Selâm ile…

2021 yılı ABD, Çin ve Rusya arasında gerginliğin son derece yükseldiği bir sene olarak başladı. ABD ile Çin’in karşılıklı atışmalarıyla birlikte “yeni bir soğuk savaş mı geliyor?” diye düşünülürken Rusya ile Ukrayna krizi etrafında yaşananlar ve bunun çatışmaya evrilme potansiyeli ise yeni bir dünya savaşına işaret eder mahiyette…

II. Cihan Harbi’nin ardından kurulan sistemin çöküşünü yaşıyoruz. ABD ile SSCB arasında liberalizm-sosyalizm rekabeti merkezinde bir nevi danışıklı-dövüş olan Soğuk Savaş üzerine kurulan bu düzen, 1970’ler itibariyle Çin’in sisteme dahil edilmesi ve iktisadî rejimin değişmesi gibi güncellemelerle yoluna devam etmiş, SSCB’nin infilak ettirilmesiyle 1990’lardan itibaren ise ABD’nin lider olduğu, Batı menşeli modernist fikirlerin tüm dünyaya hâkim olduğu global müesses nizam iddiasını taşımıştı. Zira, Maoist Çin Halk Cumhuriyeti de, Sovyetlerin yıkılışının akabinde ortaya çıkan Rusya Federasyonu da Batılılaşmış ve artık anlayış bakımından ABD’den farksız ülkeler hâline gelmişti. I. Cihan Harbi de, II. Cihan Harbi de Batılıların menfaati için birbirini nasıl gırtlakladığının ispatıdır; bugün mevzubahis bu güçler arasındaki menfaat kavgası ise kendisini bir kez daha göstermiş bulunmaktadır.

Yüzyıllar süren bir serüvenin neticesinde tüm dünya modernizme ram olup Batılılaşırken, hatta Müslümanların da büyük bir çoğunluğu bu furyaya kendini kaptırırken, hayatın her şubesini kuşatıcı bir vasfa sahip olan hakikî İslâm anlayışı ve onun ortaya çıkardığı medeniyet öz hâlinde de olsa modernizmin dışında kaldı. Dolayısıyla maddeyi kurcalamak suretiyle hakikate erişebileceği zannı taşıyan ve insanı ruhî hasletlerinden arındırıp maddeye hapseden indirgemeci anlayışa karşı insanlığa hak ettiği düzeni yeniden vazeden bir tek İslâm kaldı!.. Özü ise bugün Anadolu’da… Dolayısıyla her biri dünyaya aynı şeyi vaadeden Batılı ve Batılılaşmış güçlerin kendi aralarındaki kavganın neticesinden ziyade, mesele Anadolu’dan yükselecek sancağın gölgesine erişebilmek adına “tarihî misyonu” yüklenebilecek anlayış ve iradenin müesseseleştirilmesidir.

Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “II. Dünya Savaşı Sonrası Kurulan Düzen Her An Yıkılmak Üzere Sır Anadolu’da” manşetini attık. Kapak mevzumuzu “Sır Anadolu’da Gizli” başlıklı yazısında işleyen Ömer Emre Akcebe, “İşte, şimdi Türkiye ve dünya için yeni bir başlangıcın eşiğine gelmiş bulunuyoruz; İngiliz tarihçi Arnold Toynbee, “İstikbâl İslâm’ındır!” demişti, değil mi?” diyor.

Kapak mevzumu ile alâkalı olarak Prof. Dr. Alaeddin Yalçınkaya ile bir söyleşi yaptık. Bu söyleşide Rusya-Ukrayna krizini, ABD’nin bu bölgeye yönelik politikasını ve Türkiye’nin vaziyetini konuştuk.

Kendisi de bir Filistinli tutsak olan Çakal Carlos (Salim Muhammed), bu hafta “Filistinli Tutsaklar Günü Vesilesiyle” değerlendirmelerde bulundu.

Mısırlı gazeteci Yasir Abdülaziz ile yeniden onarılmaya çalışılan Türkiye-Mısır ilişkilerini konuştuk. Bu röportajı alaka ile okuyacağınızı düşünüyoruz. Yine Türkiye-Mısır ilişkilerinin seyrini dergimizi ortasayfasında sizler için derledik, burada gazeteci-yazar Mustafa Özcan’ın mevzu ile alakalı görüşlerini de bulabileceksiniz.

Abdulkerim Kiracı, “Nerede O Eski Ramazanlar?” başlıklı yazısında Osmanlı’da Ramazanların nasıl idrak edildiğine temas ederken Ramazâniyye, ıydiyye ve ilâhîlerden bahsediyor.

Enes Bayramoğlu, “Nereden Nereye ve Nasıl Geldik -Kemalizm, Muhafazakârlık ve İtikada Suikast-” başlıklı yazısında Anadolu’da Müslümanların acı serencamını ve “Müslümanların” İslâm davasına verdiği zararı mevzu ediyor. Bu kıymetli yazının okunmasını şiddetle tavsiye ediyoruz.

Kâzım Albay, “İslâmî İlimlerin Hadislere Yaklaşımı”nı ele alırken İslâmî ilimlerin hadis ve sünnete yaklaşımındaki usul farklılıklarından bahsediyor.

Dergimizde ayrıca sizler için derleyip yorumladığımız haberleri de bulabileceksiniz.

Gelecek sayımızda görüşmek dileğiyle…

Allah’a emanet olun.