28 Şubat Darbesi’ne (1998) karşı bildiriler yazarak etkili-yetkili kişilere göndermek “suçundan” 26 Mayıs’tan bu yana iki aydır Silivri Cezaevi’nde tutulan, Akademya Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve Akademder Kurucu Üyesi Hayreddin Soykan, kitapları verilmediği gerekçesiyle, önümüzdeki hafta Çarşamba günü açlık grevine başlayacağını duyurdu. Cezaevi yönetimine bu konuda hemen her gün dilekçe yazmasına rağmen, olumlu veya olumsuz hiçbir cevap verilmediğini belirtiyor.

Hayreddin Soykan Silivri Cezaevi'ne girdiğinde şu sualle karşılaşmış: “Burada hasmın olan, kanlı-bıçaklı düşmanın olan birileri var mı? Koğuşu ona göre belirleyelim.” O da “Fetöcülerle aramızda kan var, hasmım onlar, gönüldaşımız Halil Kantarcı'yı şehid ettiler” deyince, cezaevine giriş belgesine bunu yazarken, bir yandan “bıyık altından gülenler” ve “homurdananlar” dikkatini çekmiş. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nun kitaplarının verilmemesi ve cezaevi içinde yaşadığı bir takım olumsuzluklar, Silivri cezaevinde kriptofetöcüler olduğu şüphesini keskinleştirmiş.

28 Şubat Mağdurlarına Bir Yenisini Eklediler

İki aydır kendisine PTT Kargo yoluyla gönderilen onlarca kitap, hangi gerekçeyle olduğu bilinmez, kendisine verilmemekte, yaptığı tüm başvurular ise cevapsız kalmaktadır.

28 Şubat yargılamalarının hukuksuzluğu gün gibi ortadayken, yüzlerce 28 Şubat mağduru varken, 2 ay evvel bu mağdurlara bir yenisi daha eklenmiş, üstelik bir yazara, kitaplarının verilmemesi gibi bir işkenceye maruz bırakılmaktadır.

Fetöcü hâkimler tarafından verilen 28 Şubat yargı kararlarının derhal iptal edilmesi, hâlihazırda yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi etkili-yetkili herkesin üzerine borçtur, vebaldir.

Hayreddin Soykan'a Özgürlük!

Yakup Köse de bugünkü yazısında Hayreddin Soykan için şunları yazdı:


"28 Şubat darbesi en son, Ramazan’a üç kala Hayreddin Soykan’la hesaplaştı! 28 Şubat’a hak veriyorum! Soykan’ı ve gö-nüldaşlarını unutması mümkün değil! Çıkardıkları dergilerde, Üstadları Necip Fazıl Kısakürek gibi haykırmışlardı: “Allahsız ordunun silâhından korkmuyoruz!” 
 
Korkmadılar, tıpkı 15 Temmuz gecesi olduğu gibi. Yalnız bir farkla, o zaman yalnızdılar... Yalnızdılar fakat, “Dik durun kar-şınızda leşler var” diyen sahici imanın sesine kulak verip ana-dan yârdan vazgeçtiler…

Ömrü yazmak ve çizmekle (Karikatürist!) geçmiş biri olan Hay-reddin Soykan, Ramazan arefesinde tutuklandı. Neden? “Bitti” denilen 28 Şubat’taki hukuksuzluğun devam etmesi sebebiyle…
 
Hayreddin Soykan’ın, 17 yıl sonra tutuklanmasına sebep olan ‘büyük terör eylemi’ şu: 17 Ağustos 1999’daki deprem sonrası Marmara bölgesinde insanlar uzun süre evine giremedi. Bu süreçte Soykan ve genel yayın yönetmeni olduğu Akademya dergisinin kadrosundan bir grup, Eyüp’teki Kaşgari Dergâhı’nın bahçesinde çadır kurup çoluk çocuk kalmaya başladılar! Depremde enkâz altında kalan devlet halkına yardım götürmek yerine, İstanbul’un göbeğinde bir dergahın bahçesinde çoluk ço-cuklarıyla çadır kuranlara operasyon yapmayı tercih etti! Hay-reddin Soykan ve arkadaşları Eyüp’te değil de yine İstanbul’da Kayışdağı’nda çadır kursalardı operasyon daha bir anlamlı olurdu! Sonu “dağ” ile biten bir yerde şeriatçılar terör kampı kurdu diye operasyona kılıf hazırlanırdı. Gerçi o dönem kılıfa ihtiyaç yoktu. Müslüman Anadolu halkına karşı topyekûn savaş vardı.
 
Mezkûr operasyon sonrası Hayreddin Soykan ve gönüldaşları ‘terör faaliyeti’nden tutuklandılar. Bir süre tutuk kaldıktan sonra da 2001’de tahliye edildi. Yıllar süren yargılama neticesinde de, deprem nedeniyle çadır kurmak terör faaliyeti sayıldı ve Soykan hakkında hapis cezası verildi. Yargıtay da Soykan’ın deprem sonrası çadır kurmasını affedilmez buldu ve yerel mahkemenin kararını onadı!
 
Komedi gibi değil mi, ama değil!..
 
Bir yazar, bir çizer bu ‘komedi’ sebebiyle, üç çocuğundan ayrı şu an Silivri zindanında!..
 
İşte size, “Bitti” dediğiniz 28 Şubat’ın hukuku, adaleti!.. 
 
“28 Şubat bitti” diyenler, ne bitmesi, sizin iktidarınızda hâlâ hüküm sürüyor!..
 
Sesimizi duyan var mı!..
 
Hukuk orada mısın!..
 
Adalet, hâlâ enkâz altında mısın!.."