Yaptıkları bir toplantıda İshak Alaton'un eski bakan Hüsamettin Özkan ile telefon görüşmesine şahit olduğunu kaydeden Bozkurt, "1998'in sonu ya da 1999'un başıydı. İshak Alaton ile görüşmemiz esnasında kendisini telefonla o tarihte bakan olan Hüsamettin Özkan aradı. Telefonun sesi dışa açıktı. Bu görüşme esnasında Hüsamettin Özkan, Fetullah Gülen'in Türkiye'de kalması konusunda sıkıntılar olduğunu, askerlerin sorun çıkardığını, Gülen'e çok yüklendiklerini ve hakkında soruşturma başlatacaklarını, bu nedenle ivedi yurt dışına çıkması gerektiğini ve bu konuda ne yapılabileceğini sordu." ifadelerini kullandı. Bozkurt, Alaton'un aynı görüşmede Bülent Ecevit ile de konuştuğunu öne sürdü.

Görüşmede pasaport konusunun da konuşulduğunu belirten Bozkurt, "O günkü telefon görüşmesinde Hüsamettin Özkan, 'Fetullah Gülen'in pasaport işlerini biz Ankara'dan halledeceğiz, siz yurt dışına çıkış ve gideceği ülkedeki ikametini sağlamaya çalışın' dedi." iddiasında bulundu. Bozkurt'un ifadesine göre, Hüsamettin Özkan, Gülen'in gideceği ülkede de uzun dönem kalmasının sağlanmasını istedi.

Bozkurt, örgüt elebaşı Gülen'in nasıl yurt dışına çıkacağını sorduğunda Alaton'un, "Kanser tedavisi veya kalp rahatsızlığı nedeniyle gidebilir. Bu operasyon için resmi rapor alınması gerekir. Bu tip raporları Ankara'da GATA, İstanbul'da da Haseki Kardiyoloji Enstitüsü veriyor." dediğini iddia etti. Alaton'un konuyu Prof. Dr. Mustafa Öz'e soracağını söylediğini savunan Bozkurt, daha sonra Alaton'un, Fethullah Gülen'e Haseki Hastanesinden 1999 yılının ocak ayında "Türkiye'de tedavi edilemez" raporu aldığını öne sürdü.

Chicago'ya gönderdikleri Gülen'i, Mustafa Öz'ün oğlu Mehmet Öz'ün hastaneye yatırdığını ve tetkikler yaptığını ileri süren Bozkurt, "Ülkesinde tedavi yapılamaz, burada kalması uygundur" raporu alındığını iddia etti.

Bozkurt, hastanede bir hafta, on gün kaldıktan sonra Graham E. Fuller ve Henry I. Berkey'in, Gülen'e kalıcı oturma izni alınmasına kefil olduklarını kaydetti.

Ayrıca Fetullah Gülen ile İshak Alaton'un bağlantılarını gösteren iki ıslak imzalı mektubu savcılığa sunan Bozkurt, bu mektupların Bülent Arınç ve Mustafa Yeşil vasıtasıyla aralarında gidip geldiğini iddia etti.

İshak Alaton, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'e gönderdiği 17 Ağustos 2012 tarihli mektubunda, son yıllarda yurt dışından kendisine danışmak üzere gelen heyetlere terör örgütünün Türkiye dışındaki eğitim programını anlattığını kaydediyor.

"Sizin yakın dostunuz" dediği Üzeyir Garih'i anlatarak söze başladığını ifade eden Alaton, şöyle devam ediyor:

"Moskova'daki okulun inşaatına verdiğimiz önem ve desteği anlatıyorum. Güney Afrika'daki okulları şahsen ben gezdiğim için bunların oradaki topluma faydasının önemini vurguluyorum. En faydalı yönü, Türkiye'nin yurt dışındaki saygınlığına ve uzun vadeli çıkarlarına katkısını anlatıyorum. Bugün Mali'de veya Texas'ta Türkçe öğrenen gençlerin, yarın kendi ülkelerinde önemli görevler yüklendiklerinde Türkiye'yi daima gönüllerine yakın hissederek kararlar alacaklarına ve dünyanın dört bir yanına dağılmış Türkiye dostlarının ülkemize katkılarının kıymetini görüyor ve ziyaretçi dostlarıma anlatıyorum. Benim inancım odur ki Hareket'in son 20 yıl içinde geliştirdiği bu yurtdışı eğitim programı, 90 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük ve en müspet tesirli toplumsal katkıyı yaratan olaydır. Bunun katkıları önümüzdeki yıllarda gittikçe daha iyi ve daha yaygın şekilde anlaşılacaktır."

1 Ağustos 2012 tarihinde Fetullah Gülen'in ıslak imzası ile Alaton'a gönderilen mektupta, "Lüzumlu Adam İshak Alaton" kitabının, okuyanlar üzerinde bıraktığı tesire hiç şaşırmadığını ifade eden Gülen, Alaton'a methiyeler diziyor.

Gülen'in "Bizim bugün belki de her şeyden daha çok böyle muhabbet insanlarına ihtiyacımız var." ifadesi dikkati çekiyor.

İshak Alaton ile 28 Şubat sürecine ilişkin konuşmalarının olduğunu da söyleyen Bozkurt, Alaton'un "Bu ülkede tank yürütebilmek için dört tane ev verdim." şeklinde ifadeleri olduğunu da belirtti.

Bu iddialar (ki biz gerçek ama yetersiz dahi olduğuna inanıyoruz) Türkiye'yi saplandığı bataktan kurtaracak, üzerine varılması elzem iddialardır. Böylelikle küresel sermayenin Anadolu'ya diktiği bekçileri, TÜSİAD çatısı altında faaliyet gösteren 3000 aile ile FETÖ ve diğer terör örgütlerinin bağları ortaya çıkacaktır. Hükümet, borsa ve dövizle oynadığı iddiasıyla 3000 aileyi ikaz ediyor ama görelim eline ilk geçen fırsatı değerlendirip bunların üzerine varacak mı?..