Selâm ile...
Kurtuluş Savaşı ile kurtulduktan sonra emperyalistlerle birlik olan kuyrukçular vasıtasıyla örtülü sömürge yapılan Türkiye, bilhassa 1940’lar itibariyle ABD’nin ileri uç karakolu hâline getirildi. Anadolu’nun Müslüman halkı inancından edilmek istendi. Türkiye, takribi atmış sene boyunca bu vaziyette yoluna devam ederken, gelinen süreçte hem emperyalist projelerin değişiklik arz etmesi, hem de Müslüman Anadolu halkının ezilmişlikten, hor görülmüşlükten kurtulmak yolunda ümitlerinin yeşermesi, bugün bir varlık-yokluk mücadelesinin eşiğine gelinmesine vesile oldu.
 
Cumhurbaşkanı Erdoğan idaresindeki Türkiye’nin, 2010’lu yıllar ile beraber, Batı nezdinde gözden çıkarıldığı herkesin malûmu... Bu vetirede yaşananlar, Türkiye’ye karşı girişilen operasyonlara Müslüman Anadolu insanının basiret ve ferasetiyle karşı koyması, artık Türkiye’nin bir daha belini doğrultamamak üzere parçalanması gerektiği düşüncesinin Batı tarafından benimsenmesine sebep oldu. Bir kaç sene önceye kadar, Kürt kartı Türkiye’ye karşı sadece bir “tehdit unsuru” olarak kullanılmaktaydı. Böylelikle Türkiye’nin bölgedeki paylaşım savaşlarında ve dünyanın yönetilmesi hususunda müdahil olabilmesinin önüne geçilmek isteniyordu. Fakat 15 Temmuz’un ardından Müslüman Anadolu halkının dize getirilemeyeceği anlaşıldı. Artık Kürt devletinin kurulup Anadolu’nun parçalanmasına yönelik nihai plânı icraya geçtiler.
 
Son günlerde Türkiye’nin etrafında yaşanan ve hiç de normal olmayan tüm hadiseleri bu şekilde değerlendirmeye tâbi tutmak gerekiyor. Türkiye’nin etrafına ABD tarafından yapılan askerî yığınak, S-400 meselesindeki anlaşmazlık, PYD-YPG’nin silahlandırılması, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı bir konsorsiyum oluşturulması, Anadolu’ya yapılacak doğrudan bir askerî müdahaleden ziyade, Suriye’nin kuzeyinde kurulacak olan Kürt devletine Türkiye’nin tepkisiz kalmasını amaçlamaktadır. Elbette bu tehditlerin yanı sıra bir takım ekonomik müdahaleler de gelecektir. Buna bağlı olarak, içerideki taşeronlar vasıtasıyla memleketin idare edilemez hâle getirilmesi için adımlar atılarak Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunun Suriye’de kurulacak Kürt devleti ile birleştirilmesi için elverişli şartlar oluşturulmaya çalışılacaktır. Türkiye hareket edemez hâle getirilerek parçalanacak, insanlarımız birbirine kırdırılacak ve hiçbir işe yaramaz iki (belki  de üç ya da dört) devletçik kurulacaktır. Artık gavurun hesabı budur ve atılan adımların bunun bilinciyle atılması gerekmektedir. Bu arada Batılıların asıl korkusunun, ordunun topu tüfeğinden ziyade Müslüman halkın kendisi olduğunu da ekleyelim.
 
Kapağımızda bu meseleyi değerlendirdik ve “ABD ile Savaş Kaçınılmaz! Müslüman Anadolu Hazır, Devlet Hazır Mı?” sorusunu yönelttik. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Kurulması Mümkün Olmayan Muvazene” başlıklı yazısında işledi.
 
Yine kapak mevzumuz ile alâkalı olarak Sabah Gazetesi Dış Haberler Müdürü Bercan Tutar ile yapmış olduğumuz söyleşiyi dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.
 
Kâzım Albayrak, “Ölüm, Yeniden Doğuş ve BD-İBDA” başlıklı yazısında geçtiğimiz hafta Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ve Üstad Necip Fazıl’ın doğum ve vefatlarının sene-i devriyesi vesilesiyle gerçekleştirilen üç etkinlikten bahsediyor. Dergimizin orta sayfasında da Baran Dergisi, Büyük Doğu Fikir Ocakları, TYB, MTTB ve Şemsiye Derneği tarafından tertiplenen, Üstad Necip Fazıl ve Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun kabri başında gerçekleştirilen organizasyonun haberini bulabileceksiniz.
 
Bahattin Yeşiloğlu, “Üstad Kimdir?” başlıklı yazısıyla dergimizde...
 
Kerim Bozdağ, “False Flag” başlıklı yazısında içtimaî algı operasyonlarından bahsediyor.
 
Fransız devletinin sansürü sebebiyle bir kaç haftadır yazılarını yayınlayamadığımız Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Beni Öldürmek İstiyorlar” başlıklı yazısında, cezaevinde içinde bulunduğu şartların yanı sıra Türkiye üzerine oynanan oyunlara da temas ediyor.
 
Emre Karaca, geçtiğimiz ay yaptığı umre ziyareti vesilesiyle “Osmanlı’nın Mekke’deki Direniş Kışlası Kurtarılmayı Bekliyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
 
Osman Temiz, “Ümit ve Korku Ekseninde Berzahtan Taşan Mana: Ahid Sandığı ve Tabut-u Sekîne” başlıklı yazısının üçüncü bölümüyle dergimizde...
 
Bir süredir yazılarına ara vermiş olan Gülçin Şenel, bu hafta “Delilik ve Dahilik Arasında” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
 
Dergimizde sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.
 
Tüm İslâm âleminin mübarek Kadir gecesini ve Ramazan bayramını tebrik ediyor, bu mübarek gün ve gecelerin Müslümanların madde ve mânâ âleminde kurtuluşuna vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz.
 
Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...
 
Allah’a emanet olun...