Mustafa Demirkan Hoca’nın Ayasofya’da okumuş olduğu ayet üzerinden yapılan suç duyuruları ve açıklamalar hakkında görüş almak istiyoruz. Öncelikle suç duyurularının hukukî bakımdan değerlendirmesini rica edebilir misiniz?

Muharrem İnce’nin şikâyet dilekçesini inceledim. Klasik 5816 şikâyet dilekçesi. İhbar mahiyetinde. Normalde 5816’dan doğan davalarda şikayetçilerin davaya katılmaları gibi bir şey söz konusu değildir. Biz buna hukukta müdahil sıfatının olmaması deriz. Verilen şikâyet dilekçeleri ihbar hükmündedir. Herhangi bir hükmü yoktur aslında.

Mustafa Demirkan’ın dua ettiği videoyu da seyrettim. Orada 5816’yla alakalı hiçbir durum söz konusu değil. Ne mânâ olarak ne de bizzat M. Kamal’e dair bir şey yok. Dolayısıyla olayın 5816’yla hukukî bir ilgisi yok. Tamamen siyasî amaçlı verilen şikâyet dilekçeleri... Muharrem İnce ve partisinin böyle bir şikâyet dilekçesi vermesinin sebebi CHP içerisindeki ulusalcı Kemalist tabandan oy almaktır. CHP ve CHP uzantılı kişilerin şikâyet dilekçesi verme sebebiyse “Biz diğerlerinden daha iyi Atatürkçü’yüz” diyebilmektir. Şikâyet dilekçelerinin mahiyeti budur. Esas amaca geldiğimizde ise Bakara Suresi 114. Âyete baktığımızda Demirkan Hoca’nın dediğinin bizzat yazdığını görmekteyiz. Zaten her camide belirli zamanlarda bu âyet zikredilir. Yani dinimizin, Kur’an-ı Kerim’in bir parçasıdır bu. Kimse bunu hukuken tartışamaz. Verilen bu şikâyetler aynı zamanda dinî özgürlüklere bir kısıtlamadır, dinî özgürlüklere bir cephe alma anlamını taşımaktadır.

Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’e suç duyurusu mahiyeti taşımıyor mu?

Tabii ki… Hatta özü itibariyle bu şikâyet dilekçeleri sadece Bakara Suresi’nin 114. Âyeti hakkında verilmiş bir şikâyet dilekçesi değil, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakıf senedinde de bazı ibareler var. Muhtemel birçok vakıf senedinde bulunan beddualar hakkında da bir suç duyurusu olmuş oluyor. Yani bunlar hem âyet için, hem de Fatih Sultan Mehmet Han hakkında yapılan şikayetlerdir öz itibarıyla. Ben 5816’dan bir şey çıkacağına inanmıyorum, kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla bu olay kapatılacaktır.

5816’dan dava açmaya kalkışabilecek bir savcı çıkabilir mi?

Tabii ki adliye içerisinde kamikazelik yapmaya çalışan bir savcı her zaman çıkabilir. Yalnız dava açılması da yeterli değil. Dava açılması hukukta çok önemli değildir. Önemli olan ceza alınıp alınmadığıdır. Diyelim ki soruşturma açıldı ve soruşturma sonucunda hocayla alakalı dava açıldı. Tek başına davacı ya da davalı olmak kötü bir şey değildir, mahkûm olmak kötüdür; çünkü yargı yolu işletilir. Sanığın ona karşı üst hukuku kullanma yetkileri vardır, kullanır. Sonra Anayasa Mahkemelerine gider, AİHM’e gider ve hakkını kullanır. Bu noktalardan birinde kararı kendi lehine çevirebilirse şikâyet dilekçesi verenler hakkında başta iftira olmak üzere çeşitli suç duyurularında bulunabilir ve onlara karşı tazminat davası açabilir. Meselenin bir de bu boyutu var.

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında Ersan Şen bazı davaları öne sürerek Mustafa Kemal’in kastedildiği kanaatiyle dava açılabileceğini söyledi. Bu söz konusu olabilir mi?

Hukuk, niyet okuma üzerine olmaz. Ancak ülkemizde hukuk sisteminin 5816 nedeniyle yaralı olması sebebiyle ve savcılar ile hakimlerin 5816 sayılı kanunun gücünden korkması nedeniyle niyet okuma üzerine karar verdikleri oluyor. Mesleğim dolayısıyla ben şahit oluyorum. Bu mevzu bir daha göstermiştir ki, bu yasa siyasî amaçlarla istismar ediliyor.

