İnsanlar arasındaki sevgiye muhabbet, kardeşliğe ise uhuvvet diyoruz... Bu iki güzel ahlâk bize Resûlullah’tan (s.a.v) kalan mirastır. Bu miras birçok büyük şeyin temeli-başlangıcıdır. İttihad-ı İslâm gibi hayallerimizi süsleyen şeyin başlangıcında muhabbet ve uhuvvet vardır. Muhabbet ve uhuvvette ise ufak gibi gözüken fakat çok ehemmiyetli olan tebessüm yatar... Beceremediğimiz tebessüm!..

“Ben imamım, gülmem!” repliğini hemen hemen herkes bilir... Bir sokak röportajından... Aslında bu bir yanlış anlaşılmadan dolayı meydana gelen gülünç bir şeydir. Vakur olmayı dindarlığın dış yansıması kabul ederken asık suratı da vakurluk zannedenler; kendilerine bahşedilmiş tebessüm nimetinden faydalanamıyorlar. Yolda gördükleri mümin kardeşlerine selam vermekten dahi imtina edenler, sohbet meclislerinde İttihad-ı İslâm’ı kurmanın plânlarını yapıyorlar. Yazık...

O’na benzemeye çalıştığımız, kılavuzumuz Resûller Resûlü, bizim kızıp katlanamadığımız çoğu şeye tebessüm etmiştir. Keza Ashâb-ı Kirâm’dan Nuaymân b. Amr radıyallahu anh çok şakacı bir şahsiyetti. Öyle ağır şakaları var ki, bir arkadaşımız bize aynılarını yapsa kavga ederiz... Fakat Nuaymân Hazretleri, Efendimiz’e binbir türlü şaka yaptığında Âlemlere Rahmet olan gülmüştü... O, öyle gülerdi ki inciden daha kıymetli dişleri parıldar, gözleri de kısılırdı... Kurban olunası gözler...

Tebessüm, dinimizde ibadet sayılan bir ameldir. Çünkü pek çok hayrın başlangıcı budur... Muhabbet ve uhuvvetin anahtarıdır. “Selam’ı yayın!” diye emr-i nebevîye uymak için tebessüm şarttır. Zira asık suratlı selâm olmaz, lanet olur...

“Mümin kardeşinin yanında suratı asık durana melekler lanet eder.”(1)

Birçok meselede orta yolu gözetmek gerektiği gibi “gülme” bahsinde de orta yolu gözetmek lâzım gelir... Lâubali olmak zararlıdır... Bu hususta şu hadis-i şerîfler bizlere daima ışık tutacaktır:

Hazret-i Âişe radıyallâhu anhâ şöyle buyurur:

“Hazret-i Peygamber’in küçük dili görünecek şekilde kahkahayla güldüğünü hiç görmedim. O sâdece tebessüm ederdi.”(2)

Abdullah bin Hâris radıyallâhu anh:

“Allah Rêsûlü’nden daha çok tebessüm eden bir kimse görmedim.”(3)

Kaynaklar

1-Hadis-i şerîf, Hatîb

2-Buhârî, Edeb, 68; Müslim, İstiska, 16

3-Tirmizî, Menâkıb, 10

Baran Dergisi 721.Sayı