Selâm ile,
Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun şehadetinden hemen evvel ikaz ettiği ve “Hicrî 1400 Gergini” diyerek işaret ettiği senelerden biri olan Hicrî 1441 senesi, beklenmedik bir sürü hadisenin cereyanıyla devam ediyor. Virüs salgınının tesiriyle dünya düzeni sarsılırken ortaya çıkan işsizlik ve diğer ekonomik problemler, yavaş yavaş siyasî karşılıklarını da doğurmaya başlıyor. ABD’de polisin zenci George Floyd’u kameralar karşısında katletmesi, virüs salgını sebebiyle işsiz ve ümitsiz kalan halkı sokaklara döküp ABD’yi yangın yerine çevirmeye yetti. Dünya düzeninin hâkimi olarak görülen devletin vaziyeti bu iken Çin ve Rusya gibi devletlerin de bir kaç adım geride olmak dışında ABD’den pek bir farkı yok. Ekonomik sıkıntıların devlet otoritesini altüst etmesiyle karşı karşıyalar. Üstelik bu üç devlet arasındaki siyasî itiş-kakış da iyiden iyiye artıyor.

Global mânâda vaziyet bu iken İslâm dünyasının gözünün üzerinde olduğu Türkiye’de ise hep aynı terane... Muvazaacı karakteri dolayısıyla 28 Şubat ve 15 Temmuz ile hakkıyla hesaplaşamayan iktidarın pısırıklığı Batıcı Kemalist rejim gardiyanlarının ellerini ovuşturmasına sebep oluyor. 

Bir taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında “diktatör”, “tek adam rejimi”, “yönetemiyor” gibi kelimeler kullanılarak şuurlara bu fikirler aşılanırken, diğer taraftan ise emniyet içindeki bir çete 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin karşısında durmuş olan kesim ve kişileri itibarsızlaştırmak ve mümkünse suçla ilişkilendirerek tutuklamak için suçsuz kimseler hakkında suç uydurup kumpaslar kuruyor. 

Hatırlayacak olursanız geçtiğimiz aylarda Gazeteci Fazıl Duygun, TEM ekipleri tarafından gözaltına alınmış ve yapılan sorgusunda; yeniden yargılama gerekçesiyle tahliye olan, yapılan yeniden yargılamada beraat eden ve beraat kararı Yargıtay tarafından onanan Salih Mirzabeyoğlu hakkında yargı kararının hilâfına “İBDA-C Terör Örgütü’nün Sözde Lideri” olduğu ifâde edilerek bir takım sorular sorulmuştu. 

Yani; emniyet içindeki bir çete, uzun ve meşakkatli bir hukuk mücadelesi neticesinde suçsuzluğu yargı tarafından tescillenen Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu hakkında suç uydurmaya teşebbüs etmişti. Bizi takip edenler bilir ki, memleketin aleyhine bir hamleye girişileceğinde yüzde yüz yerli ve millî olan Büyük Doğu-İbda hareketi her daim memleket düşmanlarının ilk hedefi olmuştur. Bu teşebbüs de, yarın için planlanan operasyonlara kapı aralamak için kurulan bir kumpastır. 
Nitekim, dergimizin avukatı Hamza Uçan, geçtiğimiz hafta emniyet içerisinde yuvalanmış bu çeteye karşı bir suç duyurusunda bulundu. BARAN dergisi olarak bu sürecin sonuna kadar takipçisi olacağımızı, emniyet müessesesi içindeki bu çetenin elemanları tespit edilip cezalandırılıncaya kadar da hukukî haklarımızı sonuna kadar kullanacağımızı, buradan ilân ederiz. 

Yalnız biz de değil, 15 Temmuz gecesi direnen kim varsa, bugün neredeyse hepsine yönelik benzer teşebbüslerde bulunulduğunu işitmekteyiz. Her ne kadar bugün Türkiye’de “darbe” kelimesi “FETÖ” ile özdeşleştiriliyor olsa da; adı ister FETÖ olsun ister KETÖ, Batıcı, kuyrukçu, lâik, Kemalist rejim gardiyanları bir kez daha harekete geçmiştir. 

Kapağımızda, dünya düzeninin yıkıldığı bir zamanda, yeni dünya düzeninin kurulacağı mekânda, çağın yönlendirici fikri İbda ve onun mimarı Salih Mirzabeyoğlu’na yönelik girişilen bu yeni kumpas çerçevesinde “Kemalist Rejim Gardiyanları İş Başında!” manşetini attık. Kapak mevzumuzu Ömer Emre Akcebe, “Proust Fenomeni ve Rutin Dışı İşler” başlıklı yazısında işledi. 

Av. Hamza Uçan ile emniyet içerisindeki mevzubahis çeteye yönelik yapılan suç duyurusu hakkında konuştuk. Mevzuu tafsilatlı bir şekilde anlatan Uçan, “Mirzabeyoğlu davasının Türkiye’de darbelerle hesaplaşmanın turnusol kâğıdı olduğunu” söylüyor. Alâka ile okuyacağınızı düşünüyoruz.

Sinami Orhan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın “cinsî sapkınlık” hakkında okuduğu hutbenin ardından bazı Baroların küstahça açıklamalarıyla hararetlenen “Baro” tartışmaları çerçevesinde bir takım tavsiyeler ihtiva eden “Barolardaki Ulusalcı Tekeli Kırmanın Yolu” başlıklı bir yazı kaleme aldı. 

New York Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde ekonomi profesörü olan Nouriel Roubini’nin dünya düzeninin vaziyetini ve ilerleyen günlerde nelerle karşılaşılabileceğini izah eden “2020’lerde “Büyük Buhran”ın Kaçınılmaz Olmasının On Sebebi” başlıklı yazısını ehemmiyetine binâen tercüme ettik. 

Çakal Carlos (Salim Muhammed), “Trump DSÖ’ye Niçin Saldırıyor?” başlıklı yazısında Trump’ın DSÖ’ye saldırmasının sebebini izah ederken Venezüella’nın içinde bulunduğu vaziyetten dem vuruyor. 

Bir zencinin polis tarafından öldürülmesinin ardından ABD yangın yerine döndü. Bu hususta ABD’de bulunan Doç. Dr. Mehmet Özkan ile bir röportaj yaptık. 

Bahattin Yeşiloğlu, “Babalarımız” başlıklı yazısında, aldığı bazı vefat haberlerinin kendisinde doğurduğu hisleri aktarmaya çalışıyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz. Bilhassa ABD ve Çin’in artarda aldığı kararlar ve attığı adımlar ile alâkalı haberleri, koronavirüs salgınının ortaya çıkardığı ekonomik şartların gittikçe sertleşen siyasî yansımaları olarak okuyabilirsiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle...

Allah’a emanet olun...