Baran Dergisi’nin her sene Ramazan ayında yapmış olduğu okur buluşmalarına son 6 yıldır katılıyorum. Aynı zamanda Baran Dergisi ve ekibini 6 yıl önce tanıdım ve o günden beri okuyor, yazıyor ve istifade etmeye çalışıyorum. 

Baran Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Kazım Albayrak’ın konuşmasıyla başlayan ve dergimiz yazarlarından Abdullah Kiracı, Mevlüt Koç, Nazif Keskin ve Star Gazetesi Yazarı Yakup Köse’nin de konuşmalarıyla sohbet havasına bürünen okur buluşmasında dergiyi takip eden okurlar da kendilerini tanıttı. Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun 16 Mayıs 2018 tarihinde şehit olması hasebiyle kendisine yapılan Telegram işkencesi ve nihayet suikasti üzerine konuşuldu. Kumandan ile dünya gözüyle tanışıklığı olanlar, örnek teşkil etmesi açısından onun hayatından anekdotlar aktardı. 
Daha önceki okur buluşmalarına nazaran gençlerin yoğunlukta olması beni ziyadesiyle sevindirdi. Vefatının da tesiriyle, gençlerin Salih Mirzabeyoğlu’nun eserlerine yönelmesi ve -onun mücadelesini sürdürmeye çalışan bir dergi olan- Baran Dergisi’ne alakayı çoğalttı diye düşünüyorum. Çünkü bir dergi olarak inkılab şuurunu daima diri tutmaya çalışıyor, Mirzabeyoğlu’nun deyişiyle “örgütlenme, şuurlanma, haberleşme ve istihbarat yönünde bir tünel açıyor” ve yönlendirici oluyor. Bunun örneklerini Baran Dergisi’nin geçmişinde, manşet ve yazılarında da görebilmeniz mümkün. 

Okur buluşması denildiğinde dergicilerin aklına gelen anlamı; ikramlar, çaylar, tanışma faslı ve havadan sudan konuşup ayrılmalar oluyor. Bundan önceki yıllarda birkaç edebiyat dergisinin okur buluşmasına katılmıştım ve sonuç bahsettiğim şekilden ibaretti. Yani “bir dergi niçin vardır” ve “bir dergi ne yapar” ve “bir dergi niçin okur buluşması yapar” şeklindeki soruların hiçbir cevabını alamadığım bu okur buluşmalarından sadece midem dolarak çıkmıştım. Hâlbuki eğer edebiyat dergisi ise günümüzde edebiyatın can çekişmesinden bahsedilip kültür ve ahlakın olmadığı yerde edebiyatın da olamayacağından yola çıkılarak meselelerin tek tek ele alınması ve alternatiflerin konuşulmaya başlanması gerekirdi. Fakat Salih Mirzabeyoğlu’nun da dediği gibi “Meselelerin çözümü bir yana, daha nelerin mesele olduğunu bile bilmeyen bir kültür vasatında” yapmış, anlamış gibi görünme derdine düşüyorlar.

Dergi çıkaranlar neden, niçin ve neye nisbetle dergi çıkardıklarının şuurunda değil. Haliyle çıkan dergiler bir süre sonra kapanmaya mahkûm oluyor. Kapanan dergilerin geçmişine göz attığım zaman klasik edebiyattan ileri gidilemediğini ve bir fikre nisbetle hareket edilmediğini görüyorum. Bir nevi tekrarlar silsilesi kendini açmamaya ve geriye doğru gitmeye başlıyor. 

“Neden dergi çıkarıyoruz?” sorusunun cevabı verilemediği için de muhtemelen iş ticari kaygıdan öteye gitmiyor. Fakat dergicilikte ticaretin de zor olduğu sert kayaya çarptıktan sonra anlaşılıyor. Uzun süre devam eden dergilerin ayakta kalma sebebi ise kemikleşmiş okuyucuları olması. Her ay dergiyi alan okuyucunun dergide okuduğu şiir, deneme, öykü vb. onun için bir şey ifade etmese de “anlamış gibi” yaparak hayatına devam ediyor. Anlamış gibi görünmenin adeta bir virüs gibi yayıldığı şu çağda, bu dergiler de iş yapıyor! 

