Güney Amerika bölgesindeki en büyük ülke olan Brezilya’da sular durulmuyor. Uzun süredir siyasî mânâda istikrarsızlık içerisinde olan ülkede son dönemlerde iç karışıklıklar yaşanmaya başladı. Aşırı sağcı Evanjelik Jair Bolsonaro hükümetinin idarede olduğu üç yıl geride kaldı. Dünya onu seçim sürecinde bıçaklanmış olmasıyla tanımıştı. Bugün de, Latin Amerika kıtasının en güçlü, en zengin kaynaklarına sahip ülkesi olan Brezilya, tarihindeki en kritik seçimlerden birine doğru gidiyor. 2022 yılında gerçekleşecek olan genel seçimler öncesi Brezilya’da tam manâsıyla siyasî bir kargaşa hüküm sürmekte. Tüm dünyada olduğu gibi Brezilya halkı da seçim öncesi keskin bir kutuplaşma içerisinde.

Başkan Jair Bolsonaro bir askeri geçmişe sahip olması dolayısıyla çok eleştirilmişti. Akabinde ise Brezilya devlet kadroları on binlerce asker ile doldurulmuştu. Bolsonaro’nun bu hareketleri 1985 öncesi askeri yönetim sürecini hafızalara getirmektedir. Pandemi sürecindeki siyasi maharetsizlik, katı tutum ve davranışları ile birleşince Bolsonaro’nun oylarının son dönemde yapılan anketlerde düşmesine neden olmuştur. Oylarındaki bu düşüşün en çok pandemi sürecini kötü yönetmesinden kaynaklandığı düşünülüyor. Brezilya’da Covid-19 dolayısıyla yaklaşık 600.000 insan ölmüştür. Ülkede sağlık sektöründe ciddi bir istikrarsızlık ve başarısızlık söz konusu. Öyle ki Bolsonaro bir yılda dört sağlık bakanı değiştirdi. Bu istikrarsızlık Bolsonaro’nun sağlık hususunda yoğun eleştirilere muhatap kalmasına sebep olmakta.

Diğer yandan Brezilya ekonomisi de, yine diğer gelişmekte olan ülkelerde de olduğu gibi pandemi ile birlikte büyük bir düşüşe geçti. Yoksulluk ile mücadele eden halk ise son dönemde daha da zor bir durumda. Birleşmiş Milletler raporuna göre Güney Amerika bölgesinde 14 milyon insan açlık kriziyle karşı karşıya. Brezilya bölgenin güçlü aktörlerinden biri olmasına rağmen halkın büyük bir kısmı yoksulluk içinde. Yoksul halkın leş hale gelmiş olan hayvan sakatatları için sıraya girmesi ulusal ve uluslararası basında haber olmuş ve tüm dünyada ses getirmişti. Bölgenin en güçlü aktörünün vaziyetinden anlaşılacağı üzere Lâtin Amerika’nın tamamında acımasız bir yoksulluk var. Dünya’da Kuzey Yarım Küre zenginlik ve refah içerisinde yaşarken Güney Yarım Küre ise yoksulluk ve çaresizlik içinde yaşamaktadır. Afrika kıtası ve Latin Amerika kıtası bunun en büyük kanıtı olarak ortadadır. Brezilya’da siyasi krizin en büyük etkenlerinden biri de kuşkusuz ekonomik sorunlar ve yolsuzluklar olmuştur. Bolsonaro’nun ekonomik alandaki maharetsizliği diğer meselelerde de tesirini göstererek huzursuzluğu arttırmaktadır.

2018 yılında toplam oyların yüzde 55’ini alan Başkan Jair Bolsonaro son dönemdeki başarısızlıklar ile anketlerde ciddi oranda düşüşte olduğu belirtilmesine mukabil Bulsonaro Brezilya’da askeri kitleler tarafından da destekleniyor ve 2022’deki seçimlere hazırlanmaya devam ediyor. Bolsonaro’nun, Brezilya Silahlı Kuvvetleri tarafından desteklendiği ve iktidarı seçimle kazanamadığı takdirde farklı yöntemleri kullanmaktan çekinmeyecek bir tarza sahip olduğu da biliniyor. Başkanlığı süresince kendisine karşı yapılan eleştirilere ve açılan davalara tehditkâr bir şekilde karşılık vermiş ve bu yönüyle de çok eleştirilmişti.

Brezilya’nın 2022 seçimleri öncesi son derece kırılgan bir siyasî atmosfere sürüklendiği, ülkede keskin ayrışmaların ortaya çıktığı ve bunun mesulünün ise “kazanayım da gayrısı ne olursa olsun” diyen Bulsonaro olduğu açık. Brezilya’nın tüm eyaletlerinde Bolsonaro karşıtı gösteriler şimdiden başladı. Seçimi beklemek istemeyen kitleler Başkan Jair Bolsonaro’nun istifa etmesini istemekte. Diğer yandan ise Bolsonaro destekçileri de kendisine sahip çıkmaya devam ediyor. Bu durum akıllara ABD’de Trump’ın başkanlığı kaybetmesinin akabinde oluşan kaos ve kargaşayı getiriyor. Brezilya için zor günler devam ederken daha zor günler yaklaşmakta. Brezilya sağı 1985 yılında askeri yönetimin sona ermesi ile birlikte işlerin kötüye gittiğini savunuyor. Brezilya tarihindeki askeri yönetim ve darbeler hala halk üzerinde izlerini taşıyor. Brezilya halkı öğrenilmiş çaresizlik içerisinde bu durumun değişmeyeceğini düşünmekte.

Sonuç itibariyle, Brezilya’da Bolsonaro destekçileri bir örgütlenme ve kitle hareketliliği oluşturma planlarını yaptılar. ABD’deki Capitol isyanında olduğu gibi Brezilya’da da benzeri bir manzaranın ortaya çıkması söz konusu. Ülkede her geçen gün pöpülaritesi azalan bir başkan ve onun aşırı sağcı saldırgan destekçileri ilerleyen süreçte neler yapacak hep birlikte göreceğiz. Eski Brezilya Cumhurbaşkanı Lula Da Silva geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda Bolsonaro’nun günde dört kez yalan söylediğini, demokrasi karşıtı faşist bir devlet başkanı olduğunu belirtmişti. Lula haklı mı bilinmez; ancak Bolsonaro’nun Brezilya’da ciddi bir kutuplaşma ve kaos oluşturduğu aşikar. Bolsonaro’nun aksine Lula 2003 yılında seçimleri kazandığında ilk yaptığı çalışma Brezilya’daki tüm kesimlerin ortak olarak katıldığı bir ekonomik ve sosyal konsey oluşturmak olmuştu. Böylece Brezilya’da yaşayan siyahi, yerli, kızılderili, beyaz demeden tüm iş adamları ve devlet adamları hep birlikte Brezilya için ortak bir noktada birleşiyor ve karar alıyordu. Bu çalışma o dönemde dünyanın farklı yerlerinde duyulmuş ve karşılık bulmuş. Nitekim 2010’ların başında Brezilya ekonomik olarak bu durumdan fayda sağlamış ve gelişim kaydetmişti. 2017 yılında yolsuzluk yaptığı iddiasıyla yargılanan ve hüküm giyen Lula, röportajda 2022’deki seçimlere girmek için hazırlandığını da belirtti.

Görüş: Mustafa Kökmen

Baran Dergisi 772. sayı