İspanyol gazeteci Jose Nunez, 2016 yılında Yunanistan'ın kuzeybatısındaki Yanya şehrinin altı kilometre dışında yer alan Katsikas'ta, ordu tarafından yönetilen bir mülteci kampında 40 gün geçirdi. Kamp 17 Mart 2016'da kuruldu ve çoğunluğu Suriye, Afganistan ve Irak'tan gelen yüzlerce göçmen aileye ev sahipliği yapıyor. Gördükleri karşısında şaşıran Nunez, “Avrupalı olmaktan utanıyorum” dedi.

Nunez kampta kaldığı süre boyunca, ülkelerinden kaçanların yürek parçalayıcı hikayelerinin birçoğunu dinledi ve kamptaki zorlu yaşam koşullarını bizzat deneyimledi. Herhangi bir kitap yazma niyeti olmamasına rağmen, Nunez, Madrid'e döndükten sonra kampta geçirdiği günlere dair hatırlayabildiği bazı şeyleri yazmaya başlamış. Bunu da kendisi için bir "katarsis" (gizli kalmış hislerin açığa vurulmasını sağlayan psikoterapi) olarak tanımlıyor.

Altı yıl aradan sonra, şimdi Katsikas'ta yaşadıklarını kaleme aldığı ve tanıştığı mültecilerin kişisel hikayelerini paylaştığı "Şukran my friends" (Teşekkürler dostlarım) adlı kitabını yayınladı.

İspanya'nın en prestijli edebiyat ödüllerinden olan Círculo Rojo Ödüllü'ne aday gösterilen kitap, Nunez'in, kitabın asıl kahramanları olarak tanımladığı kamptaki birçok gönüllünün çalışmasına da ışık tutuyor.

Euronews Culture, kendisine Katsikas'ta geçirdiği zamanı ve bu kitabı okuyucu ile buluşturmasının neden önemli olduğunu sordu.

Nunez’in cevaplarından ehemmiyetli yerleri iktibas ettik:

  • Mülteci kampında geçirdiğim günler boyunca bazı şeyler bana 'bunu yazmalıyım' dedirtti. Daha sonra normal hayatıma döndüğümde Katsikas'taki günlerimi hatırlamakta zorlandım ve bir katarsis olarak yazmaya başladım. Sanırım bu benim kişisel ihtiyacım ve insanların, bana yakın insanların orada yaşadıklarımı bilmesini sağlama arzumun bir birleşimiydi. Ve sonunda bu küçük kitaba dönüştü.
  • 2016'da oraya gittiğimde gözlerime inanamamıştım. Karavan ya da benzeri bir şey yoktu, sadece su geçirmez olmayan çadırlar vardı. Bu yüzden yağmur yağdığında tam bir felaket oluyordu. Zemin taşlardan yapılmıştı, yemek bağımsız gönüllüler tarafından sağlanıyordu. Gördüğüm kadarıyla, organizasyonun yürütülmesinden sorumlu kuruluşların çalışmaları arzulanan çok şey bıraktı. Eğer bağımsız gönüllüler olmasaydı, o insanlara ne olurdu bilmiyorum. Elbette durum biraz düzeldi ama o günlerde Avrupalı olmaktan utanıyordunuz.
  • Bazıları Esad'ın bombalarından, bazıları da IŞİD'den kaçıyordu. Size evlerinin moloz yığınına dönüştüğü videoları gösteriyorlardı.
  • Sürekli gözlerinizi açan ve ağzınızı kapatan insanlar var burada… İyi anlamda söylüyorum bunu. Bir noktada bir mülteci bana şöyle dedi; 'Dostum, ben Iraklıyım, Marslı değil'. Sanırım bu cümle tüm kitabı özetliyor.
  • Ukraynalı mültecilere verilen tepki iyi bir örnek, ancak insan Suriyelilere ya da Iraklılara verilen tepkinin neden aynı olmadığını merak ediyor.
  • Katsikas'ta geçirdiğim süre boyunca öğrendiğim bir şey varsa o da yarın savaşın size de ulaşabileceğidir ve bunun örneği Ukrayna'dır. Empati eksikliği var. Ve unutmayalım ki bizim dünyamız gerçek bir dünya değil. Aslında gerçek dışı olan da bu.