Bir önceki yazımızda Asklepios ve Gorgon canavarları üzerinden kadüse sembolizmine yol bulmuştuk. Saçları yılan suretinde olan Gorgon canavarının sağ ve sol damarlarında bulunan zehirli ve şifalı (panzehir) kan üzerinden de kadüsedeki asanın etrafında dolanan iki yılandan birinin zehir, diğerinin ise panzehir sembolizmine yol verdiğini, bunun da kalb hakikatinde bitişik ruh ve nefs ile ilintili olabileceği kanaatine varmıştık. Bu çerçeveden olarak da, İBDA Mimarı Mütefekkir Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’ndan şöyle bir not düşmüştük: 

“Kan, “ruh, hayat ve nur”un Heba yönünden tab’ıdır; görünen âlemin madde ve mânâda kanadı… Alak: Kan. Kızıl veya koyu uyuşuk kan. Yapışkan ve ilişken nesne. Bir işe başlayıp devamda olmak. Bir şeye ilişip tutunmak. Aşk ve muhabbet eylemek… Alâka: İlişik, rabıta. Gönül bağlama. Sevgi. Taalluk. Münasebet. Malikiyet. İrtibat. Tasarruf. Hisse… Alâka, edebiyatta, bir kelimenin hakiki mânâsından, kasdedilen bir hakikate köprü olarak “mecaz” kullanımıdır.”(1)

Bu yazının muhtevası, yukarıdaki not çerçevesinde şekillenecektir.

İBDA Mimarı’nın Furkan -Lûgat-ı Salihûn- isimli eserindenL2)

Dem: Kan: 44… Tedaisi, “İnsan bir damla kan, bin kaygı!”

Leda: Beden: 44… Tedaisi, “İnsan kâinatın özü ve hülasasıdır!”

Vahl: Sıvı çamur. Balçık: 44… Tedaisi, Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ın bedeni çamur veya balçıktan yaratılmıştır.

Düm: Kuyruk: 44… Tedaisi, “Kûn”, yani “Ol!” emrine muhatab, dolayısıyla da dünya ve ahirete bakan yönüyle anlam kazanan acb-üz-zeneb veya us’us denilen kuyruk sokumu kemiği!

Lazez: Yapışmak: 44… Tedaisi, alak ve alâka!

Meab: Dönülecek yer. Sığınılacak yer. Melce’: 44… Tedaisi, Mutlak Ölçü ile sabit olduğu üzere, Allah’tan geldik ve dönüşümüz yine O’nadır. Topraktan yaratılan beden yine toprağa iade edilir. Toprak, hak mânâsınadır.

Mudarib: Dövüşen. Birbirine vuran: 44… Tedaisi, insanda kalb hakikatinde bitişik olan ruh ve nefs arasındaki mücadelenin cemiyet meydanında mümin ve kâfir arasındaki mübareze olarak belirmesi!.. Mübareze: (a. i. bürûz’dan.) : Cenk, kavga, uğraşma. Meydân-ı mübâreze: harb meydanı… İki düşman taraftan çıkan birer kişinin çarpışması… Tedainin tedaisi, kıyamet öncesi büyük savaş olarak tavsif edilen Mehleme-i Kübra ve Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm ile Deccaliyet arasındaki kavga/savaş!.. Tedainin tedainin tedaisi, Telegram ve Ölüm Odası!