Dergi Niçin Çıkar? 
Şu soruyu soralım: Dergi niçin çıkar? İdeolojik bir derginin, bir dava dergisinin çıkış gayesini Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun “İdeolocya ve İhtilâl” isimli eserinin “Kesin Tavır Alma, Yayın Organı ve Lider” başlığı altında kaleme aldığı bölümden aktaralım: “Mensupları arasında maddî ve manevî teması sağlama, iç ve dışa doğru tebliğ, telkin ve tesir, iç ve dışla ilgili haberleşme ve istihbarat, mensuplar arası kafa ve ruh disiplinini sağlama, örgütlenme.”

Aslında hangi alanda dergi çıkarılırsa çıkarılsın ideolojik olmak zorunda. Çünkü biz dergiyi gaye olarak değil vasıta olarak görüyoruz ve görmek zorundayız. Edebiyat dergisi de, ekonomi dergisi de içe ve dışa doğru tebliğ, telkin ve tesir ile hareket etmeli ve inandıkları ideoloji üzerinden dergi faaliyetlerini yürütmeli. Çünkü dergi, yol gösterici bir zemin, ufuk açıcı bir kitap ve fikrî ihtiyaçlarımıza cevap temin eden bir yapı olmak zorunda. “İnsan başı ile fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa”nın “fikir” olduğu göz önüne alındığında, buna nisbetle hareket eden dergilerin sayısı bir iki taneyi geçmiyor maalesef!

Ayrıca dergi çıkaranlar ve okuyanlar şunu sormalı kendilerine: Bütün Fikir’e nisbetle bir hakikatin varsa, adı ve vasfı ne? Bunun sosyal, siyasî, iktisadî başta olmak üzere toplumumuza sunduğu çözüm teklifleri ne? Şimdi, bütün bunların olmadığı yerde çıkan dergilerin güttüğü dâvâ ne?.. Söyleyecek bir fikrin varsa hani nerede? Senin fikrin, “Varlığı zorunlu Mutlak Fikir’in beşerî olamayacağı”, bu yüzden ve mecburen buna muhatab bir “Bütün Fikir”in gerekli olduğu temel hakikatinin neresinde?

Gelelim Baran Dergisi’ne… Büyük Doğu-İbda fikriyatına bağlı olarak 12 senedir yayın hayatına devam eden Baran Dergisi, birçok engellere rağmen çizgisinden en ufak taviz vermeden, her hafta olmak şartıyla tüm turkuvaz bayilerinde satılıyor. 

2007 senesinden beri Kemalistler, Fetullah Gülen örgütü ve TÜSİAD’ın memlekete verdiği tahribatı neredeyse her sayısında dile getiren Baran Dergisi, eğitimden kültüre, devlet politikasından ekonomisine kadar her alanda da yönlendirici olmuş ve geleceğe dair ne yapılması gerektiğini de feraseti ve basiretiyle göstermiştir. 

Baran Dergisi, BD-İbda’nın temsilcisi olmamakla birlikte o fikrin bağlısı ve ona nisbet eden bir yapıdır. Klasikleşmiş habercilikten ve yayıncılıktan uzak Büyük Doğu İbda ideolocyasına nisbetle haber yapmakta ve olaylara bu çerçeveden bakmanın şuuruyla hareket etmektedir. Derginin ekibi de, yayın organlarında en büyük telkine memur olduklarının şuuruyla hareket etmekte, Salih Mirzabeyoğlu’nun lif lif işlediği İbda’nın duyulması, yayılması ve anlaşılması için temsilciliğine ve muhabirliğine talip olarak hareket etmektedirler. Dergiyi gaye değil gayeye giden bir araç olarak görmektedir.

Baran Dergisi, okuyucunun isteğine göre veya sistemin çarklarına göre değil, Büyük Doğu İbda’nın bizden istediğine göre şekillenmektedir ve bu doğrultuda yayın yapmaktadır. Mirzabeyoğlu’nun “Yayın organı düşünmenin organı olurken, yüksek sesle düşünmenin de örneği olmalı ve mensuplarına bu şuuru iletmelidir”* ölçülendirmesiyle hareket etmektedir.

Baran Dergisi, her geçen gün yükselen trajı ve genişleyen kadrosuyla yoluna devam etmektedir.


*İdeolocya ve İhtilal-Salih Mirzabeyoğlu. 2. Basım. sh.114

Baran Dergisi 595. Sayı