Geleneksel (sürekli) hâle gelen okur buluşmalarından birini Ramazanın 13. günü (18 Haziran 2016) BARAN ve AYLIK dergilerinin Kasımpaşa’daki lokalinde gerçekleştirdik. İftarı bir lokantanın önünde açık havada hep birlikte yaptık. Kumandana ve İslâm için çalışanlara dualarımızla oruçlarımızı açtık. İftardan sonra hep beraber Camii Kebir’e geçerek akşam namazını cemaatle eda ettik. Salavatı şeriflerle camiden çıktık ve derginin lokalinde tertib ettiğimiz okur-dergi buluşmasına geçtik.

Başlangıç konuşmamda, mevcut rejimden memnun olmadığımızı belirterek, İslâm’ın tatbik edileceği bir rejim için BD-İBDA kavgası verildiğini söyledim. Davanın istediği liyakat şartlarına nazaran eksikliğimizi içtenlikle belirterek, her şeyden önce ihtilâl şuurunun diri tutulması gerektiğini vurguladım. Ve ideolojik eğitim eksikliğinden yılgınlık ve kararsızlığa düşüleceğinden ve İBDA harici İBDA’cılık tehlikesinden bahsettim.

Okur buluşmasından maksadın okurla tanışma ve yayınlarımız hakkında fikir alışverişi olduğu için sözü okurlarımıza bıraktım ve hasbihal şeklinde istişare toplantımız devam etti. Kur’an’ın inmeye başladığı Ramazan’ın bereketini düşünerek bir arkadaşımız duygulu sesiyle Kur’an’dan bir bölüm okudu.

Meselelerimiz ne olmalıdır? Aslında BARAN ve AYLIK sadece bir vasıta… Allah’ın rızasını kazanmaktır esas olan… Bu noktada kalbî duygularını paylaşan okur ve gönüldaşlara teşekkür ederim. İhlasla çalışan tüm cepheleri de hayırla andığımızı belirteyim. Akademya’nın tertip ettiği Yürüyen Büyük Doğu Sempozyumunu da hatırlattık. Zaten sempozyumda sunum yapacak olan yazarlarımızdan Kenan Durdu da kardeşi Erdal Durdu ile iftar ve okur buluşmamızda yer almıştı. Erdal kardeşimiz, dindar Kürtlerin dergide daha çok sahiplenilmesi gerektiğinden bahisle, “bizler ne devletiz, ne PKK’yız” dedi. BARAN yazarı Sezâi Kırlangıç’ın bu hususta yazılarının olması iyi, dedi. Farklı alanlarda ve Telegram’la ilgili yazılar beklediğini ifade etti. Kenan kardeşimiz ise BD-İBDA aydınlar zümresinin ve İBDA etrafında kütüphane oluşması gerekliliğinden bahsetti. Bu eksikliğe vurgu yaptı.
Eğitim mevzu da konuşuldu ve Ak Partinin millî eğitimde çok kötü durumda olduğu belirtildi. Nesiller eğitim alanında solculara bırakılmış, öyle ki İmam-Hatiplerde bile Doğu Perinçek grubu örgütlenmeye başlamış.

Bir okurumuzun sorması üzerine, fikir dergileri içinde BARAN ve AYLIK’ın satışlarının iyi ve istikrarlı olduğu, bunu dağıtım firmasının da ifade ettiği belirtildi.

Şu hususu belirtelim ki BARAN ve AYLIK dergilerinin kıymeti kendinden ibaret olmayıp mensup olduğu BD-İBDA dünya görüşündendir. Ve bir dünya görüşü ve cemiyet kavgası olduğu için her zaman istikrarlı bir okurumuz vardır ve diğer dergilerden farkımız da esasen cemiyet modeli olan ideolocyamızdır.

Ramazan gönüldaşımız, eskiden etki tepki vardı, şimdi bunun kalmadığını ve Gazi Mahallesi’nde oturduğunu ve namaz kılan oruç tutan Kürtlerin çocuklarının Marksist olduğunu ve gözükara eylemler yaptıklarını söyledi.