Not: Âdem (ve Adem)… Varlık (ve yokluk!)…  (veya A) ve dem… Okunuşu “Elif”, Arapça yazılışı ise “Ayın” ile olan Adem’deki “A”, nezaketi andıran inceltme işaretinden feragat edildiğinde, yani “kaba” veya “ham” bir tabir kullanıldığında, lügatte “vücudun zıddı”, “yokluk, olmama, bulunmama” ve “fakirlik” mânâsınadır. Nezaketin zirvesine taalluk eden veçhesiyle, “insan, ilk insan ve ilk Peygamber (A.S.)” olan Âdem kelimesindeki “” ise, lûgatta “1928 senesinde alınan Türk alfabesinin “a” harfi, Osmanlıcadaki elif ve ayın harflerine yakın bir ses verir… (Arapçada dal ve mim harfi ile yazılan ve ebced değeri 44 olan) Dem ise, Arapça lügatte “kan”, Farsça lügatte ise “nefes”, “soluk”, “ağız”, “nazar”, “an, vakit, saat”, “koku”, “kibir, gurur”, “âli, yüksek” ve “körük” mânâsınadır.

Âdem kelimesindeki “” harfi üzerinden bir değerlendirme yapmak icab ettiğinde, Türkçedeki “a” harfine yakın sesi veren Osmanlıcadaki “Elif” ve “Ayın” harfleri olduğuna yukarıda değindik. Ebced değeri 121 olup, Arapça lügatte “ munis, sahib, dost” mânâsı bir yana, ebced değeri 111 olan Elif (Elf) kelimesinin Ülfet’den tevarüs ettiğini ve bunun da “bütün harflerle ülfet edebildiği için böyle isimlendirildiğini” söyleyelim. Bu arada, Arapça Elif harfinin ebced değerinin 1 (Bir) olduğunu da burada hatırlatalım ki, Âdem kelimesindeki “” ile “Dem” arasındaki ilişki ortaya çıksın. Bu çerçeveden olarak, Elif harfinin ebced tevafukları aşağıdadır. Bu bilgiler, yine İBDA Mimarı’nın Furkan -Lûgat-ı Salihûn- isimli eserinden derlenmiştir.(3)

Elif: Munis, sahib, dost: 121… Tedaisi, Allah ve Sevgilisi!... Tedaisi, Mutlak Ölçü ile sabit olduğu üzere, Allah, insana kendi ruhundan üflemiştir. İnsan bedeni topraktan yaratılmış, ruhu ise Allah’ın nefesinden!

Subhan: Allah: 121… Tedaisi, İnsan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.

Sülal: İshal olmak: 121… Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ın cennetten getirdikleri üç şeyden biri de Ud kokusudur. Ud kökünden elde edilen Ud-i hindî mushil ilacı olarak da kullanılmaktadır.

Alak: Sakız: 121… Ruh, insanın kanında yuvalanmıştır! “Kansız!” derken “ruhsuz!”, “ruhsuz!” derken de “Allahsız!” denilmek istendiği malumdur…

Dem (kan) ve Elif (Allah), Âdem’de ünsiyet hâlindedir!

Kıptî: Çingene: 121…

Hurşid: Güneş. Afitab. Hur. Mihr. Şems: 1120= 121… Tedaisi, hurus, hüsrev, horoz, hükümdar, melik, mâlik; “Mâlik-ül mülk” olan Allah ve onun halifesi insan!.. Tedainin tedaisi, “Abdülhakîm Koltuğu” ve Büyük Doğu-İBDA!

Kilisa: Kilise: 121.

Hinduvane: Kavun, karpuz: 121… Tedaisi, Hazret-i Âdem Aleyhisselâm Cennetten dünyaya sürgün edildiğinde Hindistan’ın Serendib Adasına indirilmiştir… Ud-i Hindî, Hindistan’dan dünyaya yayılmıştır… Ve üçüncü bin yılın yenileyicisi olacak olan Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’a yataklık eden/edecek olan İkinci bin yılın yenileyicisi İmam-ı Rabbanî Hazretleri Hindistan bölgesinde hayat sürmüştür.

