Çakal Carlos’un konuşması:

Lübnan çok uzun süre uluslararası bir mücadele sahası olmuştur. Ülkede istihbarat örgütleri birçok faaliyet yürütmüş, tabiî olarak bölgedeki aktörler de bu istihbarat servisleriyle ilişkiler kurmuştur. Hıristiyanlar arasında milliyetçiler olduğu gibi İsrail istihbarat servisi ile de ilişkisi olan birçok hain türemiştir. Müslüman siyasî hareketlerin birçoğu Kahire tarafından kontrol ediliyordu. Suriye ise Lübnan siyasetinde her zaman önemli bir aktör oldu. Bilhassa, Suriye’nin Baas’tan sonra en büyük ikinci partisi konumundaki, gayesi bereketli hilâlde büyük Suriye devletinin kurulması olan Suriye Nasyonal Sosyalist Partisi çok aktifti. Tabiî ki, senelerce Suriye ve Lübnan’da hâkim olan Fransa’nın bölgede söz sahibi olmak için neler yaptığını biliyoruz. Bugüne kadar birçok meseleden bahsettim, Stalin’den, Latin Amerika’dan, Avrupa’dan, Asya’dan, emperyalizm ve Siyonizm’den; şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, çok hareketli geçirdiğim hayatım boyunca, Arap ülkelerindeki sosyal açıdan korkunç tablodan daha kötüsüyle dünyanın hiçbir yerinde karşılaşmadım. İşte Lübnan, bu korkunç sosyal tablonun küçük bir prototipidir. Dolayısıyla böyle bir ortamda gerçekleştirilen siyasî suikastların kim tarafından yapıldığını kestirmek oldukça güçtür.
Bu bölgede senelerce bulundum ve barış için emperyalistlerle ve Siyonistlerle mücadele ettim. Elbette bu mücadelede tek değildim, yanımda birçok insan vardı. Ben ve bu insanlar, terörist ve illegal faaliyetler yürüten insanlar olarak anıldık. Hıristiyan olsun, Müslüman olsun birçok haine denk geldim. Bunlar vasıtasıyla operasyonlar yapıldı. Cemayel suikasti de bu operasyonlardan birisi. Cemayel’in Lübnan Kuvvetleri milislerinin Lübnan’ın kurtuluşu için mücadele ettiği de bir yalandır. Bu oluşum, istihbarat servislerini savunan faaliyetlerde bulunmuştur. Latin Amerika’da da işletilen bir model üzerine kurulmuştur. Filistin davasına Müslümanlardan daha çok faydası olan Hıristiyanlar olduğu gibi, hainler de vardı.
Her neyse Cemayel suikastinin arkasında Suriye’nin olduğu iddia edilmiştir. Zira daha sonra Hariri suikasti başta olmak üzere Lübnan’da gerçekleşen birçok suikastın arkasında Suriye’nin olduğu söylenmiştir. İşin enteresan tarafı, bu suikastların ardından en zararlı çıkan da hep Suriye olmuştur. Aradan geçen 35 yılın ardından ne değişti de, mevzu bahis iki kişinin suçluluğu ispatlandı ve haklarında gıyaben idam cezası verildi. Bu gerçekten çok enteresan ve çok komik bir mevzu…
Şu anda iktidarda olan Beyrut hükümetinin vatansever bir hükümet olduğunu, şu anda başbakan olan Refik Hariri’nin bir hain olmadığını ve cesur bir adam olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Michel Avd, Lübnan vatanseveri Marunî Hıristiyanlarındandır. Mahkemenin bu kararı niçin aldığını gerçekten bilmiyorum, ama gelecek günlerde bunun geç kalan adalet mi yoksa başka bir şey mi olduğu ortaya çıkacaktır.
Bugün dünyada adaletsizlik ve sosyal problemler hiç olmadığı kadar fazlalaşmış durumda. Birçok insan hiçbir şeyle alâkası olmamasına rağmen öldürülüyor. Siyonist ve emperyalist ittifak, dünyanın her yerinde bir takım yeni hesaplar yapıyor; vatansever insanlar da buna karşı direniyor. İnanıyorum ki, planlarını gerçekleştirmede başarılı olamayacaklar.