ABD’nin ünlü düşünce kuruluşlarından Center for American Progress, “Türkiye’nin Değişen Medya Ortamı” adında bir rapor yayınladı. Andrew O’Donohue, Max Hoffman ve Alan Makovsky’nin kaleme aldığı raporda, Türk medyasında bir savrulma yaşandığı ve halkın medyaya olan güvenini kaybetmeye başladığı iddia edildi. Raporda hem iktidar destekçilerinin hem de muhaliflerin güvenebileceği bir yayın organının yokluğundan bahsedilirken Türkiye’de ABD tarafından fonlanan bazı kuruluşlar da ifşa edildi.

Elbette ABD merkezli düşünce kuruluşu bu raporları Türkiye’nin menfaati için yayınlamıyor. Politikanın mutfağı kabul edilen düşünce kuruluşlarının yayınladığı bu tip raporları, ABD’nin Türk medyası ve bu bağlamda toplumsal mühendislik çalışmaları adına seyredeceği politikayı şekillendirmesi adına ortaya koyulan argümanlar olarak değerlendirmek gerekiyor. Zira mezkur raporun satır aralarında bu maksad çok net bir şekilde anlaşılıyor.

Raporda, hususiyetle genç neslin, geleneksel medya yerine sosyal medyayı tercih ettiği belirtilirken, sosyal medyanın manipülatif bir rolü ve yanlış bilgilerin yayılması için çok elverişli bir ortamı olduğunun bilinmesine rağmen, gençlerin bu bilgilere daha fazla itibar ettiği söyleniyor. “Sosyal medya kullanımı arttıkça, vatandaşların siyasî tutumları ve oy verme davranışları ‘kasıtlı veya kasıtsız olarak yayılan yanlış bilgiler’den giderek daha fazla etkilenebilir.” denilen raporda ABD’nin Türk medyasında tasmasını elinde tuttuğu şahıs ve kuruluşlara Sputnik üzerinden bir mesaj da gönderiliyor. “Kremlin destekli medya kuruluşu Sputnik Türkiye, Rus menfaatleri için yanlış bilgileri yayma konusunda oldukça becerikli!” denilerek ruhunu Batı’ya satanlara örtülü bir şekilde, bu kadar desteğe rağmen Sputnik kadar olamıyorsunuz, mesajı gönderiliyor ve şu ifadelere yer veriliyor: “Bireylerin politika hakkında bağımsız ve güvenilir bilgilere erişme konusunda çok az seçeneği vardır ve sosyal medyada sıklıkla yangın çıkarıcı yalanların çoğalması kutuplaşmayı şiddetlendirir.

Raporun “Politika Tavsiyesi ve Sonuç” kısmında ise O’Donohue, Hoffman ve Makovsky, ABD tarafından Türkiye’de desteklenen ve desteklenmeye devam edilmesi gereken bazı medya kuruluşlarının isimlerini zikrederek birtakım önerilerde bulunuyorlar.

Raporun en dikkat çekici kısmı da burası. Bu bölümde hem ABD’nin Türkiye’de seyrettiği medya politikasını, hem de Türkiye’de kimlerin ruhunu para karşılığı Batı’ya peşkeş çektiğini görüyoruz. Politika yapıcılara, yerel medyanın desteklenmesi, online medya kuruluşlarının rolü ve verilen desteğin mahiyetinin ne olması gerektiği ile alakalı üç tavsiyede bulunuluyor. Bunlar şöyle:

1.Türkiye’yi Atlantik ittifakı içinde tutmaya çalışanların desteklenmesi ve bunun için Türkiye’deki toplam gazete tirajının neredeyse beşte birini oluşturan yerel gazetelere ağırlık verilerek yardım sağlanması… Bunun için hibe programlarının devreye sokulması, yazı işleri standartlarının belirlenmesi, gazetecilere yasal destek sağlanması ve yerel muhabirlerle bağımsız bağlantı kurulması için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (Not: Bir konuşma esnasında Üstad Necip Fazıl’a “Göreceksin, fikri idam edeceğim!” diyen Sedat Simavi’nin 1946’da kurduğu cemiyet) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası gibi profesyonel kuruluşlarla çalışılması tavsiye ediliyor.

2.Hibe programlarından bahsedilen ikinci maddede “2016-2019 yılları arasında Millî Demokrasi Vakfı (NED) Türkiye’de gazeteciliğin desteklenmesi için sağladığı finansmanı altı kat arttırdı, bu finansman seviyesinin muhafaza edilmesi gerekiyor.” ifadelerine yer veriliyor.

3. “Hepsinden önemlisi” diye başlayan üçüncü maddede ise “Kremlin destekli satış noktası Sputnik Türkiye, Batı tarafından finanse edilen rakiplerinden daha çok başarılı oldu. Facebook, Instagram, Twitter ve YouTube'da Sputnik Türkiye'nin toplam 1 milyon 490 bin takipçisi var. Batı desteği alan Gazete Duvar'ın neredeyse iki katı ve Bianet ile Medyascope'un üç katından fazla.” denilerek Gazete Duvar, Bianet ve Medyascope’un Atlantik ötesinden fonlandığı ifşa ediliyor. Söz konusu yayın organlarının sözde anti-emperyalist sol kimliği taşıdığını da hatırlatalım!

Raporun devam eden kısmında T24 de potaya girerken tavsiyeler şu şekilde devam ediyor:

“T24 gibi birçok bağımsız haber merkezi, bol miktarda yorum üretmektedir; çünkü tam zamanlı, profesyonel gazetecileri değil, yarı zamanlı köşe yazarlarını kullanmak daha ucuz. Buna rağmen Türkiye medyasının ihtiyacı olan yarı zamanlı köşe yazarlığı için daha fazla kaynak gerekiyor. Bu çabaların bir ön koşulu olarak, fon sağlayıcı kuruluşlar, uygunluk kriterlerini, hibelerin gazetecilerin maaşları gibi temel giderleri karşılayabilmesi ve kâr amacı gütmeyen kuruluş olarak kayıtlı olmayan medya kuruluşlarının dikkate alabilecekleri şekilde uyarlamalıdır.”

“Gazetecilik için dış finansman, iki taraflı bir kılıç olabilir. Çünkü bu destek sebebiyle fon desteği sağlananlar, yerli popülistlerin ve milliyetçilerin saldırısına maruz kalabilir.” şeklindeki uyarının ardından fon sağlananlara şu tavsiyede bulunuluyor: “Türk vatandaşlarına, Türkiye'nin müttefiklerine ve hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan'a derinden ilgi duymalılar.

Alan Makovsky’nin 28 Şubat’ta dahli olan, siyonist-emperyalist uluslararası birçok projesinin dümeninde bulunan karanlık bir adam olduğunu da hatırlatalım. Başta İBB Başkanı olmak üzere, CHP’nin son yerel seçim kampanyasının da Makovski tarafından tertiplendiği konuşulanlar arasındaydı. Zira seçim sonrasında İBB Başkanını tebrik ziyaretine de gelmişti.

Lâfı fazla uzatmayalım. Hülasası şu: “Bu memleketin jeopolitik konumu, küfürsüz yaşamaya uygun değil”; fakat her önüne gelene “simit sat şerefinle-namusunla yaşa” deyip de kendi şerefini, namusunu, memleketini emperyalistlere satanlara küfürden ötesi gerekir. İster solcu, ister sağcı, ister İslâmcı olsun, namusunu üç kuruşa satandan dava adamı olmaz!

Haber-Yorum: Faruk Hanedar