Masik: Yapışkan. Zabteden, istila eden, tutan: 121… Tedaisi, Allah tarafından zabtedilen insan!.. Tedaisi, Üstad Necip Fazıl’ın, Zindandan Mehmed’e Mektub isimli şiirinde, “Beni Allah tutmuş, kim eder azat?” mısraı!.. Tedaisi, insana zindan olan dünyadan Allah Resûlü vasıtasıyla Allah’a bir yakarış!.. Bu yakarışın temelinde ise, Allah’ın kendisine yüklediği yükün altından kendisini ancak ve ancak Kim’in azat edebileceğine dair soru şeklinde bir mânâ saklıdır. Kim, “Ben Kimim?” diyen! 

Semmak: Balıkçı: 121… Tedaisi, Hazret-i İsâ Aleyhisselâm’ın “balık avcısı” olarak zikredilmesi!

Ma’tab: Helak olacak yer: 121… Tedaisi, dünyanın bir imtihan sahası olarak görülmesi ve bunun neticesinde de, bir kısmı cennetlik olsa da geri kalan pek çok insanın cehenneme sürüklenmesi!

Asl: Temel, esas, kök. Bidâyet. Mebde’. Hâlis, sâfi. Haseb ve neseb. Zaten, en ziyade: 121… Tedaisi, “İstikbâl İslâmındır”, dolayısıyla da istikbâl köklerdedir… Tedainin tedaisi, İslâm, Hazret-i Âdem Aleyhisselâm ile başlamış, Allah Resûlü ile kemale ermiştir. Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’ın Hazreti İsâ Aleyhisselâm ile buluşmasından sonra da son bulacaktır! İBDA Mimarı’nın “Ben Kimim?” ve “Âdem Kimdir?” sorusu üzerinden bir dünya görüşü örgüleştirmesine dikkat!

Ebced değeri 45 olan ve lügatte “insan, ilk insan ve ilk Peygamber (A.S.)” mânâsında olan Âdem kelimesinin ebced tevafuklarına gelince, onu da yine İBDA Mimarı’nın Furkan isimli eserinden verelim: (4)

Edm: Üns tutmak. İttifak etmek, birleşmek. İslah etmek: 45… Tedaisi, Âlemlerin Rabbi olan Allah, topyekûn kâinatın özü ve hülasası olan insan ile ünsiyet hâlindedir.

Amed: Gelmek, geliş, vürud eyleme: 45… Tedaisi, Hazret-i âdem Aleyhisselâm’ın hatası sebebiyle Cennetten halifeliği görünsün, zâhir olsun diye dünyaya sürgün edilişi, gelişi, inişi!

Adam: İnsan. Erkek kişi: 45… Tedaisi, “sin, iki kişi” demektir. Hazret-i Havva Annemiz, Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ın sol kaburga kemiğinden yaratılmıştır… Tedainin tedaisi, Büyük Doğu-İBDA!

Dâm: Tuzak, ağ, hile: 45… Dünya, imtihan yeridir.

Demg: Başı dimağa erişinceye kadar yarmak. Dimağa vurmak. Güneşin sıcaklığı dimağa tesir etmek: 1044= 45… Tedaisi, Kundalini Yoga’da açık edilen kuyruk sokumundan başlayıp kafanın tepesinden sonsuzluğa açılan çakralar!

İhale: Bir işi birinin üzerine bırakma. Bir hâlden diğer hâle dönmek. Arttırmaya veya eksiltmeye çıkarılan bir işi en münasib bulunan bir istekliye vermek. Zayıf addetmek. Muhal söz söylemek: 45… Tedaisi, Dağa, taşa vs. teklif edilen İlâhi misyon yükünün cahil ve cesur olan insan tarafından üstlenilmesi!.. İhale insana kalmıştır!

Mih: Ulu, büyük. Azim, kebir: 45… Tedaisi, varlık bütünü içerisinde insanın kâmil varlık olarak belirmesi.

Hem: Birlikte, beraber: 45… Tedaisi, Allah ile beraber olan insan!

İbibik: Çavuş kuşu: 45… Tedaisi, kısaca horoz borcu!

