Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği ile Başkent Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin ortaklaşa düzenlediği “İstanbul Güvenlik Konferansı 2022” 25-26 Mayıs tarihlerinde yapıldı.

Bu yıl “Kim kazanacak? Diplomasi mi Caydırıcılık mı?” başlığıyla gerçekleşen etkinlikte, Ukrayna’daki savaş olmak üzere, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği ve Türkiye’nin pozisyonu tartışılırken, Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinin 70. yılı da kutlandı.

Etkinliğe katılan ABD’nin eski Suriye Özel temsilcisi ve Ankara eski büyükelçisi James Jeffrey, gündeme dair Milliyet’e özel açıklamalarda bulundu.

“Türkiye’nin yeri doldurulamaz”

ABD’nin Atina’yla askeri işbirliğini artırması ve Yunanistan’ın Türkiye’nin yerini doldurmaya çalışmasını yorumlayan Jeffrey, “Akdeniz’den Levant’a, Karadeniz’den Balkanlar’a kadar geniş bir Avrasya coğrafyasında Türkiye’nin jeostratejik yerini doldurabilecek hiçbir ülke yok. Türkiye satınalma gücü paritesine göre dünyanın 11. veya 12. büyük ekonomisi. NATO’da ikinci en büyük orduya sahip ve çok iyi savaşıyor, oldukça sofistike diplomatik ilişkilere sahip... Türkiye olağanüstü bir diplomatik oyuncu. Ukrayna’yı silahlandırmadan, diplomatik inisiyatiflere, bir uzlaşmacı çözüm bulmaya çalışmasından, Möntrö anlaşmasına ve hava sahasına kapatmaya kadar, Ukrayna çatışmasındaki rolü olağanüstü. Tüm bunlar çok cesur adımlar ve savaşın gidişatı üzerinde muazzam bir etkiye sahip. Dolayısıyla Türkiye’nin yeri doldurulamaz” dedi.

ABD, Türkiye’nin “Finlandiya ve İsveç” hakkındaki kararından rahatsız

ABD ile Türkiye ilişkilerini değerlendiren James Jeffrey, “bir hafta öncesinde farklı bir tablo olduğunu” ancak Türkiye’nin NATO çıkışının bunu değiştirdiğini söyledi. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımı konusunun kritik olduğuna değinen Jeffrey, “Çavuşoğlu ABD’ye geliyor, F-16 anlaşması konusunda biraz heves gösterilmeye başlanıyor. Ancak ardından NATO’ya başvurular konusu ortaya çıktı ve gerçekten insanları kaygılandırdı. Çünkü bu iş ters giderse, sadece ABD veya diğerlerini değil, Türkiye’yi de etkileyecek. Öncelikle, Putin’i ‘tehdit etmeksizin’ diplomatik bir zafer kazanmamıza yardım etmenin ucuz bir yolu olacak. Zira diplomatik bir çözüme ihtiyacımız var. O yüzden de NATO’nun bu zaferini engelleyerek, uzlaşılmış bir çözüm şansını azaltıyorsunuz. İkincisi de, Finlandiya ve İsveç AB üyesi olduğundan, Avrupalıları, bir AB ordusunu operasyonel hale getirmeye itecektir. Ve Türkiye, tıpkı ABD gibi yıllarca buna karşı çıktı... Türkiye, bu şekilde kendini sıkıntıya sokacak, çünkü o zaman Avrupa’nın güvenliği Washington’da ya da Ankara’da değil, Avrupa başkentlerinde belirlenecek. Ve bunun sonuçlarına siz ve bizler katlanacağız. Üçüncüsü de, insanlar Ukrayna konusunda Türkiye’nin söylediği çok mantıklı şeyleri dinlemeyecek...”

YPG Türkiye için tehdit değilmiş!

Türkiye’nin YPG’ye düzenledikleri operasyonlar canlarını acıtmış olacak ki, Jeffrey bu durumu da hatırlatmayı ihmal etmeyerek YPG’nin Türkiye için tehdit olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyine kapsamlı bir operasyon sinyali vermesiyle ilgili de konuşan Jeffrey, bunun, ABD ve Rusya ile varılan bazı anlaşmaların ihlali anlamına geleceğini öne sürdü. Jeffrey, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendi ülkesinin güvenliği konusundan sorumlu olduğunu da vurgularken, PKK’nın uzun süredir bir güvenlik tehdidi olduğunu kaydetti. ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda birlikte çalıştığı YPG’nin, Türkiye’ye doğrudan bir tehdit olmayacağına yönelik Ankara’ya taahhütte bulunduklarını da öne süren Jeffrey, son 5 yıldır, bir olay haricinde kuzeydoğudan bir saldırı gerçekleşmediğini iddia etti.

ABD telaşlı

Jeffrey, Suriye’nin kuzeyindeki mevcut durumu “donmuş bir çatışma” diye tanımlarken, “Ruslarla süren temaslarım, Moskova’nın Suriye’deki pozisyonunu sürdürmeye devam edeceklerini gösteriyor. Ki şu anda ‘donmuş bir çatışma’ durumu var. Bölgede, ABD, Türkiye ve İsrail var, belli düzeyde YPG ve Tahrir El Şam var. Oldukça karmaşık bir tablo söz konusu. Hepsi Esad’ın daha fazla toprak kazanmasına karşı ve 2018 yılından beri de Esad herhangi bir toprak kazanmadı. Ruslar bu durumdan hoşlanmıyor elbette ama bununla yaşayabilirler. Rusya Suriye’ye taahhütlerini azaltmayacak, çünkü onlar için bu stratejik bir konu” ifadelerini kullandı.