HDP, CHP, MHP, BBP ve irili ufaklı bir çok siyasî parti; Cemaat, PKK, DHKP-C, MLKP ve benzeri birçok örgüt; TÜSİAD’ın başı çektiği sermaye oligarşisi; Hürriyet, Zaman, Radikal, Cumhuriyet, Sözcü,  CNNTürk, FOX TV, Samanyolu, İMÇ TV, T24, Diken gibi yayın organları; sosyal medya; ve daha da özele inecek olursak Fettullah Gülen, Aydın Doğan, Cengiz Çandar, Selahattin Demirtaş, Can Dündar ve Ertuğrul Özkök... Burada saydığımız ve saymadığımız kişi ve kurumlar, Gezi’den beri birleşip Müslüman Anadolu İnsanı’na karşı savaş ilân etmiş vaziyettelerdi. İpleri dışarıdaki efendilerinin elinde ahlâk, şahsiyet, onur, gurur ve dürüstlükten zerre nasibi olmayan bu kişi ve kurumların vazifesi, eskiden olduğu gibi Anadolu’nun yeniden kayıtsız şartsız Batı’nın emrine tahsis edilmesini sağlamaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapmış olduğu millî/gayr-ı millî ayrımı da bu noktaya işaret ediyordu...
Yukarıda isimlerini saydığımız gayr-ı millî ihanet konsorsiyumu, Batılı ve Yahudi efendilerinden aldıkları emir ve direktifler gereği, 2011 Genel Seçimlerinden beri hiç boş durmadılar; 7 Şubat 2012 MİT Müsteşarına yönelik operasyon,  27 Mayıs 2013 Gezi Parkı, 17-25 Aralık 2013 Yolsuzluk Operasyonu, 21 Ocak 2014 Rojava Demokratik Özerklik, 6 Ekim 2014 Demirtaş’ın Doğu’da Müslümanları hedef alan katliam çağrısı, 5 Haziran Diyarbakır patlaması ve irili ufaklı daha nice vukuat...
7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleşen Genel Seçimlerde, ihanet konsorsiyumu, kin ve nefretlerini asıl hedefi olan İslâm’dan uzak tutup, Cemaatin de bu konsorsiyum içindeki varlığına dayanarak, verilen kavgayı Erdoğan’ın şahsına irca etmesini bildiler... Millet de, bilhassa iktidara yakın yayın organlarının çapsızlığından dolayı tam mânâsıyla vaziyeti idrak edemedi. Neticede, 7 Haziran’da, Ak Parti’ye tek başına iktidar yolunu kapatan bir seçim sonucu ortaya çıkmış oldu...
Yukarıda bahsettiğimiz ihanet konsorsiyumu, bu seçimlerden çıkan sonuca dayanarak iyice kudurdu; kin ve nefretlerinin asıl hedefini gizleme gereği bile duymadan koalisyon, bilmem ne dayatmasına başladı... Ak Parti’li milletvekilleri her ne kadar koalisyondan yana tavır ve tutum içinde olsalar da, Erdoğan’ın müdahalesi neticesinde, 1 Kasım tarihinde erken seçim kararı alındı.
İhanet konsorsiyumunun, 7 Haziran seçimleri öncesinde başrole oynayanlarından ithâl slogan okuru Selahattin Demirtaş ve arkasını yasladığı PKK, bu dönemde daha fazla rol üstlendi. 20 Temmuz 2015’te Suruç’ta meydana gelen patlamanın akabinde PKK çatışmasızlık dönemini sona erdirdi ve Anadolu ruhuna küstahça savaş açtı. PKK ve de PKK’nın şehirlerdeki yerleşik milis kuvvetleri tarafından kalkışma hareketleri denendi. Buna mukabil, PKK’nın ve konsorsiyumun tasmasını elinde tutanların pek de beklemediği bir şey oldu ve devlet, bugüne kadar göstermemiş olduğu mücadele kararlılığını sonuna kadar gösterdi. Hem şehirlerde hem kırsalda PKK ve milislerine nefes alma hakkı tanımadı. Konsorsiyum, ellerindeki tüm yazılı ve görüntülü medya organlarını da seferber ederek bu kez Ak Parti’den ve Erdoğan’dan, aslında Anadolu’da milletin hâkimiyetinden tamamen kurtulmayı planlarken, 10 Ekim 2015 tarihinde gerçekleşen Ankara Patlaması gibi saldırılarla da planlarını tahkim ettiler. Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı...
