Anadolu’nun Siyasî Birliği Tesis Edilecek​
-Kürtler Hangi Tarafta?-


Avrupa, Amerika, Rusya ve İran tarafından maddî-manevî kuşatılmış bir kara parçası üzerinde; yılanın, çıyanın envaî çeşidiyle koyun koyuna yaşıyoruz. Esasında içinde bulunduğu vaziyetten ibret almasını bilenler için çok şey anlatmalı bu manzara. Nasıl oldu da bu hâle düştük? Düne kadar kılıcımızın, yetmedi mi gölgesinin uzandığı yedi iklime İslâm’ın adaletini hissettiren, zalime fırsat vermeyen biz, ne oldu da bu derece alçaldık? 22 milyon kilometrekare toprağa ve üstünde yaşayanlara nizam verirken, şimdi 780 bin kilometrekarelik toprağın bütünlüğünü konuşuyorsak, artık bir durup düşünmenin vakti gelmiştir herhâlde değil mi?

***

Cumhuriyetin ilânı ile beraber Türkiye, kavmi merkeze alan milletçilik prensibini benimsedi. Oysaki bakiyesi olduğu Devlet-i Aliyye’de milliyetçilik prensibi kavim üstü ümmetçilik prensibine bağlıydı. Kavimlerin üstünlük derecesini belirleyen de, ait olunan kavmin ismi değil, İslâm’a hizmet yarışındaki başarılardı. Bundan dolayı kavimler birbirinin paçasına yapışıp aşağı çekmeye çalışmıyor, hayırda yarışıyordu. Kimse bir diğerinin gözünü oymak peşinde değildi. Cumhuriyet döneminde Kemalizm, İslâm’a olan düşmanlığı dolayısıyla ümmetçiliği terk etti ve kavmiyetçi/milliyetçiliği benimsedi. İstiklâl Mahkemeleri önüne kurulan dar ağaçlarında da, bu tür milliyetçiliği benimsetmeye çalıştı. Hani bugün Erdoğan’a kutuplaştırıyor diyorlar ya, oysaki 90 senedir “mürteci”, “gerici”, “kürt” diye milletimizi kutuplaştırmaya çalışanlar da bizzat bunlardır.

Bir kere meselenin kökenine inmiş bulunuyoruz. Kavmiyetçilik, Kürdüyle Türküyle Müslüman Anadolu insanının değil, Kemalist rejimin meseledir. Kemalist rejimi yaşatmak için yapılan 1960, 1980 askerî darbeleri de, rejimin ve tek ümmet iki millet olan Türk ve Kürtlerin arasına ekilen nifak tohumlarının yeniden yeşertilmesinin vesilesi olmuştur. Bir kere bugün içinde bulunduğumuz vaziyetin ardında yatan temel sebebleri teşhis etmemiz gerekiyor; Türklerle Kürtler arasında tarihî geçmişi olan kin ve nefret söz konusu değildir, aksine Müslüman Kürtlerle beraber Müslüman Türklerin de, Türkiye’nin Kemalist rejimi ve bu rejimin sahibleriyle meselesi vardır.

***

Fettoş hâlâ iktidar üzerindeki nüfuzunu sürdürürken, Büyük Orta Doğu Projesi diye bir proje uydurdular. Bugünden bakıldığında projenin detayları da herkesin görebileceği şekilde netleşiyor. Anadolu’da korunmuş Ehl-i Sünnet Ve’l-Cemaat bozulacak, bunun yerine dinler arası diyalog kurabilen ılıman bir İslâm anlayışı zerk edilecek, ondan sonra da Müslüman mı, ılık mı belli olmayan tiplerle, Anadolu’nun yeniden hilâfet merkezi olması üzerinden, Şiî İran’ın dışında kalan İslâm Âleminde dolaylı yoldan tek söz sahibi Amerika olacaktı. İtikadı haricinde amelinde herkesin Müslüman gibi yaşamasına izin de verilecekti... 15 Temmuz’da planlanan da yarıda kalan bu işi tamamlamaktı.

