Bu hafta Avrupa’da yaşanan saldırılar vesilesiyle Avrupa’nın ve dünyanın içinde bulunduğu durum hakkında konuşabiliriz. Avrupa’da yaşanan her türlü aktüel hadisenin detaylarına inmeye ve anlamaya çalışıyorum. 15 senenin üzerinde bir zaman önce “Devrimci İslâm” kitabımda Avrupa’nın durumundan ve gelecekte neler olabileceğinden bahsetmiştim. Kitabın Türkçe tercümesinde bir takım hatalar mevcut ne yazık ki. Bazı bölümlerde gelecekte neler olacağı hakkında fikrimi yazmıştım ve bunların büyük bir kısmı oldu. Cihadçı Müslümanların birbirleriyle internet üzerinden irtibat kuracağından, eylemler düzenleyeceğinden ve cennete kavuşmak için canlarını vermekten imtina etmediklerinden ve gelecekte de etmeyeceklerinden bahsetmiştim. Mücahid Müslüman inançlarından dolayı cennete gideceklerini düşünerek saldırılar yaptılar. İslâm’ın düşmanı olan Batılı devletlerin iktidarlarına karşı davaları için kendilerini kurban ettiler ve bugün her yerde bunu yapmaya devam ediyorlar.

Elbette bu saldırılar arasında yanlış hedeflere düzenlenmiş ve bariz hatalar barındıran eylemler var. Bunların bir kısmının emperyalistlerin işine yarıyor olması da kafaları karıştırıyor. Yeni jenerasyon mücahidlerin durdurulabilmesi için ise henüz bir çözüm görünürde yok. Zaten bu düzen devam ettiği müddetçe çözülebilmesi de mümkün görünmüyor, çünkü sistem bu insanları o noktaya itiyor.

En basit misalle, Türkiye’de Müslüman bir iktidar ve Müslüman bir cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan var. İslâm adı altında bir takım saldırılara muhatap kaldı Türkiye. Doğruluğu yahut yanlışlığı tartışılmayacak derecede yanlış eylemlerdi bunlar. Türkiye’nin tarihî bir rolü ve misyonu var; dolayısıyla yeni jenerasyon için de müthiş bir ehemmiyeti var. Gerek Türk dünyasında, gerekse de Arap dünyasında; yani tüm İslâm dünyasında çok önemli bir yere sahip Türkiye… Her ne kadar şu an tam olarak öyle görünmüyor olsa da, İslâm topraklarına yapılan bu saldırıları durdurabilecek tek güç belki de Türkiye. Bu saldırılar emperyalizmin arzuladığı şeylerdi ve yalnızca emperyalistlerin işine yaradı. Dış güçler tarafından işgal altında tutulan İslâm topraklarının özgürleştirilmesi de bu saldırılar sayesinde geciktirilmektedir. Burada emperyalistlerin içerideki hain ajanlarının dahlini göz önünde bulundurmamız gerekir. Türkiye’nin daha da güçlenmesini ümid ediyorum.

Türkiye’den Batı Avrupa’ya doğru gelirsek; Avrupa’da çok daha fazla ve çok daha güçlü eylemler yapılmakta, çok daha fazla sayıda insan ölmektedir. Bir yandan da, Avrupa, ABD, Birleşmiş Milletler ve NATO, İslâm coğrafyasına operasyon yapmaya devam ediyor. Emperyalistler Müslümanları öldürmeyi sürdürüyor. Her hükümet İslâm coğrafyasına müdahale etme hakkını kendisinde görüyor. Irak ve Suriye örneği önümüzde duruyor. Her gün Müslümanlar öldürülüyor. Bunlar yaşanırken Batı’ya hiçbir saldırı yapılmaması düşünülemez.

Emperyalistlerin, her zaman hedefi konumundan olan bir coğrafya da Latin Amerika. Burada da Arap kökenli milyonlarca insan var ve bunların büyük çoğunluğu Müslüman. İslâm coğrafyasına yapılan saldırılar gibi olmasa da burada da emperyalistlerin hemen hemen her şeyde dahli var.

Venezüella bunun örneği. Nüfusu genel itibariyle Hıristiyan olan bu ülke, İslâm’a düşman olanların hedeflerinden birisi. Ne yazık ki devlet içerisinde birçok yanlış şey ısrarla yapılmaya devam ediliyor. Öte yandan emperyalistlerin müdahale çabaları da sürüyor. Venezüella hükümetinin içerisinde yanlış giden bir takım şeyler ve gözle görülür bir çürüme var. 1999’da Chavez iktidara geldiğinde Latin Amerikalı komşuları için de bir örnek teşkil etmişti. Netice ise ABD’nin ve Avrupa’nın iç savaş çıkarma ve müdahale çabaları oldu. Chavez’den sonra başlayan süreç ise ne yazık ki emperyalistlerin istediği gibi işliyor. Devlet içindeki çürüme buna müsaade ediyor; referandumdan sonra görevden alınan kadın başsavcı bunun örneğidir, onun gibi birçok insan hâlâ devlet içerisinde varlığını sürdürüyor. Hainler eliyle baş gösteren bir bozulma var. Bu sorunların bir an evvel üstesinden gelmek ve bir daha aynı hataları yapmamak için dikkat etmek gerekir. Hukuk sistemindeki sıkıntılar sebebiyle düzenin sağlanabilmesi bir hayli zorlaşıyor. Ne yazık ki İslâm düşmanı emperyalistler Venezüella’da zafere ulaşmak için gün sayıyor.

Venezüella’nın en büyük avantajı ise ordunun devrimci ve Chavestacılardan oluşması, bu da rejimin muhafaza edilebilmesi için önemli. Emperyalizme karşı mücadelede tüm antiemperyalistler birbirine destek olmalı, umarım Venezüella içinde bulunduğu durumdan bir an evvel kurtulur.

Allahû Ekber

27.08.2017

Tercüme: Faruk Hanedar

Baran Dergisi 555. Sayı