1 Kasım tarihine gelindiğinde, Müslüman Anadolu İnsanı türlü imkânsızlıklara rağmen olanca saffeti, basireti ve ferasetiyle Erdoğan’ın şahsına irca edilmeye çalışılan kavganın asıl hedefinin İslâm, Müslümanlar olduğunu sezdi ve mevcut sistem içinde oy kanalıyla kendisini ifâde etmek suretiyle gereğini yaptı. Ak Parti, yaklaşık % 50 oy oranıyla yeniden tek başına iktidara taşındı. İhanet konsorsiyumunu meydana getiren unsurların topyekûn çabası da bu akış karşısında bir netice elde edemedi.
Muhalefet Açısından Kısa Bir Değerlendirme
Bu seçim, CHP’nin Anadolu’daki karşılığının hâlen değişmediğini ve muhtemelen de bu hezimetin hiçbir zaman değişmeyeceğini göstermiş oldu. CHP, bu tabelanın altında hiç bir zaman ne seçim kazanabilir, ne de bu millette bir karşılık bulabilir. İster yeniden dizayn edilsin, ister daha farklı mecraların emrine girsin, bu hakikat değişmeyecek ve bu tabela altında hiçbir zaman kazanamayacaklar.
MHP’ye gelecek olursak, yeniden 2002 senesindeki oy oranına doğru bir düşüş yaşadı. CHP, kendi taraftarlarıyla beraber ortak bir zihniyet içinde hareket ederek Müslüman Anadolu İnsanını hedef alır ve oy oranını korurken; MHP’nin kendi tabanına zıt bir şekilde, bilhassa Cemaat ile bir araya gelmek suretiyle Anadolu İnsanını hedef alan politikası çok oy kaybettirdi. Bundan sonrasında MHP ya millî çizgisine dönecek, ya da CHP gibi hareket edip siyaset sahnesinden silinip gidecek.
Ve HDP... Amerika’daki kongrelerde alınan kararları getirip getirip Müslüman Anadolu’nun ayrılmaz bir parçası olan Kürt milletine dayatmanın bir bedeli olacaktı elbet. Korku ve hafızalara nakşedilmiş acılar dolayısıyla hâlen hormonlu bir oy oranına sahib olsa da, gerçekte böylesi bir karşılığının da olmadığı, ayaklanma teşebbüslerinde daha açık bir şekilde gözler önüne serildi. Bundan sonrasında HDP, üst unsurları PKK ve PYD ile beraber Batılı-Yahudi efendilerinin emir ve direktifleri istikametinde yollarına devam edecek olurlarsa, ellerindeki bu imkânı da yitireceklerini şimdiden söyleyelim. Bir not olarak ilâve etmekte yarar var: Cengiz Çandar gibi tiplerin kılavuzluğunda değil Kürt hareketi, bakkallar hareketi bile sürdürülemez... Kılavuzu karga olanın burnu, malum...
Ak Parti
“Bir musibet, bin nasihatten evlâdır.” 7 Haziran seçimlerinde Ak Parti’nin tek başına iktidar olacak oy oranına erişememesi ile 1 Kasım tarihi arasında geçen zaman zarfı, akıl sahibleri için ibret alınacak ve ders çıkarılacak nice nasihatle doludur.
Bilhassa ihanet konsorsiyumu tarafından dillendirilen kutuplaşmanın elbette bir hakikati var; fakat seçim sonuçlarından da açıkça görüldüğü üzere milletin kendi arasında değil, millet ile ihanet şebekesi arasında bir kutuplaşma var. Bu vaziyet Ak Parti tarafından iyi bir şekilde idrak edilmeli.
Müslüman Anadolu İnsanı karşısında bir kutupta buluşan ihanet şebekesinden sorulmaya başlanan hesap, sahte tevazu gösterilerinin vesilesi edilerek durdurulmamalı ve bilâkis hızlandırılarak sürdürülmeli. Başta cemaat olmak üzere yukarıda tanımladığımız ihanet konsorsiyumunun tüm unsurlarının sevk ve idaresini elinde tutanlardan hıyanetlerinin hesabı sorulmalı. Bu vatana, millete düşmanlık edenler hukuk yolları sonuna kadar işletilerek tasfiye edilmelidir.
