"Bilinen hadiseleri gevelemek ve bir şey söylemekten çok bir şey söyleme taklidi yapmak ve mihraksız çocuk uçurtması ihtimaller üretmek yerine, hadiselerin içyüzünü ve bâtınî motiflerini yakalamak, bunu İslâmî hareketin motive edici, yani uyarıcı, itici ve yönlendirici yakıtı yapmak."*gerek.

İBDA hareketinin başlangıcından günümüze kadar ortaya koyduğu gerçekler onun misyonuna uygun hareket etmek gerektiği zaruretini ihtar etmekte.

Kitleler, yüzyıllardır Batılı emperyalistlerin içimize yerleştirdikleri ajanları vasıtasıyla denetim altına alınmakta, zamanı geldiğinde harekete geçirilen Truva atları kendilerine verilen görevi ifa etmekteler.

Venezüella’da yaşananlar bugünün eseri değil, dünün neticesidir.
Abdülfettah Sisialçağı oldu-bitti ile bir gecede ansızın Mısır’ın başına musallat olmadı!
Saddam Hüseyin ve Kaddafi’nin başına gelenler, Suriye diktatörünün hegemonyası, Suudi hanedanın hali, Arap ülkelerinin durumu...
Dünyanın hali... Ülkelerin tutumu... İsrail, İran, Yemen, Irak her ülke ve her yer gizli açık örtülü işgal altında!...

29 Ekim 1923 tarihinde ne oldu hatırlayınız. 27 sene boyunca adına Halk Partisi dedikleri bir hareket Osmanlı mülküne taun misali musallat oldu. 3 Mart 1924: Nübüvvet ve risalet yoluna uygun Hilafet nizamını lağvettiler.

Bugün ne yandan bakarsak bakalım o zamanın Fettoş’u Ahbes’ti. Kendisine verilen görevi başarı ile tamamlayıp gitti. Sonra onun yerine hazırlanmış yedekleri devreye girdi. Biri olmazsa diğeri yerleştirildiği mekânda hazır bekliyordu.

Partiler kuruldu. Milleti galeyana getirecek hadiseler tezgahlandı. Çağdaşlık masalları ile avutulan millet, darbe tezgâhlarından geçirilerek kendi istedikleri kıvama uysun diye bütün değerleri budandıkça budandı.

Lûgat katliamı yapıldı. Mânâlar denizinin gülleri biçildi. Sadece bizim dedikleri havuzlara akıttılar her şeyi. Millet irfanına set çekmek için ellerinden gelen gayreti göstermenin ötesinde, müstevliler ne dediyse onu yaptılar.

Kurdukları sistemin dişlileri arasında öğüttükleri nesillerin idraklerini iğdiş ettiler. Sahte kurtarıcılar peydahlayarak tuzağa çektikleri herkesi avladılar... 

Bu bir sürek avıydı; devam etti, ediyor. Fettoş laini 15 Temmuz darbesinden önce geberseydi bugün adına methiyeler düzecek isimlerin sayısını aklımız havsalamız almayacaktı.

Keramet ehli büyük bir zat olarak pompalanacak, hizmetleri (!) ballandıra ballandıra anlatılacak, neredeyse arş-ı âlâyı kaplayacaktı. Allah’tan balonu söndü! Onun balonu söndü sönmesine de, hala gökyüzünde her renkten uçurulan diğer balonlara ne demeli?

"Hadisenin içyüzünü yakalamak ve bunu İslâmi hareketin motive edici yakıtı olarak kullanabilmek..."adına ortaya çıkan Şehid Salih Mirzabeyoğlu".. Hadiseleri raksettiren mânâyı yakalamak, teferruatı kendine bağlayıcı aslolan keyfiyeti okumak... Cesedin kendine tâbi olduğu ruhu bulmak.."için canını feda etti.

Seyyid Abdulhakîm Arvasî Hazretleri:
"Bizim meclisimizde bulunanlar sükût içinde otursalar ve sükûttan başka bir şey görmeseler bile, din bahsinde âlim geçinenlerin hatalarını keşfederler, bir bir çıkarırlar."diyor.

Abdulhakîm Arvasî Hazretleri’nin beyanını esas kabul eden İBDA hareketinin hiçbir ferdi sapık anlayışlara geçit vermez ve dost düşman kutupları birbirinden ayırır.

Şahıslar elbette her şeyleri ile tam olamazlar. Böyle bir iddiada bulunmak abesle istigalden başka bir şey olamaz.

Dâvâ’nın istemediği anlayışı kendilerine kalkan yapanların istikameti de yanlış olur.

Baran, Aylık, Akademya ve Furkan Dergileri takip edilmesi gereken yayın organları olarak her zaman gündemimizde olmalı. Onların yaygın bir şekilde okunarak her yerde görünür olmasını sağlamalıyız.

Bize istikamet veren doğrular gereğince ortaya konmuş ve İBDA olarak mühürlenmiştir. Selam İBDA anlayışına tâbi olanlara!...
 
*Salih Mirzabeyoğlu (Cuma Dergisi, 5 Ekim 1990 /24)


Baran Dergisi 630. Sayı