Geçtiğimiz Ramazan ayı içinde yayınlanan Almanya’nın en ünlü dergisi Haftalık Der Spigel, Fetullah Gülen ve cemaatini övmekle yerden yere çalmak arası bir dozda uzun bir makale yayınlayarak yeni bir benzetmeyle ortalığı karıştırdı.
(Godfather) yani “Allah baba” başlığıyla yayınlanan makalede Gülen'in dünya da milyonlarca seveninin bulunduğunu, kendisinin tapılacak kadar önemli bir kutsal adam statüsünde görünmesi dolayısıyla da, Milyonlarca insanın ona TAPIYOR olduğunu yazdı.
Biz zaten öteden beri bu işin meçhullerin da ötelerine doğru akıp gittiğini ehlisünnet itikadını sıfırlayıp dindar Türk halkının o eşsiz ve köklü inancının tamamen dışında kör âşıklar gibi bir yığın insan kitleleri oluşturulmak suretiyle mistik bir İslam Katolikliğine yelken açılacağını yazıp durduk.
Görmeden bilmeden, “vay bee baksanıza bizden de böyle ulu süper bir adam çıkabilirmiş” gazı verilerek hâşâ ileride (İnşallah olmaz) Fetullah’ın sözlerine hadis-i şeriflerin de üstünde bir kıymet ve kudsiyyet izafe edileceğini işte buraya yazıyorum. İster kabullenin, ister etmeyin.
Yazıda ayrıca cemaatin Almanya da yeni yeni yandaşlar edindiğini, çok hızlı şekilde büyüdüğünü, resmi cemiyet olarak 15 adet diyalog derneği açıldığını, bu sayı kadar da Almanya’da okullarının bulunduğunu kaydeden yazının en dikkat çekici bölümü ise şöyle;
“Ne var ki, bu kadar büyümesine ve Almanya için çok tehlikeli olmasına rağmen,  Fetullah Gülen hoca hiçbir zaman şeriat ve cihat tavsiyesi yapmıyor ve bağımlılarının, sadece kendisinin söz ve işaretlerine odaklanmasını yeğliyor.''
Ya ne olacaktı?
Erbakan hocanın Milli görüş felsefesi ile ortaya attığı cihat ve şeriat kavramlarına, Türkiyede ilk karşı çıkan hocanın bu Fetullah Gülen olduğunu Alman yazar ne bilsin? 28 Şubatcı kafalara; verin mahkemeye kapatın partisini, girin seçime, kurtulun bu adamdan diye hem de kameraların önünde alenen tavsiye eden kişinin Fetullah Gülen olduğunu nereden bilsin?
İşte biz söylüyoruz… Bir zamanlar Erbakan’a da tapacak kadar bağlı olan eski Milli Görüşçülerin birçoğu şimdi Fethullah saflarındalar... Hem de sakal bıyığı kazımış metruş suratlarla... O zaman Fetullaha sövenler, sakal bırakmayana gâvur diyecek kadar işi azıtanlar şimdi de merhum Erbakan’a verip veriştiriyorlar. İnsanlık, dürüstlük, vefakârlık nerelerde kaldı acaba?
Solcuların dönek liboşları olur da bizim olmaz mı?
Ben bu gibilerle Dünyanın neresine gitsem karşılaşıyor ve şu yorumu yapıyorum;
“Tamam dostlar bekleyin, Amerika pek yakında başka bir dâhî(!) keşfederek yağlayıp ballayıp önünüze koyacak, siz gene o yeni mitos'a sarılarak bugün tapacak hale geldiğiniz kişilere o zaman tu kaka diyeceksiniz.” İnsanoğlunun her halde mayası böyle...
Dergi, Gülen hareketinin kapital olarak da çok güçlendiğini, bütün dünyada 140 okulu bulunduğunu, Samanyolu TV, Ebru TV gibi kanallara sahib olduğunu, Zaman Gazetesi’ni ve Alman Türk haber ajansının, Fatih Üniversitesi ve Asya Bank' ın Gülen cemaatine ait olduğunu yazıyor ama çok da eksik yazıyor.
Alman dergisinin bilmediklerini bir de biz yazsak sayfalara sığmaz. Bazı kafalar da zaten inanmaz. Fetullah hareketi bugün dünyalık servet olarak ufak tefek devletciklere bile taş çıkartır.
Ayrıca Marburglu İslam bilimci Ursula S.Stegmann da “Almanya’da en tehlikeli ve hızlı büyüyen emsalleri arasında bunun kadar tesir edici bir dini kuruluş yoktur ve en tehlikeli oluşu da buradan kaynaklanmaktadır” yorumunu yapıyor.
Der Spiegel ayrıca AKP ile Gülen cemaati arasında stratejik bir ortaklığın var olduğunu, Gülen cemaatinin aday gösterdiği ve seçtirdiği milletvekilleri ve bakanların kabine üyesi olduğunu, bunun ABD’li diplomatlar tarafından daha önceleri de açıklandığını vurgulamaktadır.   
Der Spiegel' in dört sayfa ayırdığı bu uzun yazıda Gülen çizgisinden kopanların zaman zaman ortaya attıkları bir iddia daha var ki, işin boyutunun nerelere uzandığını kestirmenin pek de zor olmadığını ortaya koyuyor.
Gülen cemaatinin özel bir ''Scientology' gibi bir grup olduğu iddiası ise öyle çabucak geçiştirilecek bir iddia değil.
Bu konuda bizim de fazla bilgi sahibi olduğumuzu söylemek olanaksızdır. Fakat fazla da yabancı sayılmayız hani.
Uzun yıllar önce bu kuruluşun adamları Amerika’dan gelerek Türkiye’de ve Almanya’da birçok İslami kuruluşun kapısını çalıp ve işbirliği teklifi yapmışlardı.
Şimdi adını vermek istemediğim bir kuruluşa gelen bu “Scientology” elçileri büyük vaadlerde bulunarak kendilerine katılmalarını söyledikleri o adı geçen kuruluş tarafından anında kapı dışarı edilmişlerdi.
Nedir bu Scientology peki? Aslında yeni bir din arayışı için kurulmuş bir sapık tarikattır. İlk işe başlamalarının ana temelinde “Bilim kurgudan yeni bir din arayışına geçiş” süreci başlatılma olayıdır.  1911’de Nabraska’da doğan L. RonHubbert adlı bir roman kurgu yazarının buluşudur.
İlk defa 1954 yılında Amerika’da 18 seçkin kişi ile kurulmuş ve kurucularına da, Hazreti İsa’nın arkadaşlarına benzesin diye “havariler” adı verilmiştir.    Kurucuları arasında multi milyarderler vardır. Her bir mürit 24 saat kamera ile kontrol altında bulundurulmaktadırlar.
Fethullah Gülen’den kopanların bu suçlamayı ve yakıştırmayı ne maksatla yaptıklarınıyine de bilemem. Allah sonumuzu hayretsin.