Fettoş üzerinden gerçekleştirilmek istenen bu proje dahi bize göstermektedir ki; Anadolu’dan başlayarak İslâm Âlemi çapında siyasî bir birliği tesis etmenin TEK yolu, gavur için bile İslâm’dan geçmektedir.

PKK-HDP

Şimdi gelelim HDP, PKK, YPG gibi örgütlere... PKK, Kemalist rejimin Anadolu’da yaşayan Müslüman Kürtlere karşı göstermiş olduğu şiddet dalgasına dayanarak doğmuş, askerî bürokrasinin bizatihi katkılarıyla büyütülmüş, 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra “Çekiç Güç” döneminde semirmiş, dün Marksist, bugün en az Kemalistler kadar faşist ve kendi öz kavmine düşman bir örgüt. Siyasî planda faaliyet gösteren HDP ve diğer uzantıları. 

Soralım... PKK, kuruluşundan bugüne dek, Kürtlere ne vermiş, ne almıştır? Tezgâhını yürütmek için kız erkek demeden Kürt çocuklarını dağa kaçıran, şehirde ve köylerde kalanlara dinsizlik aşılayan, Kürtlerin iliğini kemiğini emen ve dönem dönem hangisi işine geliyorsa o emperyalistin kucağında, Kürt Türk ayırmaksızın Anadolu’da tetikçilik yapan taşeron bir örgüt. Ne verdi Kürtlere? Sosyal, ekonomik, siyasî, fikrî?.. İki nesil evvelki dedeler kalksa, suratına bakmaya mani bir utançtan başka ne verdi? Uyuşturucudan eşcinselliğe, dinsizlikten pe.evenkliğe kadar Anadolu’nun saf ve masum çocuklarını kim kirletti?..

***

Gelelim HDP’ye... Dergimizin 23 Ekim 2008 tarihli 94. sayısında, Demokratik Toplum Partisi’nin o dönem ki, son derece ileri görüşlü Grup Başkan Vekili Selahattin Demirtaş diyordu ki;
- “Çaktırmadan, -“Çaktırmadan”!- Kürtleri Fetullahçı kanat üzerinden ABD’ye teslim edecekler!

Adam haklı çıktı! Kürtleri, Fettoşçu kanat üzerinden ABD’ye peşkeş çektiler ve yukarıdaki sözlerin sahibi Demirtaş bu işe bizzat ortaklık-aracılık etti. “Kırmızı rujlu sokaklar”la adın anılır mı bilinmez; fakat “aşağılık pazarlıklar” dendiğinde aklımıza hep sen geleceksin Selahattin... Hem de “çaktırmadan”!..

***

Cemaatin yargı ve emniyet bürokrasisi içine sızmış unsurları vasıtasıyla, 2009 senesinde yapılan “KCK Operasyonu”yla önce Millî İstihbarat Teşkilâtı’nın PKK’ya sızmış unsurları tutuklandı. Yurtdışında olanlar da infaz etsin diye PKK’ya bildirdi.

MİT-PKK arasındaki görüşme FETÖ tarafından basına sızdırıldı.

28 Aralık 2012’de, bir televizyon röportajında dönemin Başbakanı Receb Tayyib Erdoğan, Kürt sorununu çözmek için hükümetin İmralı'da hapis yatmakta olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurdu.

Süreç devam ederken PKK’nın üst düzey sorumlularından Sakine Cansız ve diğer iki PKK’lı Fransa’nın başkenti Paris’te infaz edildi.

Abdullah Öcalan ile devlet arasında yapılan görüşmelerin tutanakları basına sızdırıldı.