Bu mevzuya paralel dost acı söyler hesabı bir tesbitte bulunalım ki, ona göre hatt-ı hareket takip edelim. İslâmcı olan çoğu ailelerin çocukları, İslâmcı değil, sadece muhafazakâr ve pratikte de seküler olmaktadır. İslâmî bir dünya görüşü özümsenmediği için hayatla İslâm’ın bağı kurulamıyor ve seküler eğitimin kurbanı olarak kafalar bomboş kalıyor. Dava-ideal falan hak getire! Hâlbuki gençlik enerji, düşünce, sorgulayan ve açan demek iken, genç yaşta böyle bir ihtiyarlık söz konusu oluyor. Sorumluluk hepimize!
Okurlarımızın hiç biri Kumandan’ın konferansını kaçırmamış ve sormam üzerine, konferans metnini tekrar tekrar okumuşlar. İBDA’nın tüm mevzu ve meselelere bakışındaki berraklığı bazı hususları ifade ederken okurlarımızın yüzünde hissettim ve memnun oldum. Leb demeden leblebiyi anlama veya mümin gözlerdeki feraset. Allah artırsın ve sürekli yenilesin. Çünkü kendini yenilemeyen pörsük gönüldaşların durumuna düşeriz.

Kumandanın konferansta peşin fikir hakkında söylediği, “18 yaşında Komünist oluyor, Müslüman oluyor, sonra hadiseler de seni doğruluyor vs” mealindeki misal konuşulur. Kenan Durdu gönüldaş, Sartre’nın 15 yaşında bir kız arkadaşını sinema kapısında beklerken “Tanrı yok!” diye haykırdığını ve bütün ideolocyasını bu peşin fikir üzerine kurduğunu hatırlatır.
Müdavim okurlarımızın yanında liseli gençler ağırlıktaydı okur buluşmasında. Kimisi az konuştu, kimisi Kumandan’ı ve dergileri okuduğunu söyledi. Yeni ve genç yazarlarımızdan Kubilay Akın Gürel, “ben sosyal medyadan Mirzabeyoğlu’na özgürlük eylemlerini gördüm, İsmailağaya yakın idim. Sizin Mahmud Efendi hakkındaki yazılarınızdan da etkilendim” dedi. Okur buluşmasında ağırlıklı olan görüş, sosyal medyaya önem verilmesi şeklinde idi. İnternet üzerinden reklam, twitter ve facebook’ta yazı ve resim paylaşılması… AYLIK dergisi sitesine ziyaretlerin fazlalığından bahsedildi. BARAN’ın yeni sitesi de beğenilmiş.

Daha önce dergide kısa süre de olsa çalışan arkadaşlar da iftar ve okur buluşmasına geldiler. Dergide çalıştığı kısa sürede tashih yaparak dahi Türkçelerini, kelime haznelerini, anlayış ve kültürlerini geliştirdiklerini söyleyerek gençlerin BARAN’da staj yapmalarını tavsiye ettiler. Biz de onları tekrar aramızda görmekten memnun olduk. BARAN’ın bir okul vazifesi görmesinin idrakinde olarak. Yazı işleri müdürümüz M. Taha İnci, yayın kurulundan Abdullah Kiracı, Nazif Keskin, editoryadan Fatih Turplu, Ömer Emre Akcebe, Faruk Hanedar, Oğuz Can Şahin, Baran Demir, İBDA Yayınevi’nden Mehmet Tarakçı ve Osman Temiz de iftara katılanlar arasındaydı. Sadıklardan Hazret Karagöz Ukrayna’dan bir misal vererek Telegram’dan bahsetti.
Abbas Kiracı, “Tarikat, Cemaat ve Mehdilik” yazısının tekrar yayınlanmasını istedi. Hasan Parmaksız ise iktibas köşesi açıp soldan vs. kaliteli yazıların konmasını söyledi.
Star Gazetesi köşe yazarı Yakup Köse gönüldaş, BARAN’ı takip ettiğini belirterek, cezaevlerindeki gönüldaşlara dikkat çekti. Bayramlarda en azından bir kartpostal atılmak suretiyle unutulmadıklarının gösterilmesini beklediklerini söyledi. Dergide okur köşesinde cezaevindeki gönüldaşların yer alması gerektiğini hatırlattı. Sorulara hemen cevap verme usulünce, cezaevlerindeki gönüldaşların sıcaklığını her zaman içimizde diri tutma gerekliliğinden bahsettim ve gerekli uyarıları yaptım.