Söyledikleriniz çerçevesinde nerede bakarsan saçmalık olan bu vaziyete bir de şu açıdan bir soruyla yaklaşalım: Kâfir demek hakaret midir?

Kâfir kelimesi hakaret değildir. Bununla alakalı benim elimde mahkeme kararı da mevcut. Mustafa Kamal’e kâfir diyen birinin beraatıyla alakalı, Bandırma 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/951 esas, 2020/301 kararı 23.06.2006 kesinleşmiş beraat kararı. Ben bu dosyada sanığın avukatıydım. Sanığın bizzat söylediği “Kefere Kemal, Kemal Atatürk isimli diktatör İslam düşmanıydı, yegâne gavur büyük kafir!” şeklinde paylaşım yapmış. Karar metnini okuyorum, mahkeme de şöyle demiş: “Kâfir kelimesinin dine inanmayan anlamını ihtiva etmesi, gâvur kelimesinin de Müslüman olmayan anlamını ihtiva etmesi, diktatör kelimesinin tüm siyasi yetkileri elinde bulduran anlamını ihtiva etmesi ve devlet sistemini eleştirel mahiyette olduğu, İslam düşmanı kelimesinin de İslam dinine karşı olan anlamını ihtiva etmesi sebebiyle onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olmadığı, ancak kaba veya nezaket dışı söz olarak kabul edebileceği, eleştiri ve anayasal ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, nitekim suça konu olduğu iddia edilen içeriklerin söylemlerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırasının toplum nezdinde saygıyla korunduğu yılları içerisine alan zaman dilimi de gözetildiğinde, toplum nezdinde yer etmiş hatırasını ve önemli konumunu zedeleyecek niteliği dahi haiz olabileceğinin mahkememizce mümkün görülmediği ve paylaşımların bu bağlamda Atatürk’ün hatırasına hakaret suçuna vücut vermediği kanaatine varılmıştır. Tüm dosya kapsamı, Anayasa, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Avrupa Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer bulan anlayış değerlendirilmiş; sanığın üzerine atılı Atatürk’ün Hatırasına Hakaret suçunun yasal unsurları bakımından oluşmadığı kanaatine varılmak sanık hakkında atılı suçtan CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince yukarıda yazılı değerlendirme ve gerekçelerle mahkememizce beraat kararı verilmiştir.

5816’dan yargılanan çok sayıda kişi var bildiğimiz kadarıyla, bu davaların yoğunluğundan bahsedebilir misiniz?

Kişisel tahminime göre yıllık 300 dava açılıyor. Tahminen 6 bin kadar da soruşturma açılıyor. Bunların zannımca 250 civarı 18 yaşının altında çocuk, 450-500 civarında da kadınlar. Tabii bunlar benim tahminlerim, en doğru sayıyı Adalet Bakanlığı açıklarsa görebiliriz. Bunların birçoğu sosyal medya paylaşımlarından ihbar ve şikayetle açılıyor. Benim gördüğüm kadarıyla her şikâyet dilekçesinde CHP il ve ilçe teşkilatları, Atatürkçü Düşünce Derneği merkez ya da şube temsilcilikleri, Eğitim-İş Sendikası temsilcileri, bezen de İzmir Barosu şikâyet ediyor. Bunlar 5816 davalarını köpürten odaklar.

Bana göre Demirkan Hocanın yaptığı duanın ceza hukukuyla hiçbir alakası yok. Ben her zaman söylüyorum 5816 kendileri gibi düşünmeyenleri köşeye sıkıştırmak için istismar ettikleri bir yasa. Daha önceki Boynukalın Hocayı da bu şekilde gönderdiler, şimdi yine aynısını yapıyorlar. Bu saldırıların ve tartışmaların temelinde Ayasofya’nın açılmasını hazmedememeleri yatıyor. Ayasofya’nın açılmasını tenkit edemediklerinden, biz açılmasına karşıyız demek Ortodoks ve Yunan dünyasının bir çeşit sözcülüğünü yapmak olduğu için, yan yollardan muhalefetlerini sürdürüyorlar. Ve bununla bitmeyecek, Ayasofya’da hutbeye çıkan imamın kılıcını, cübbesini, kıyafetini eleştirecekler, Ayasofya’da namaz kılan birinin kıyafetlerinden rahatsız olup onu eleştirecekler, havadan nem kapacaklar. Çünkü esas problem bu hocanın ne söylediği değil, Ayasofya’nın açılmış olmasının verdiği yenilmişlik psikolojisinin bastırılmaya çalışılması.

Teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.

Baran Dergisi 751. sayı