21 Mart 2013’te, Abdullah Öcalan’ın Anadoluculuğun önemini vurguladığı, “bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslâm bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır.” dediği ve İslâm üst kimliği, ümmetçilik vurgusu ile silah bırakma ve sınır ötesine çekilmeyi emreden mektubu yayınlandı.
Ne olduysa 2013 ile 2015 seneleri arasında oldu. 28 Ekim 2013 tarihinde, Fettoş’un Amerika’daki amirleri olan Henry Kissenger, Paul Wolfowitz ve Alan Makovsky’nin kankası Cengiz Çandar ile Amerikalı diplomat ajan Joseph Pennigton ile evli dönemin Taraf Gazetesi yazarı Amberin Zaman’ın aracılığında, “çaktırmadan Kürtleri Fettoşçu kanat üzerinden ABD’ye” teslim edecekler diyen Selahattin Demirtaş ve PYD’nin başındaki Salih Müslim eliyle, Kürtleri, Fettoşçu kanat üzerinden ABD’ye peşkeş çektiler.

Bu konferanstan üç ay sonra IŞİD ile El Nusra ve Özgür Suriye Ordusu arasında önce ayrışma baş gösterdi ve IŞİD’in hedefindeki Rojava, YPG tarafından “kurtarılarak” özerklik, Kuzey Suriye’de Salih Müslim başkanlığında ilân edildi.

10 Ocak 2014 tarihinde, Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını koyup Fettoş’un tabanı ve CHP başta olmak üzere birçok siyasî partiden oy toplayarak 2015 seçimleri için yeni bir imaj ile pazarlandı. Antiemperyalist kimliğinden tamamen arınmış olarak...

13 Eylül 2014’te IŞİD’in Kobane kuşatmasını bahane ederek PKK’yı destekleyen Kürtleri Müslüman Kürtlere karşı kışkırtan ve eline sırf o gün 50 kişinin kanı bulaşan Selahattin Demirtaş.
İlki çok beğenilmiş olacak ki, 28 Ekim 2014 tarihinde hemen ikincisi düzenlenen ve bu sefer Fettoş, PKK ortaklığına, CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu üzerinden DHKP-C’nin de dâhil edilmeye çalışıldığı İkinci Washington Kürt Konferansı...

29 Ekim 2014... Antiemperyalizm’den yola çıkan, Fettoş üzerinden Kürtlerin Amerika’ya peşkeş çekileceğinden bahsedenler için yüz karası bir gün: Kobane’de “Biji Serok Obama” sloganları...
10 Ağustos’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Selahattin Demirtaş’ın %9,76 oranında oy alarak, genel seçimlerdeki %10 barajını geçme fırsatı doğduğunu gören Fettoş ve avanesi, 7 Haziran Genel Seçimleri’ne doğru bir blokta buluşmaya ve HDP propagandası yapmaya başladılar. Bu blok içinde kimler yoktu ki; FETÖ, sermaye, bir kesim medya, liberaller, sol tandanslı Alevî örgütler, Kemalizm’in Kürt versiyonu Kürt faşistler, azılı İslâm düşmanı Kemalist beyaz Türkler, LGBT-İ, Şiî müsveddeleri, adı ve bulunduğu yer ne olursa olsun Ehli Sünnet’e yan gözle bakan mezhebi ve meşrebi bozuk tipler ve yarasa kılıklı aydınlar...

7 Haziran 2015 Genel Seçimleri ve Temmuz ayında Şanlıurfa’da iki polisin fâili meçhul bir şekilde katledilmesi... IŞİD’e atfedilen bombalı saldırılar ve aynı senenin Ağustos ayında TSK’nın sınır ötesi operasyonu ile karşılıklı olarak sona eren Çözüm Süreci...

***

7 Haziran Genel Seçimlerinden sonra FETÖ ve sermaye ile beraber liberallerin “koalisyon olmazsa darbe olur” yazıları, HDP ve PKK’nın şehirleri kana bularız tehditleri ve Ak Parti’nin Kasım ayında yenilenen seçimlerden çoğunlukla çıkması.