“İdeolocya ve İhtilal” eserinden yayın organı bölümünden bazı hatırlatmalar yapıldı: Mensuplararası maddî ve manevî temas (irtibat). İçe ve dışa doğru tebliğ, telkin ve tesir (propaganda). Mensuplararası kafa ve ruh disiplinini sağlama (eğitim). Örgütlenme. İç ve dışla ilgili haberleşme ve istihbarat. Dayanılacak sınıf hedefi (hedef kitle). Bütün bunların karşılıklı etkileşim içerisinde olacağı ve okurlarımız dâhil herkese sorumluluk düştüğü, dava planında görülen eksiklikleri kapatmanın her gönüldaşa farzı kifaye olduğu üzerinde duruldu. Karşılıklı etkileşim içerisinde samimi bir atmosferde muhasebe yapıldı.

Ölüm Odası’nda farklı mevzuların bir arada olmasına misal olarak, bir sehpa veya masanın üzerinde bulunan değişik eşyaları taşıması gösterilir; dilin taşıyıcı rolüyle, zıt gibi görünen kelimelerin birbirlerini doğurdukları anlatılır. Ölüm Odası’nda, tıpkı insanın âlemin bütün unsurlarını taşıması gibi iştikak, ebced ve lügat vasıtasıyla ve daldan dala tedailerle lisanın küllî vasfına işaret edilmektedir. Daha sonra Halil Kantarcı gönüldaş bana bu mevzu ile ilgili şöyle dedi:

“Kumandan Damlaya Damlaya eserinde dış yüzden birbiriyle alakasız vakaları ve mevzuları bir araya getirmişti. Hırka-i Tecrit ve Furkan eserlerinde ise bunu ebced hesabı ilişkisinden sadece kelimeleri kullanarak yaptı. Tilki Günlüğü eserinde her iki usulü işledi, fakat vakıa, mevzu ve kelimeleri “Tablo”, “Düşvâri” gibi başlıklar hâlinde ayırdı. Ölüm Odası’nda ise hem vakıaları ve hem de kelimeleri birlikte ve birbirinden ayırmadan işliyor.”

İnceliklerin dini olan İslâm’ın her mevzuda derinleşmesinin ifadesi olan İBDA Fikriyatı’nın zevkini duyanlar kendi alanlarında da ilerlerler, imanlarını her an tahkik ederler. Bu ayki (Haziran 2016) Aylık dergisinde yayımlanan Mevlüt Koç’un “Zevk’e Dair” yazısı okumayanlara tavsiye edildi. Ayrıca Abdullah Kiracı, Kenan Durdu’nun Baran’daki laiklikle ilgili yazısının işin psikolojik yönünü işaretleyerek karşı tarafın laiklik vasıtasıyla belki de farkında olmadan ne istediğini gösterdiğini söyledi. Türkiye’de laikliğin bir ideoloji değil bir psikoloji haline geldiğini güzel bir şekilde açıkladığını ifade etti.

Ramazanın bereketiyle zekâtını da bırakan arkadaşlar oldu. İsimlerini tabiî ki vermiyoruz. Allah kabul etsin.

Buluşmayı kısa tutmaya çabalamamıza rağmen saat 12’yi buldu ve biraz da geçti. Malûm sahur da var. İsteyen arkadaşların dergide sahura kalabileceği söylendi. Tekbir ve “Yaşasın Kumandan Mirzabeyoğlu” sloganlarından sonra birbirimizle kucaklaştık. Katılımcılar buluşmanın zevkli geçtiğini belirttiler ve en yakın zamanda yeniden buluşmak dileğiyle vedalaştık.

 
Baran Dergisi 493. Sayı