Selâm ile...
Geçtiğimiz hafta 10 Kasım dolayısıyla, “muhafazakâr Kemalist” bir idareden ziyade katı Kemalist dikta yönetimi altında idare edildiğimiz intibaına kapılmamıza sebep olan birtakım hadiseler yaşandı. Evvela, İslâm ile asla ve kat’a bağdaşmayan bir putlaştırma şekli olan ve her senenin 10 Kasım’ında saat 9’u 5 geçe putperest bir ritüel şeklinde durulan saygı duruşuna tepki gösteren Emine Şahin, ardından ise sosyal medyada “Kemal Paşa tatlısı” esprisi yapan Uğur Koç tutuklandı. 10 Kasım törenlerine mazeretsiz bir şekilde katılmayan memurlara ihbarnameler gönderildi. Biz de Edirne’de Emine Şahin’in tutuklanması hadisesine atıfla kapağımızda “Atatürk İlah Değildir!” dedik. 
 
Bu hafta da “Kemalizm” meselesine bir başka veçheden yaklaşıyoruz. Yaklaşık yüz yıldır Müslüman Anadolu halkı, dinine ve imanına tasallut eden bir yalan bombardımanına tâbi tutuluyor, bu yalanlar furyası ile kandırılmaya ve uyutulmaya çalışılıyor. Gerçeklerin üstünün örtülmesi ve yerine yalanlar üretilip servis edilmesi şeklinde tezahür eden bu operasyon nisbeten başarılı bir şekilde yürüdü ve yürüyor. Fakat gerçeklerin er yahut geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu olduğu da bilinen bir gerçek. 
 
Esasında bu milletin öz değerlerine düşmanlıktan başka bir vasfı olmayan, İslâm’ı bu topraklardan silmeyi kendisine vazife bilen M. Kemal, isminin önüne koyulan “ulu”, “büyük” vesâir sıfatlarla bu milletin tek kahramanıymışçasına senelerce yutturuldu. İslâm’a olan düşmanlığı herkesin malûmu olmasına ve hayatı boyunca İslâm ile mücadele etmesine rağmen 12 Eylül darbesi sonrası, Kenan Evren tarafından çizilen bir Müslüman profilinin içine oturtuldu. Bu yapılırken de, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin 1922-1938 arası dönemde M. Kemal’in İslâm’a ve Müslümanlara karşı nasıl bir kin ve nefret beslediğini, İngilizlerle ne gibi pazarlıklar yapıp İslâm’ı bu topraklardan silmeye namzet olduğunu ve bu uğurda yaptığı faaliyetleri gösteren belgeler Cumhurbaşkanlığı arşivlerinden Genelkurmay arşivlerine apar topar kaçırıldı. Bugün, Türkiye’deki devlet arşivlerinden olmasa dahî, yarın bir gün bilhassa İngiltere devlet arşivlerinin açıklanmasının ardından o karanlık dönemde neler yaşandığı ortaya saçılacak ve patlayan bu kanalizasyon nelere sebep olacak göreceğiz.
 
Kapağımızda bu meseleyi değerlendirdik ve “Cumhurbaşkanlığı Arşivleri Açılsın!” manşetini atarak, “1922-1938 döneminde ne olup bittiği ortaya dökülsün” dedik. Kapak mevzumuzu, “Hakikatler Bağlı, Yalanlar Serbest” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, Toynbee’nin Zelodluk-Herodculuk sınıflandırması üzerinden İslâm dünyasının ve Türkiye’nin içerisinde bulunduğu durumu izah ederken, Üstad Necip Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun niçin önemli olduğuna da değiniyor.
 
Kapak mevzumuz ile alâkalı olarak Yavuz Bülent Bakiler ile bir röportaj gerçekleştirdik. Bakiler, “Atatürk Yobazlığı Gerçekleri Örtüyor” derken milletimizin gerçekleri okuyarak, araştırarak öğrenmeye çalışması gerektiğini belirtiyor. Ayrıca dergimizde Abdurrahman Dilipak’ın, aynı mevzudaki kısa bir görüşünü de bulabileceksiniz.
 
Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Arjantin Denizaltısı ve Falkland (Malvinas) Savaşı” başlıklı yazısında geçtiğimiz sene ortadan kaybolan ve geçtiğimiz günlerde bulunan Arjantin denizaltısı vesilesiyle Arjantin-İngiltere savaşını anlatıyor.
 
Yunus Ekşi, “Vergi, Kazı Bağırtmadan Tüylerini Yolmaktır” başlıklı yazısında mevcut vergi politikalarının kurulu iktisadî düzenin zorunlu bir sonucu olduğunu belirtiyor ve ancak düzen değiştirildiği takdirde vergi politikalarının değişebileceğini söylüyor.
 
Kerim Bozdağ’ın hikâye tadındaki yazısının başlığı “Kumandan Kim?”
 
Fatih Turplu, “Yakın Tarihe Dâir Merak Ettiğim Birkaç Husus” başlıklı yazısında M. Kemal’in ilahlaştırılması meselesine sosyolojik çerçevede yaklaşıyor.
 
Osman Temiz, “Beşer Zekâsının Sekreteri Kimdir?” başlıklı yazısının ikinci bölümünde “Beşer zekâsının sekreteri Fransa” mottosunu işlemeye devam ediyor.
Oğuz Can Şahin, “Vicdanlı Bir Huzur Bozan: Vincent Van Gogh”’u anlatıyor.
 
Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
 
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...
 
Allah’a emanet olun...