Bu hafta, Sudan’ın eski diktatör devlet başkanından bahsetmek istiyorum. Kendisi iki yıl hapis cezasına çarptırıldı ve kendi evinde gözetim altında bu cezayı çekecek. Bu adam, binlerce insanın başına kötü şeyler gelmesinin müsebbibi oldu, Suudi Arabistan kral ve veliahtlarından yüklü miktarda para aldığını kabul etti, Sudan’da İslâm devrimini ortadan kaldırdı. Yolsuzluk ve rüşvet sebebiyle yargılandığı bu davadan sadece iki yıl hapis cezası aldı ve bu cezayı da kendi evinde kapıda gardiyanlar beklerken çekecek. Gardiyanlar kapıda iki yıl nasıl bekleyecek veya bekleyecek mi; göreceğiz. Sudan’daki yargıçların rejim destekçisi olduğunu unutmamak lazım. Bu rejim ülkeyi mahvetmiştir. Sadece iki yıl ile gelen sözde adalet… Binlerce kez insanlara ihanet etmiştir, tıpkı ettiği gibi.
***
Bir de şahsî bir mesele üzerine konuşmak istiyorum. Geçtiğimiz Pazartesi annem Elba Maria Sanchez yatağında uyurken vefat etti. Ümid ediyorum şimdi cennettedir. Son birkaç aydır bazı problemleri vardı, artık iyidir. Kendisi 92 yaşındaydı ve ben uzun zamandır ailemden ayrı olduğum için onu göremiyordum. Annemin ailesi ülke çapında tanınırdı. Geçtiğimiz yüzyılda Venezüella’da devlet başkanlığı yapmış iki kişi onun ailesindendi. O özel bir insandı. İlk kez cezaevine gittiğimde ben beş yaşındaydım. Babam ve amcam Karakas’ta o zamanın en büyük cezaevindeydi. Herkes aileme büyük saygı gösteriyordu. Gardiyanlar da buna dahil ve hatta cezaevi yöneticisi selam vermek için yanımıza geldi. Aramızda babama söylememi istediği sırlarımız da oldu. Buna şaşırmıştım çünkü her şeyi babama söylerdi. Babam Komünist Parti’dendi.

Annemin sevdiğim belirli kuralları vardı. Eğer bir insanı seviyorsanız bildiğiniz her şeyi ona söylemeniz, davranış kurallarına intibak etmeniz gerekir. Babamdan ayrılmadan önce dahi bu kurallara riayet ettim. Annemin başarılı olduğunun kanıtı, babamdan sonra benim haricimde ailemizden kimsenin tutuklanmamış olmasıdır. Her neyse, annem hakkında bir şeyler yazdım ve bunun bir kopyasını size göndereceğim. Ailem ve hayatım hakkında... Aktüel tarihin bir bölümündeki insanların ekserisini sevmeyiz.

 Annemin ailesinden iki kişi Venezüella’da devlet başkanı oldu. Baba tarafımdan ise bir kişi on yıl boyunca diktatördü. Eski Venezüella Devlet Başkanı Rafael Caldera annemin kuzeniydi. İki kere resmî devlet başkanı seçilen Caldera bir düşman ajanı, Amerikan ajanı değildi. Fakat ABD ile ilişkileri iyi tutmaya gayret gösterirdi. Chavez’in seçilmiş bir devlet başkanı olabilmesini sağlayan da onun seçimlere katılması için verdiği izindir. Hülasa, kendisi bana bir pasaport verilmesini emretmişti. O zaman Venezüellalı olduğuma dair hiçbir belgem yoktu. Cumhurbaşkanı Chavez’e ihanet edenler bana da ihanet ettiler, üstelik benim ailem her zaman Venezüella’nın bağımsızlığını müdafaa etmesine rağmen...

Venezüella dünyanın en zengin ülkesiydi; fakat şimdi yoksulluk hâkim. Kimse bana yardımcı olamıyor ve ben de ihanetlerin bedelini ödüyorum. Venezüella’daki yoksulluk sebebiyle ülkemden benim, çocuklarım ve avukatlarım için Fransa’ya hiç para gelmiyor. Fakat mücadele ediyor ve hayatta kalmaya çalışıyorum. Türkiye’deki avukatlarım ve gönüldaşlarımın desteği var; her ne kadar Türk lirası beş sene önceki kadar değerli olmasa da bana yardımcı olmaya devam ediyorlar ve bu benim için çok önemli. Maddî değerinden ziyade manevî olarak bu benim için çok önemli. Mukaddes Filistin topraklarında şu anda hüküm süren ırkçı anlayışa karşı savaş veren Filistin direnişinin sembolik bir politik tutsağı olarak cezaevindeyim.

Irkçı İsrail devleti, Filistin’de yaşayan hiç kimseye saygı göstermemekte. Hıristiyanlara da, Müslümanlara da, Siyonist olmayan Filistinli Yahudilere de... Düşmanların dünyanın dört bir yanında suikastlar düzenlediği süreçte hayatta kalmaya çalışıyorum. Emperyalistler ve Siyonistler insanlarımızı türlü soruşturmalar ve operasyonlarla yıldırmaya çalışıyorlar. Senelerdir cezaevinde olmama rağmen ben onlardan korkmuyorum; fakat onlar benden çok korkuyorlar.
***
Fransa’da gösteriler ve grevler devam ediyor. İnsanlar haklı bir mücadele veriyorlar. Herkes ekonomik sıkıntılar ve işlerini kaybetme korkusuyla yaşıyor. Hükümet ise işçilerin haklarına saygı göstermiyor. Birçok gereksiz meselede yüz milyonlarca Euro harcama yapılıyor olmasına rağmen işçilerin taleplerine yanıt verilmiyor; bu gereksiz harcamalar insanlara verilse ne olur? Öğretmenler, hemşireler, doktorlar, polisler zor şartlar altında çalışıyorlar. Öte yandan Fransa’da İslâm’a ve Müslümanlara karşı da bir savaş veriliyor. Dolayısıyla gençler asi hâle geliyorlar. Özellikle polisin gösterdiği tavır son derece aptalca. Siyonist ve emperyalist düşmanlar ise bu olanlardan son derece memnun. Bu durum politik olarak Fransa’nın yanlış tarafta durmasına sebep oluyor.

Esasında Fransa Devlet Başkanı son derece zeki bir adam. Kendisi bir ekonomist. Düzeni tekrar tesis etmek için çaba sarf ediyor. Ümid ediyorum başarılı olur, elbette benim evime dönmem hususunda da mesafe kat etseler iyi olur. Artık yeteri kadar cezaevinde kaldığımı düşünüyorum. Bunlar ABD’nin beni birçok şeyden sorumlu tutması sebebiyle oldu. Cesaret ve gönüldaşlarımın desteğiyle dimdik ayaktayım ve memleketim Venezüella’ya döneceğim günü bekliyorum!
 
Allahü Ekber!
14.12.2019


Baran Dergisi 675. Sayı