” başlıklı yazısında I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin yüzüncü yılı münasebetiyle Fransa’da düzenlenen törenden bahsediyor.

Fatih Turplu, “Vendre, İhanet ve Barabbas” başlıklı yazısında Fransızcadaki “vendre-satmak” kelimesi ile “vendredi-cuma” kelimeleri arasındaki benzerliğin kendisinde tedai ettirdiklerinden yola çıkarak Yahuda’nın Hazret-i İsa’ya ihanetinden ve Hazret-i İsa’nın çarmıha gerilme hadisesinden bahsediyor.

Osman Temiz, “Beşer Zekâsının Sekreteri Kimdir?” başlıklı yazısında Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun Batı tefekkürünü İslâm tasavvufu önünde hesaba çekerken bütün hakikatleri aslına rücu ettirirken Fransa menşeili sembolleri kendisine basamak yapması sebebiyle “beşer zekâsının sekreteri Fransa” tabirini İBDA’ta rücu ettirdiğini belirtiyor.

Gülçin Şenel, yaklaşık 30 yıldır İslâmcı camianın dilinden düşürmediği, kurulu düzenlerini bozacak, rahatlarını kaçıracak her hareketi yaftaladıkları “provokasyon” kelimesini “Provokasyon Nedir, Provokatör Kime Denir?” başlıklı yazısında inceliyor.
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

İntikam hissiniz dâim olsun...