Türkiye önemli bir yerel seçime gidiyor. Bu seçim, sadece yerel seçim olmasına rağmen, memleketin dinamiklerinden, iç ve dış tehditlerden ve de siyasîlerin söylemlerinden dolayı çok farklı bir mânâ kazanmış oldu. Biz meselelere inancımızın ve fikrimizin ölçülerine nisbetle bakmalıyız. Son zamanlarda bazı AK Partililerin İslâm davasına tamamen zıt, hatta tahrik edici bir şekilde söylemlere girmesi, Müslüman Anadolu tarafından kabul edilecek bir durum değildir. 10 Kasımda yaşanan olaylar, Kemalizm güzellemeleri, içkiye, harama yapılan övgüler ve onlarca örnek. AK Partinin fikrî bir nispetinin olmaması, belli bir şuura dayanmaması ve yıllarca söylenmesine rağmen Büyük Doğu-İBDA fikrini görmezden gelmesi, bu parti içinde etkili ve yetkili mevkilerde olanların rüzgara karşı savrulmasına sebep oluyor.

AK Parti’nin durumu bu şekilde. Bu konuda daha çok şey söylenebilir, söylüyoruz da. Ama meselenin bir de öte yanı var: Bu seçim, İslâm düşmanlarının, Müslüman Anadolu halkını bölme ve ülkemizi bir daha ayağa kalkamaz hale getirme hayallerini icra teşebbüsünde yeni bir perde. Biz bu vatanın bölünmesi ve beka meselesinin ülkemizde hamaset dışında çok iyi anlaşıldığını düşünmüyoruz. Türklerle Malazgirt savaşı ile birlikte ve İslam kardeşliği çerçevesinde birlik olan Kürtler, ilk defa olarak Türklere düşman, Türklerin düşmanına dost bir hale getirilmek isteniyor ve bu oyunu bozacak girişimler avam avlama seviyesinin üstüne çıkmıyor.

Diğer taraftan Ezanın ıslıklanması, “orospuyum” yazan pankartlar açılması, İslâm’a aleni yapılan hakaretler... Düşmanlıkların ön plana çıktığı bu ortamda, elbette bu seçim artık yerel seçim hüviyetinden ötedir. 15 Temmuz FETÖ işgal girişiminden sonra bir araya gelen Cumhur İttifakı doğru bir pozisyon alarak, İslâm ve vatan düşmanlarına karşı siyasî bir tavır ortaya koydu. Karşı taraftaki beş benzemezin bir araya geldiği sözde millet özde zillet ittifakı da, kendi ideolojilerini dahi hiçe sayarak, topyekûn değerlere, birikimlere karşı bir siyasi kalkışma içerisine girdi. Esasında bu dahi fikirsizliklerinin göstergesi. HDP genel başkanı Sezai Temelli'nin Ankara ve İstanbul'da aday çıkarmayarak Millet İttifakı’nı destekleyeceklerini söylemesi, üstüne Ankara ve İstanbul'u CHP'ye kazandırıp bunun karşılığında kendilerini yok saymamalarını istemesi, sözde İslâmcı Saadet Partisi ile ittifak yapmaları, bu seçimin beka meselesi haline geldiğini göstermektedir. CHP, İYİ Parti, HDP, Saadet partisi benzemezlerini bir odaya koysak birbirlerini bıçakla boğazlayacak kişilerin, söz konusu memleket olunca, vatanın bekasını tökezletmek adına bir araya gelmesi ibretlik bir durumdur.
Son olarak bu seçimin Müslüman Anadolu ve Büyük Doğu-İBDA fikriyatına yönelik önemini kısaca özetleyelim: 

Cumhur İttifakı, yanlışlarına mukabil yaptığımız faaliyetlere engel teşkil etmiyor. Fikir ve teşkilat mânâsında faaliyetlerimizi gerçekleştirdiğimiz bu ortamda, belhum adâl kuduzlarına fırsat verilmeyecek bir manevrada bulunmamız elzemdir. Müslüman Anadolu, seküler zihniyetle ve çocuklarıyla hesaplaşacağı güne kadar gücünü bu ortamda ikmal edebilir. Dolayısıyla Cumhur İttifakı desteklenmelidir.

Her halükarda Müslüman Anadolu halkının bu topraklarda marjinal değil, bu toprakların öz evlatları olduğunu, asıl marjinallerin Anadolu kültür ve irfanına taban tabana zıt olan Kemalist rejim ve seküler zihniyet olduğunu belirterek Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun şu sözüyle ifade edelim ki:
“Öyle de olsa gelen biziz, böyle de olsa gelen biziz; biz bu işin satrancını bileniz.”

Baran Dergisi 637. Sayı