Ak Parti içinde boy gösteren bir kesimin, esasında partinin idealleriyle zerre miskal alâkası yok. İstiklâlin tehlikeye girdiği ânlarda bile kendi istikbalini, yani menfaatinden başkasını gözetmeyenlerin artık şu saatten sonra parti kapısından içeri bile sokulmaması gerekir.
Bundan sonrası için bir yolu bulunup Anayasa’nın değiştirilmesi olmazsa olmazlar arasında. Bunun içinde başkanlık sistemine geçilmesi de son derece hayatî önemi haiz... Ülke içi manipülasyonların engellenmesi için bu zaruri…
Başkanlık sistemine kadar da seçim barajının kaldırılması ve dar bölge seçim sistemine geçilmesi de önemli...
İş ister odunculuk olsun, ister medya yöneticiliği, esas olan liyakattir ve Ak Parti’nin etrafında kümelenen yayın organlarındaki yöneticiler ve kalemşörler bu liyakatten fersah fersah uzaktır. Seçimi, bunların beceriksizliğine rağmen feraseti ve basiretiyle ihaneti bizzat gören millet kazanmıştır. İhanet konsorsiyumu ve benzer teşebbüsler karşısında bir daha aynı vaziyete düşmemek, milleti tehditlere karşı uyanık tutmak ve hattâ hükümetinde de yolunu aydınlatmak adına Anadolu entelijansiyasının, aydınlar sınıfının lanse edilmesi ve arkasında durulması başlı başına hayatî bir meseledir.
Unutmamak gerekir ki; milletin Ak Parti’ye teveccühünün altında, ihanet konsorsiyumuna karşı verilmesi beklenen bu mücadeleyle beraber gençlik, kültür-irfan, adalet, ekonomi, sağlık, aile, iç ve dış politikalardaki yenilikle beraber, merkeze alınacak fikir, bunların hepsini kapsayacak ruh ve tüm bu yeniliğin hizmet edeceği hedef gibi beklentiler yatmaktadır. Muşamba dekora yönelik yatırımın 7 Haziran’daki iflâsı ve Müslüman Anadolu İnsanının ruhî açlığı aşikârdır. Çatışma sürecinde canını vermekten geri durmayan bu millet, artık bir ideal fikir merkezi etrafında buluşmak ister. Millet elinden geleni ardında koymaz ve bir yönüyle dehşet verici hâle gelmiş olan ihanet şebekesi karşısında desteğini esirgemezken, üzerinize düşen milletin teveccühüne lâyık olmak ve bunun şartlarını yerine getirmektir.
***
Hâsılı kelâm, bu seçimlerin kazanılmış olması yahut seçimler gaye değil vasıtadır. Her ne kadar büyük bir sevinç meydana gelmiş olsa da, asıl mesele şimdi başlıyor ve Ak Parti’ye bugüne kadarki en büyük sorumluluğu yüklüyor. İhanet şebekelerinin Anadolu’dan temizlenmesinden, kol ve kanatlarının kırılmasından başlayarak Anadolululaşma ve bağımsızlık istikâmetinde son derece kararlı adımlar atılması gerekiyor. Seçimler bittiğine ve yeteri kadar da sevinildiğine göre, şimdi gelelim meselelerin bir bir hâl ve fasl edilmesine...
Asıl savaş tam da şimdi başlıyor, içteki Anadolu düşmanlarından, dıştaki insanlık düşmanlarına doğru...
***
Unutmadan: Cemaatin yayın organlarından Nokta Dergisi, kapağında, 2 Kasım tarihli bir takvim yaprağının altına; “Türkiye İç Savaşı’nın başlangıcı” diye not düşmüş. İlâhi Fettullah, sen bizi güldürdün ama Allah seni yine de güldürmesin emi... Şimdi, bu savaşı sen vereceksen, senin adamların daha oynarken, (gazeteye, televizyona polis geldiğinde) ağlamaya başlıyorlar. İç savaş falan, baştan söyleyelim; ağlayacaksanız hiç oynamayalım. Bir diğer taraftan, siz köpeciklerin tasmasını tutan efendilerinizin böylesi bir niyeti varsa, bunun adı iç savaş değil savaş olur ki, Anadolu kızgın demirden leblebidir, elini ve dilini uzatanı cayır cayır yakmasını pek iyi bilir. Onlar bunu 1071’den beri hâlâ öğrenememişlerse, buyursun gelsinler, hatırlatırız...
Öyleyse? Buyrun, havlamaya devam edin... Biri çıkar itlâf eder nasılsa...

Baran Dergisi 460. Sayı