Not: Âdem: İnsan, ilk insan ve ilk Peygamber (A.S.): 45… 4+5= 9… Tedaisi, Üstad Necip Fazıl’ın en çok sevdiği rakam 9’dur… Tedainin tedaisi, İBDA: Benzersiz oluş: 9…

Son olarak, lügat mânâsı “1000” ve “bin adet şey vermek ve ünsiyet etmek” olan; ebced karşılığı 1 (Bir) ve sayısal değeri ise 111 olan Elf kelimesi karşılıkları üzerinden ve yine tedailer çerçevesinde birkaç bir şey söyleyelim.

Elf: 1000. Bin adet şey vermek ve ünsiyet eylemek: 111… Tedaisi, insan Allah’ın halifesidir.

İns: İnsan: 111… Tedaisi, Rahmân Sûresi’nin 3. âyet meâli: “Yarattı insanı”…

Not: Yukarıdaki âyet çerçevesinde, İBDA Mimarı Mütefekkir Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun Esatir ve Mitoloji isimli eserindeki beyanı:
“3. âyet meâli: YARATTI İNSANI: 923.

“Cumhuriyet’in kuruluşu: 1923.

“KÜLTÜR DAVAMIZ isimli eserim: Bu kitab CUMHURİYET sonrası kavruk nesillerin ilk ciddi fikir sesi ve ilk çileli nefs murakebesi eseridir.- Necip Fazıl.

“UFUK İLE HAFİYE: (Tilki Günlüğü’nün alt başlığı): 923.

“Cem-i Ezdad: Birbirine zıd olan şeylerin bir arada bulunması: 923.”(5)

Notun notu: İBDA külliyatından öğrendiğimize göre, meâlen, “insan, kalb hakikatinde bitişik ruh ve nefs kutuplarından birinden birini gerçekleştirmek üzere dünyaya gönderilmiştir.” Niçin mi? Allah’ın Halifesi olduğu açığa çıksın diye… Bu çerçeveden olarak, insan, fert planında, diğer bir ifadeyle de beden sahasında (savaş meydanı!) ruh ve nefs olarak varoluş mücadelesi içerisinde hayat sürerken, cemiyet meydanında da mümin ve kâfir olarak varoluş mücadelesi sürdürmektedir. Tam da bu noktada söylenecek söz, İBDA Mimarı’nın yukarıda altını çizdiği husustur ki, o da şu: Nasıl ki, “topyekûn kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Allah Sevgilisi” bütün varlıkta “ferdin hakikati”ni (Hakikat-i Ferdiyye) temsil ediyor ve yine nasıl ki, “Mutlak Fikir” olan Kur’ân-ı Kerim Allah Resûlü’nün nefsine delalet ediyorsa, aynı şekilde, yaşadığımız yeni zaman ve mekânda “fert hakikati”ni, “İslâma Muhatap Anlayışı yenileyen adam” sıfatıyla temayüz eden Büyük Doğu Mimarı Üstad Necip Fazıl’ın şahsında İBDA Mimarı temsil ediyor ve Büyük Doğu İdeali, İBDA Mimarı’nın nefsine delalet ediyor. Böyle bir analoji cesareti, içinde yaşadığımız yeni zaman ve mekândan mütevellid, “baş ve son” esprisi/hakikati üzerinden gösterilebilmektedir... Diğer taraftan, cemiyet meydanında mümin ve kâfir olarak beliren varoluş mücadelesine ise en mütekâmil örnek, Ebu Cehil’e denk bir noktada tezahür eden Ahbes-i lâin üzerinden, “Cem-i Ezdad” esprisi/hakikati çok şey söylemektedir. Bütün dünyanın mavi renge boyanmasının yolunun açılacağı bir merkezde cereyan eden hadiseler başka türlü izah edilemezdi. Bunun böyle olduğuna delil ise, yine Esatir ve Mitoloji’deki beyandan:

“Cumhuriyet’in kuruluşu: 1923=924.

