Avrupa Parlamentosunun (AP) Macaristan'ın "artık demokratik bir ülke olmadığı" yönündeki kararı ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonunun hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle AB bütçesinden Macaristan'a sağlanan fonların yaklaşık 7,5 milyar avroluk kısmının askıya alınması çağrısı, AB ile Macaristan arasında uzun süredir devam eden gerginliği tekrar gündeme taşıdı.

AP, 15 Eylül'de 433 lehte, 123 aleyhte ve 28 çekimser oyla Macaristan'ın yönetim şeklini "seçimli otokrasi" olarak tanımlayarak, ülkenin, AB'nin değerlerini sistemli olarak tehdit ettiğine ve "artık demokratik olarak yönetilmediğine" karar verdi.

Ülkedeki seçim sisteminin işleyişinden yargı bağımsızlığına kadar birçok konuda endişenin ifade edildiği kararda, "Macaristan'da durum, birkaç yıldır yeterince ele alınmıyor. Birçok endişe devam ediyor. Bu esnada AB'nin imajı, etkinliği ve güvenilirliğini olumsuz etkileyen birçok yeni konu da ortaya çıktı." değerlendirmesinde bulunuldu.

AP'den karara ilişkin yapılan yazılı açıklamada, "akademik özgürlük, din özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, LGBTIQ hakları da dahil olmak üzere eşit muamele hakkı, azınlıkların yanı sıra göçmenlerin, sığınmacıların ve mültecilerin haklarının da sorunlu olduğu" ifade edildi.

AB Komisyonunun bütçe ve yönetiminden sorumlu üyesi Johannes Hahn, 18 Eylül'de yaptığı açıklamada, AB Komisyonunun, hukukun üstünlüğü ilkesinin ihlal edildiği gerekçesiyle AB bütçesinden Macaristan'a sağlanan fonların yaklaşık 7,5 milyar avroluk kısmının askıya alınması çağrısında bulunduğunu söyledi.

Hahn, Komisyon'un, AB Konseyine, Macaristan'ın hukukun üstünlüğü ilkesine yönelik ihlallerine karşı önerdiği koruma önlemlerinin, AB'nin Uyum Politikası kapsamında üç operasyonel program için taahhütlerinin yüzde 65'inin askıya alınmasını içerdiğini belirtti.

Macaristan'da yayımlanan günlük siyasi gazete Nepszava'nın Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Miklos Hargitai ve Szazadveg Vakfı Siyasi Analizler Merkezi Müdürü Dr. Zoltan Kiszelly, AB ile Macaristan arasındaki krizle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Miklos Hargitai, AB ile Macaristan arasındaki tartışmanın nedeninin, hükümetin öne sürdüğü gibi "Hristiyan değerlerin ve ülke sınırlarının" korunması değil, bilakis hükümet seviyesindeki yolsuzluk, yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğünün eksikliğinden dolayı AB ile Macaristan arasında kriz olduğunu söyledi.

AB kaynaklarının büyük kısmının hükümete yakın kişilere aktarıldığını ve ülkede bunu engelleyecek herhangi bir kurumun bulunmadığını kaydeden Hargitai, "Asıl sorun öncelikle her yere yayılan yolsuzluk, hakim ve savcıların bağımsızlığının ortadan kaldırılması ve özgür basının eksikliği." diye konuştu.

Hükümetin kendi kamuoyuna AB ile mücadele ettiği propagandası yaptığını, AB Komisyonuna ise anlaşmak için gerekli adımları atacağı yönünde söz verdiğini belirten Hargitai, "Macar hükümeti kendi seçmenlerine, 'Macarlara yine saldırıyorlar', 'Macaristan'da demokrasi olmadığı iddiası yalan', 'yolsuzluk yok' gibi ifadeler kullanırken, AB Komisyonuna ise demokratik eksiklikleri ve yolsuzluk risklerini gidermek için söz veriyor." dedi.

