Bu da gerçekleşti, Amerikalılar sokaklara dökülerek ekonomik sistemi protesto etmeye başladı. Her gün yüzlerce kişi gösterilerde gözaltına alınıyor. Göstericiler, “Arab Baharı”nda Arab liderlere halkı dinleme tavsiyesi veren Obama’ya, “bizi de dinle!” şeklinde mesaj gönderiyorlar. Wall Street karşıtı gösteriler, New York'un yanı sıra Los Angeles, Chicago, Denver ve Seattle gibi şehirlere de yayıldı. Los Angeles şehrinde göstericiler, "Los Angeles'ı İşgal" sloganıyla toplanarak, "Bizim Sokağımız Wall Street Değil" yazan pankartlar taşıyor. Amerikan basınını da, seslerini duyurmamakla suçluyor.
Bilvesile, Başbakan Tayyib Erdoğan’dan da, Obama’ya “halkın taleblerine kulak ver!” çağrısı bekliyoruz(!).
Yine bugünlerde, Wall Street’le yakından alakâlı bir yazar, eski bir ABD’li “ekonomik tetikçi” olan John Perkins, Türkiye’de. Çeşitli gazete ve televizyonlarda mülâkatları yayınlanıyor. Kimdir, yakından bakalım:
1946 doğumlu olan John Perkins; 1960'lı yılların ortalarında üniversiteyi bırakarak bir süre Peace Corps'a (Barış Gönüllüleri) katılır, Orta ve Güney Amerika'da çeşitli sosyal yardım projelerinde çalışarak hem İspanyolca öğrenir hem de mahallî kültürlerle tanışır. 1971'de, uluslararası iş ve ekonomi danışmanlığı alanında zamanının en büyük kuruluşlarından biri olan, Boston'da yerleşik, Chas. T. Main firmasında analist olarak çalışmaya başlar. Adı geçen Chas. T. Main firması, Dünya Bankası ve IMF gibi örgütlerle onların kredi vereceği ülkelerin yönetimleri arasında bir çeşit çöpçatanlık yapan, son derece ilginç bir kuruluştur. Main'de hızla yükselen Perkins, anadili kadar hâkim olduğu İspanyolcası ve sosyal ve kültürel dokusunu gayet yakından tanıması sayesinde, Güney Amerika'daki çeşitli ülkelerin hükümetlerine ekonomi danışmanlığı vermek üzere görevlendirilir. 1980 yılına kadar yaklaşık 10 yıl boyunca bu işi sürdüren Perkins, yaptığı işin ahlâksızlığı ile yüzleşmeye çalışır ve 1980 yılında Main'den ayrılır. Kurduğu Perkins enerji şirketini 1990 yılında satar ve kendini Amazonlar ve And Dağlarındaki mahallî toplulukların kültürlerini araştırmaya verir. Bir yandan Batının dev şirketlerinin Amazonlar’da yol açtığı çevre felaketlerinin kamuoyuna duyurulması için uğraşırken diğer yandan da şamanlarla çalışır, Ayahuasca ayinlerine katılır, bir dizi olağanüstü tecrübe yaşar.
Bu arada, “Bir Ekonomi Tetikçisinin İtirafları” adlı kitabını yazar Perkins. Kitabını basacak yayıncı bulamaz. Tam 25 yayınevi dolaşır, kimse böyle bir kitabı basmak istememektedir. Kapısını çaldığı son yayınevi, alternatif kitablara odaklanan biraz sıradışı bir kurumdur; Aralık 2005’te kitabı basarlar. Kitab hızla en çok satanlar listesine girer. NSA, Dünya Bankası, IMF gibi kurumlar "bizim Perkins ile bir alâkamız yok!” yönünde açıklamalar yaparlar. ABD basını kitabı görmezden gelir. Gazetelerin en çok satan kitablar listesinde demirbaş olmuştur Perkins, ama kitab hakkında tek satır yazı çıkmaz. Perkins tüm olup bitenlere rağmen şöyle der: "Kitab 30'dan fazla dile çevrildi, milyonlarca kopya satıldı. Beni temizleseler ne olur!" (İlginçtir, Perkins’in New-Age dinleri denilen şamanist mistisizme kapılmış olması da, sistemini eleştirdiği bir Yeni Dünya Düzeni vakıasıdır.)
Habertürk gazetesinde yayınlanan mülâkatında, hem “Amerikan Baharı” hem de mevcut ekonomik sistem hakkında şöyle diyor Perkins:
- “Başarısız bir ekonomik sistemimiz var. Bunu değiştirmemiz gerekiyor. (...) Orada (“Amerikan Baharı”) arkadaşlarım da var. Burada olmasaydım onların yanında olurdum. Kaynakların yüzde 30'unu ABD tüketiyor dedik. Ve bu kaynakları çok zengin olanlar kullanıyor. Orta sınıfın ABD'de kötü durumda olduğunu görüyoruz. Anayasadaki haklar uygulanmıyor. İyi bir sigorta sistemi yok. (...) Umarım dünya değişecektir. Amerikan hükümeti insanları öldürmeye odaklı. Bütçenin yüzde 60'ından fazlası orduya gidiyor. Kalan bütçe Wall Street'e, ekstra harcamalara gidiyor. Dünya ekonomisi açlık sınırındaki kişilerin ihtiyaçlarını sağlayamıyor. (...) ABD'yi şirketler kontrol ediyor. Demokrat bir başkan seçtik ama hiçbir şey değişmedi. Afganistan'da, Irak'ta durum kötüye gidiyor. Askerî harcamalar artıyor. ABD Başkanı gerçekten zayıftır. Büyük şirketler ABD'yi yönetir, Amerikan başkanı güçlü değildir.”