***

Fetö ve sermaye sözünde durdu, 15 Temmuz’da darbe girişimi yaptı ve Müslüman Anadolu İnsanı tarafından anlayacağı dilden dersini aldı. HDP, PKK da sözünde durdu, mayın eşekliği yaptığı Amerika adına Kürtlerin yaşadığı Doğu vilayetleri başta olmak üzere Türkiye’nin her yerinde bomba patlattı ve patlamaya devam ediyor. Peki, PKK ve HDP’ye hak ettiği cevab kim tarafından ve ne zaman verilecek?

***

Anadoluculuk diyoruz bu sayfalarda. Milliyet anlayışının ümmetçilik olduğu Anadoluculuk. Çözüm Süreci’nde Abdullah Öcalan’ın altını çizdiği, Büyük Ortadoğu Projesi’nde FETÖ ve Amerika’nın kendi çıkarına hizmet edecek şekilde istismara yeltendiği, bu meselenin alternatifsiz çözümü olan Anadoluculuk ve onun İslâm üst kimlikli milliyet anlayışı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde bu millete “zillet içinde yaşar mısınız?” diye sordu ve meydanda bulunan Türkü de, Kürdü de, Çerkezi de “asla” diye yanıt verdi. Mademki zillet içinde yaşayamayız, o zaman üst kimliği İslâm olan Anadolu’nun siyasî birliğini yeniden tesis etmemiz mi gerek, yoksa üst kimliği Amerika’ya köpeklik etmek olan Suriye’de bir avuç toprak uğruna kula kulluk etmek mi?

***

Tarihte misline rastlanmayan günlerden geçiyoruz. Bir asrı aşkın zamandır sürüp giden zillet boyunduruğu, nihayet 15 Temmuz tarihinde Müslüman Anadolu insanı tarafından kırılıp atıldı. Dün Kemalistler tarafından vurulmak istenen boyunduruk, bugün aynı zihniyetin bir değişik şekli tarafından Kürtlere ve onlar üzerinden Müslüman Anadolu’ya ve nihayetinde bütün İslâm Âlemi’ne yeniden vurulmaya çalışılıyor.

Nasıl ki 15 Temmuz’da iç işgalciye karşı Müslüman Anadolu üst kimliğinde kavmî ayrılıklar ortadan kalktı ve haine lâyığınca yanıt verildi, aynı cevabın bugün de Amerika’nın diğer taşeronu, Fettoş’un ortağı PKK ve diğer tüm uzantılarına verilmesi gerekiyor.

Artık herkesin bir karar vermesi lazım. 15 Temmuz ile beraber kimsenin “devlet bize gereğince destek...” gibi bahanelerin ardına sığınma lüksü de kalmamıştır. Devlet yoktu, Müslüman Millet vardı ve sağına soluna bakmadan gereğini yaptı. Demek ki istenildiği takdirde yapılabiliyormuş.

85 sene boyunca Kemalizm, son 10 senedir de Fettoş eliyle işletilen Batıcı rejimden Kürt, Türk, Arab, Çerkez, Laz, ne hayır gördünüz ki, aynı Batıcı rejimi Kürdistan diye pazarlamaya çalışan kuyrukçulardan bir hayır göreceksiniz.

***

Evvelâ Anadolu... Anadolu’nun siyasî birliği, karşısında duran kim olursa ve bedeli ne olursa olsun, mutlaka sağlanacak.  Artık bir varlık-yokluk kavgası içine girmiş bulunuyoruz ve Anadolu’nun siyasî birliğinin sağlanması son derece mühim.

FETÖ, PKK ve diğer kuyrukçular da içinde bulundukları ihanetin hesabını Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle Müslüman Anadolu insanına ödeyecekler, kimsenin şüphesi olmasın.

***

Biz tarafımızı seçtik, gereğince de ettik, edeceğiz. Taraf olmayanın bertaraf olacağı bugün, şimdi sıra sende kardeşim...


Baran Dergisi 503. Sayı