Selâm ile…

15 Temmuz darbe teşebbüsüne “halk ihtilâli”yle cevap veren Müslüman Anadolu, 16 Nisan 2017’de gerçekleştirilen referandum ile Türkiye’deki parlamenter sistemin sona ermesine yâni Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne “evet” diyerek; Kemalist rejimle hesaplaşılsın diye hükümete “tam yetki” verdi. Akabinde Erdoğan’ı “yeni sistemin ilk cumhurbaşkanı” olarak seçti…

Bugün en çok tartışılan mesele ise yine cumhurbaşkanlığı sistemi… Erdoğan düşmanlığında bir araya gelmiş, neresinden bakarsan bak birbirine benzemez muhaliflerin Cumhurbaşkanlığı sistemini iptal ve parlamenter sisteme dönüşten bahsetmediği tek bir gün geçmiyor. Memleketin bir kısmı hararetle Cumhurbaşkanlığı sistemini savunuyor, bir kısmı ise yarım asırdan fazla süre icra edilip de memlekete hiçbir fayda getirmeyen parlamenter sistem için methiyeler düzüyor, güzellemeler yapıyor. Bu da tarafgirlikten mesele dahi konuşulamayan, dolayısıyla hiçbir mevzuda çözüm üretilemeyen çamurdan manzarayı ortaya çıkarıyor. Şimdi biz mesele konuşalım:

Hadiselerin son sürat yaşandığı süreçte cumhurbaşkanlığı sisteminin memlekete fayda sağlayacağı öngörülüyordu. Nitekim bazı meselelerde faydası görüldü; buna mukabil bir türlü istenilen netice elde edilemedi, sistem layıkıyla müesseseleşemedi ve işletilemedi. Teorik olarak istişare ve denetim mekanizmalarını içinde barındıran sistem, istişare ve denetimin olmadığı, tüm yükün tek bir şahsın omuzlarına bindiği bir yapı hâline dönüştü. İstişare ve denetim noktasında hayati ehemmiyeti haiz görülen “Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulları” kendisinden beklenen vazifeyi icra edemeyecek biçimde yapılandırıldı, ufku kollamanın ve strateji geliştirmenin mutfağı olması gerekirken göstermelik müesseselere dönüştü. Yeni sistemde vazifesi yalnızca mutfakta pişen politikayı icra olan “Bakanlıklar” ise parlamenter sistemden kalma alışkanlıkların terkedilememesi sebebiyle eski sistemde olduğu hâliyle yaşamaya devam etti.

Esas problem ise şu ki; aydın liyakati haiz insanlar sistemin paydaşı hâline getirilmediği için müesseseleşme ve sistemde derinleşme sağlanamadı. Kemalizm’in çeşitli müesseselerle yaptığı yapılamadı. Menfaatperest tiplerin dört köşeyi tuttuğu, iktidarın değişmesiyle değişecek bir yapıyla karşı karşıya kaldık. Kapak mevzumuzla alâkalı röportaj yapmak için isim arayıp da bulamamamız, görüşüne başvurmak istediğimiz birçok kişinin bu hususta görüş bildirmekten imtina etmesi bunun en bariz göstergesi olsa gerek… Doğru bildiğinde ısrar edemeyen ve menfaati için hakikat kabul ettiğinden vazgeçen tiplerle müesseseleşme ve derinleşme sağlanamaz. Bu olmayınca da iktidar değişince değişen bir devlet yapısı ortaya çıkar ki, bilâkis devlette esas olan devamlılık olmalıdır.

725. sayımızda bu meseleyi işleyip, “Kadrolaşma ve Kurumsallaşmada Kemalistlerin 'Çeyreği' Kadar Olamadınız!” manşetini attık. Kapak mevzuumuzu, “Ahlâkî İktidar Tesis Edilmeden Fikrî İktidar Olmaz” başlıklı yazısında Ömer Emre Akcebe işledi.

Sinami Orhan, İstanbul 10. ACM’de savcı Ahmet Uray’ın Yargıtay kararını tanımayıp “örgüt yöneticisi Salih İzzet Erdiş hakkındaki beraat kararının Yargıtay incelemesinden geçmeden kesinleşmesi” ifadesiyle mütalaasında “Hukuku Katletme Teşebbüsü”nden bahsediyor.

Araştırmacı Yazar Arif Keskin ile İran'lı nükleer bilimci Muhsin Fahrizade suikastının perde arkasını konuştuk.

Çakal Carlos (S. Muhammed), bu haftaki yazısında Maradona’dan ve Fahrizade suikastinden bahsediyor.

Bahattin Yeşiloğlu, "Dostlarla Hasbihâl" başlıklı yazısında Mimar Sinan'ın şaheserlerinden Süleymaniye Camii'nin "musikisi" vesilesiyle idrak mevzuuna değiniyor.

Geçtiğimiz hafta Altun Silsile'nin 33. halkası Manzur-u Nazar-ı Pîran-ı Kiram Esseyyid Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'nin ebediyete irtihaliydi. Kâzım Albay bu vesileyle Efendi Hazretleri'yle alâkalı bir yazı kaleme almıştı. Bu hafta yazının ikinci bölümünü yayınlıyoruz: "Abdülhakîm Arvasî’de Fıkıh”…

Tarık Sezai Karatepe, “Kelle Koltukta Bir Serdengeçti!” başlıklı yazısında dava adamı Osman Yüksel Serdengeçti’den bahsediyor.

Osman Temiz ise “Uyanmak Adına Uyarmak veya Uyandırmak İçin Açık Adres: Yürüyen Büyük Doğu: İbda” başlıklı yazısıyla dergimizde.

Genç yazarlarımızdan Eren Haklı’nın bu haftaki mevzuu ise “Sadaka-i Câriyenin Yanlış Tatbiki”…

Bu hafta muhtevamız böyle…

Nice sayılarda görüşmek dileğiyle.

Allah’a emanet olun.