AB bütçesinden Macaristan'a sağlanan fonların yaklaşık 7,5 milyar avroluk kısmının askıya alınması konusunda gerekli reformları gerçekleştirmesi için AB Komisyonunun Macar hükümetine 19 Kasım'a kadar süre tanıdığına dikkat çeken Hargitai, hükümetin, Komisyon'u ikna etmek için gerekli olan yasa tasarılarını acilen meclise sunacağını ama bunların yeterli olmayacağını düşündüğünü söyledi.

Macaristan'ın AB'den ayrılma ihtimali ile ilgili de değerlendirmede bulunan Hargitai, "Başbakan Viktor Orban'ın Kötcse'deki konuşmasına göre 2030'a, yani Macaristan AB bütçesine net katkıda bulunan ülke konumuna gelinceye kadar Huxit (Macaristan'ın AB'den ayrılması) gerçekleşmeyecek. Hükümet ve Fidesz'in ekonomi yönetimi, AB'den alabildiği kadar yardım almaya çalışacak, daha sonra da AB'den ayrılma hakkında karar verecek." diye konuştu.

Szazadveg Vakfı Siyasi Analizler Merkezi Müdürü Dr. Zoltan Kiszelly ise AB ile Macaristan arasındaki tartışmanın ana nedeninin AB'nin geleceğiyle alakalı olduğunu, Macaristan ve Polonya hükümetlerinin, AB'nin güçlü ulus devletlerden müteşekkil bir birlik olarak kalmasını istediğini ama AB Parlamentosu ve Komisyonunun ise bu entegrasyonu derinleştirerek Avrupa Birleşik Devletlerini oluşturmaya çalıştığını söyledi.

AB'nin Macar hükümetine yönelik suçlamalarının doğru olmadığını, örneğin, savcılığın hükümete değil meclise bağlı olduğunu belirten Kiszelly, Macarların genel olarak hem polise hem de hukuk sistemine güçlü bir şekilde güvendiğini, hakimlerin de bağımsız olduğunu ve hükümet aleyhine birçok defa karar verdiklerini kaydetti.

Kiszelly, "Fidesz-KDNP hükümeti 2010'dan beri mecliste 4 defa 3'te 2'lik çoğunluğu sağladı. Hukuk sisteminde yapılan düzenlemeler Macaristan Anayasası'na uygun bir şekilde ve Batı Avrupa'daki örneklere dayanarak gerçekleştirildi." diye konuştu.

Macar hükümetinin AB Komisyonuyla anlaşmak için 19 Kasım'a kadar gerekli adımları atacağını, bu kapsamda meclise 4 yasa tasarısı sunduğunu ve 17 yasa tasarısının daha sunulmasının beklendiğini kaydeden Kiszelly, sözlerini şöyle sürdürdü:

"En önemli şey, AB fonlarını denetleyen bir mekanizma kurulacak. Şimdiden AB fonlarının kullanımında yolsuzluk şüphesi olması durumunda, sivil kuruluşlar ve özel kişiler, polisin soruşturmayı sonlandırma kararına karşı mahkemeye başvurabilecek."

Kiszelly, AB ülkeleri arasında birçok konuda ciddi fikir ayrılığı bulunduğunu, örneğin, Macaristan'ın, AB'nin Rusya enerjisinden tamamen vazgeçme politikasını ve AB'de dış politika, göç ve vergi politikası alanında oy birliğiyle alınan kararların yerine nitelikli oy çoğunluğuna geçilmesini desteklemediğini, buna karşılık Macaristan genişleme ve Çin ile de ticari ilişkileri geliştirme niyetine sahipken, Fransa ve Hollanda'nın AB'nin genişlemesini desteklemediğini, AB'nin de ABD ile ticari ilişkileri geliştirme niyetine sahip olduğunu söyledi.

Macaristan'ın AB'den ayrılma ihtimali ile ilgili de değerlendirmede bulunan Kiszelly, Macar toplumunun büyük kesiminin hatta hükümet seçmeninin bile büyük çoğunluğunun AB taraftarı olduğunu bu yüzden Macaristan'ın AB'den ayrılmasının söz konusu olmadığını belirtti.