“Salih Mirzabeyoğlu Hükümdar’dır: (Tilki Günlüğü’nde, altında Üstadım’ın ismi bulunan yazı –rüyâ, aynı zamanda 31 Temmuz gününün başlığı):1923= 924.(6)

Nas: İnsanlar: 111… Tedaisi, mümin ve kâfir!

Ma’: Yeryüzüne yayılıp döşenmek: 111… Tedaisi, Mavi ve Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm!

Salik: Bir yolda giden. Bir tarikat yolunda olan: 111… Tedaisi, Nakşibendî tarikatinin en büyüklerinden biri olan İmam-ı Rabbanî Hazretleri ve onun yazdıklarını kabul edecek olan Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm!

Lâf: Konuşma, tekellüm. Söz, lakırdı: 111… Tedaisi, insanı insan yapan en büyük özellik, “konuşan nefs-nefs-i natıka” oluşudur. Ruhun isimlerinden biri, “Kelme-i ehem- sözün öne alınışı”dır… Tedainin tedaisi, Üstad Necib Fazıl’ın İBDA Mimarı’nı Takdim eden yazısı!

Udmus: Karanlık: 111… Tedaisi, İBDA Mimarı’nın şifahen söylediği, “2005 sonrası kapkaranlık!”… Tedainin tedaisi, Hazret-i Âdem Aleyhisselâm’ın cennetten getirdiği Ud kokusu ve bu kokunun Hindistan’dan dünyaya yayılışı!.. İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin Hindistan topraklarında neşv ü nema buluşu ve Hazret-i Mehdî Aleyhisselâm’a yataklık edişi!.. 2005 sonrası kapkaranlık olan dünyada ud kokusu hâkim!..

Zıdk: Sıdk, doğruluk: 111… Tedaisi, Nakşiliğin Allah Resûlü’ne bağlandığı nokta hâlinde, Sıddıkıyyet makamının sahibi Hazret-i Ebu Bekir ve Mağara dostluğu!.. İnsanî sırra yataklık eden Sevr Mağarası ve yine insanî sırrın yuvalandığı mekânda Sevr Antlaşmasına yol verilmesi!

Vekkad: Aydınlık, ışıltı, parlaklık: 111… Tedaisi, “Mavi ışık”, “Üç ışık” ve “sabahın aydınlığını haber veren” ve aynı zamanda “namaza çağıran horoz!”… Tedainin tedaisi, “Akl-Akıl, izân, basiret. İp. Ölüm: 200: Ebu Süleyman-Halid bin Velid ve Velid bin Halid Hazretleri’nin “Horoz-Kabadayı” lâkabı”… “Hurus: Horoz: 866: Husrev: Hükümdar, şâh”… “ARAB-İz süren. Tabirci: 272: HÜKÜMDAR. (Levha: 31 Temmuz 1992… Sevilay Şadoğlu Hanım, “Salih Mirzabeyoğlu Hükümdardır!” diye bir yazı okuyor… Yazının altında da, yazının sahibinin imzası: Necib Fazıl)”
 
Dipnotlar
1-Salih Mirzabeyoğlu, Ölüm Odası B-Yedi, -Matla’ Beyitler-, İBDA Yayınları, İstanbul, 2014, sh. 515-516..
2-Salih Mirzabeyoğlu, Furkan –Lugat-ı Salihûn-, İBDA Yayınları, İstanbul, Sh. 64-65.
3-Salih Mirzabeyoğlu, Furkan –Lugat-ı Salihûn-, İBDA Yayınları, İstanbul, Sh.201-202.
4-Salih Mirzabeyoğlu, Furkan –Lugat-ı Salihûn-, İBDA Yayınları, İstanbul, Sh. 65-67.
5-Salih Mirzabeyoğlu, Esatir ve Mitoloji, İBDA Yayınları, İstanbul, 2010, sh. 15.
6-Salih Mirzabeyoğlu, a.g.e., sh. 15.



Baran Dergisi 583. Sayı