“Arab Baharı” ile esen rüzgâr Amerika’da kasırgaya dönüşür mü bilinmez. Ancak Perkins’in altını çizdiği gibi; “ABD’nin kurduğu dünya ekonomik düzeni çöktü. Yeni bir dünya düzeni kuruluyor.”
Perkins’in bu global yok edici aktörlere karşı çözüm olarak New Age mistik din öğretilerini ve anlayışlarını göstermesi, bu konuda kitablar yazması ve insanlara “şu markayı almayın, bunu yemeyin, yoga yapın” şeklinde ufuk açıcı (!) tavsiyelerde bulunması, yine bizi aynı tablonun önüne getiriyor: Tenkidlerinde isabetli ancak, (sistemli bir dünya görüşü ve anlayışına sahib olmadıkları için) tekliflerinde kısır kalan, sık sık da saçmalayan insan tipi. Bu dünya düzeni yıkılıyor, doğru, peki neye yer açılıyor? Aynı düzenin başına geçecek yeni aktörlere mi?   
Bizim Yeni Dünya Düzeni teklifimiz belli: Başyücelik Devleti İdeali.
 
“BİR EKONOMİ TETİKÇİSİ’NİN İTİRAFLARI”NDAN
- “11 Eylül olayında Ekvador’da, yerli kabilelerin arasındaydım. Daha sonra ikiz kulelerin bıraktığı boşluğu (ground zero) ziyarete gittiğimde şunu düşündüm. Ülkem intikam almaya kalkışacaktı fakat şirketlerimizden, ordumuzdan, politikalarımızdan ve global imparatorluk kurma çabalarımızdan nefret edenler bizden büsbütün nefret edecekti.”
- “Eğer Saddam da Suudiler gibi Amerika’nın eline oynasaydı hâlâ başta olacaktı. Füzeleri, kimyevî fabrikaları olacak, üstelik onları biz kurup, modernizasyon ve bakımını bizim adamlarımız üstleneceklerdi. İşte size Suudi pazarından bile daha tatlı iş”.
- “1840’larda Amerikalıların çoğunda Manifest Destiny adı verilen yaygın bir inanış vardı: Kuzey Amerika’nın fethi ilahî bir tecelliydi. Kızılderililerin, ormanların ve bizonların yok edilmesini, bataklıkların kurutulup tabiî kaynakların istismarını Tanrı buyurmuştu, insanlar değil. Bu inanış, Başkan Monroe tarafından bir doktrin olarak dile getirildi ve kendi adını aldı. Monroe doktrinine göre Amerika’nın tüm yarıkürede özel hakları vardı ve buna, Orta ve Güney Amerika’da Amerikan politikalarına karşı çıkan herhangi bir ülkeyi işgal hakkı da dahildi.”
- “Halkımız komünizmi olduğu gibi terörizmi de şeytanî bir güç olarak görüyor, kendilerinin ve kendinden önce gelenlerin kararlarına diğer insanların verdiği tabiî tepki olduğunu anlamıyorlar. Tüm dünyayı kapitalizme geçirmenin görevleri olduğuna ve bunu gelecek nesillere borçlu olduklarına inanıyorlar. Aynı zamanda “en iyinin hayatta kalması” ilkesine sıkı sıkı sarılıyorlar: Madem ki, mukavva bir barakada değil de imtiyazlı bir sınıfta doğmuşlar, öyleyse bu miraslarını gelecek kuşaklara da taşıyacaklardır.”
- “Kurduğumuz sistem çığırından çıkmıştır. İmalat şirketlerimiz az gelişmiş ülkelerde işçileri insanlık dışı şartlarda neredeyse boğaz tokluğuna çalıştırmakta, petrol şirketlerimiz zehirleri denizlere ve akarsulara boşaltarak insanları, hayvanları ve bitkileri şuurlu olarak katletmekte, ilaç sanayii AIDS virüsü taşıyan milyonlarca Afrikalıyı hayat kurtarıcı ilaçlardan mahrum bırakmaktadır. Kendi Amerika’mızda bile on iki milyon aile, bir sonraki öğünü yiyeceğinden emin değildir. Enerji sektörümüz bir Enron, muhasebe sektörümüz bir Andersen yaratmıştır. Amerika Irak savaşını sürdürmek için 87 milyar dolar harcarken, Birleşmiş Milletler bu paranın yarısından azına gezegenimizde yaşayan herkese temiz su, yeterli gıda, sağlık hizmeti ve temel eğitim sağlanabileceğini hesablamıştır. Bir de oturmuş, teröristlerin neden bize saldırdığını merak ediyoruz.”
 
KAYNAK: John Perkins, Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları, April Yay., İstanbul 2007.