Selâm ile...

Koronavirüs salgınının yerle bir ettiği dünya düzeninde çalkantılı süreç devam ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sebahattin Zaim Üniversitesi tarafından düzenlenen "12. Uluslararası İslam Ekonomisi ve Finansı Konferansı"nda yaptığı konuşmada, "İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır." demek suretiyle içinde bulunulan güçlüklerin atlatılması için İslâmî finans vurgusu yaptı.

“Devlet ve cemiyet, bir inanç sistemi altındaki ahlâkın ve buna bağlı kültür-iktisat-siyaset birliğinin tecessüm etmiş hâlidir.” Bu cümleden anlaşılacağı üzere iktisat, dünya görüşüne bağlı bir alt sistemdir. Buna mukabil, materyalist telakki ile idare edilen dünyada, iktisat merkezli dünya görüşünden neşet eden bir düzen hüküm sürmektedir. Liberalizm için de Marksizm için de geçerli olan bu vaziyet, mevzu-bahis ideolojilerin ontolojik olarak yaşadığı problemin aksülamelidir. Mutlak’ı ve sabiteleri olmayan, dolayısıyla savrulmaktan kurtulamayan bu ideolojiler dünyayı, insanı, eşya ve hadiseleri izah etmede yetersiz kalmakta, insan fıtratına mugayir aksiyonlarla dünyayı yaşanmaz bir yer hâline getirmektedir. En basitinden sermayenin belli ellerde toplanmasından doğan sosyal adaletsizliğin neticesi global salgın sürecinde kendisini iyiden iyiye göstermiştir.

Sistemin değişmesi noktasında, sermayenin temerküz ettiği eller dışında hemen hemen herkes mutabık iken bunun nasıl yapılacağı hususunda kimsenin söyleyecek bir sözü olmadığını görüyoruz. İktisadın, bir inanç sistemine bağlı ahlâktan zuhur eden dünya görüşünün bir alt sistemi olduğu düşünülürse, iktisadî bir değişimden söz etmek topyekûn bir anlayış ve sistem değişikliğini zarurî kılmaktadır. Fert ve cemiyetin ahlâkı, insanın genişliğine oluşturduğu en şümullü organizasyon olan devlet başta olmak üzere tüm müesseselerin mahiyetini belirler. Türkiye’de bugün maalesef hâlen milletin ahlâkı ile ters karakterli jakoben bir rejim hâkim vaziyette. Evvelemirde bu tenakuzun ortadan kaldırılması ve Mutlak Fikir’e bağlı ahlâk sisteminden zuhur eden bir dünya görüşünün devletin merkezine yerleştirilmesi ve akabinde buna bağlı olarak siyasî, iktisadî ve içtimaî tüm müesseselerin yeniden tanzim edilmesi gerekmektedir.

Dolayısıyla İslâm, sadece ekonomik krizden değil, insanlığın yaşadığı tüm siyasî, içtimaî ve iktisadî krizlerden çıkışın anahtarıdır. Kapağımızda bu meseleyi değerlendirdik ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır." sözüne atıfla “İslâm Tüm Krizlerden Çıkışın Anahtarıdır!” manşetini attık. Ömer Emre Akcebe ise kapak mevzumuzu, “Büyük Doğu-İbda Bütün Beşerî Krizlerden Çıkışın Anahtarıdır” başlıklı yazısında işledi.

Kapak mevzumuz ile alâkalı olarak İstanbul Sebahattin Zaim Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Yusuf Dinç ile yapmış olduğumuz röportajı alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması tartışması devam ediyor. İnsanların kimliğini anlamak noktasında bir turnusol kâğıdı olan Ayasofya meselesi etrafında bazı tartışmaları dergimiz sayfalarında bulabileceksiniz.

Orta sayfamızda Türkiye’nin 15 Temmuz 2016’dan itibaren gerçekleştirdiği ehemmiyetli dış operasyonları ele aldık.

Carlos (Salim Muhammed), “İlaç Şirketleri İnsanların Hayatı Üzerinden Para Kazanıyor” başlıklı yazısında ilaç sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin koronavirüs salgını sürecinde yaptığı manipülasyonları ele alıyor.

Kâzım Albay, “İmam Şafiî Hazretleri” başlıklı yazısında Ehl-i Sünnet’in amelde dört mezhebinden birinin kurucusu olan büyük müctehid İmam Şafiî hazretlerinden ve er-Risâle eserinden bahsediyor.

Oğuz Can Şahin, “Bu Çocuğu Unutmayın: Kalief Browder” başlıklı yazısında ABD’nin adaletsizliğinden nasibini alan zenci bir çocuğun başına gelenleri anlatıyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun.