Türkiye-Suriye sınırında yaşananlar üzerine tartışmalar devam ediyor. Bu noktada ben de birkaç şey söyleyebilirim. Türkiye, 1930’ların başında Anadolu Kürtlerinin bir kısmını Suriye’ye gönderdi. Kürtler, aradan geçen on yılların ardından Suriye’de ayaklanmalar başladığında Suriye tarafından vatandaş olarak kabul edildi ve kimlikleri verildi. Bu süreçte Suriye rejimi ve Rusya’nın koruması altına girdiler. Onlara kalkan olan bir diğer güç ise ABD oldu; ABD, onları belli şekillerde koruyarak ve memnun ederek kandırdı. Türkiye’ye karşı kullanılacak bir güç olarak organize etti. Neticede Türkiye ile karşı karşıya geldiler ve direnemediler.

Sorgulanması gereken asıl mevzu bundan sonra ne olacağı. Çünkü sınırda çatışmaların durdurulması geçici bir çözüm. Türkiye’nin orada oluşturacağı güvenli bölgede düzen kurması son derece zor olacak. Üç milyonun üzerinde mülteciyi barındırıyor Türkiye. Bunun için çabalaması anlaşılır; fakat bu bölgede savaştan kaçan sivillerin yanı sıra birçok tekinsiz insan da olacak. Suriye’de cihadı ifsad eden Suudilerin arkasında olduğu insanlar da... Önümüzdeki süreçte Türk ordusu ile Suriye ordusu karşı karşıya gelebilir.

Türk ordusu son derece güçlü bir ordu. Esasında kurulduğundan beri öyle; fakat birçok sızma yedi. Siyonist-emperyalist ajanlar ordunun içine yerleşti ve manipülasyon yaptılar. Şimdi yeniden vatansever bir çizgiye yönelen ordu, halkını koruma vazifesine döndü. Maalesef Kürtlerin bir kısmının manipüle edilmesiyle Kürtlere karşıymış algısı oluştu. Fakat biliyoruz ki, Türkiye’deki Kürtlerin büyük çoğunluğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy veriyor. Bu bölge üzerine hep kara senaryoların ortaya koyulduğu bir bölge ve burada barış hep uzakta. Arapların, Türklerin ve Kürtlerin düşmanları bu vaziyetin muhafazası için uğraş veriyor. Belki kendileri ellerine silah almıyor; fakat bölge halklarının ve ülkelerinin birbirleriyle çatışmasını sağlıyorlar, güçlenmesini engelliyorlar. Müslümanların Mekke, Medine, Kudüs gibi mukaddes şehirlerini işgal altında tutuyorlar.
***
Fransız Özel Kuvvetleri geçtiğimiz hafta Türkiye’nin operasyon yapacağı bölgelerden çekildiğini açıklamıştı. Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nı düzenlemesine en çok karşı çıkan devletlerden biri de Fransa’ydı ve Türkiye’nin bu operasyonunun DAEŞ’i yeniden dirilteceğini işlediler. Dış müdahale birçok şeye sebep oluyor. Bağdadî, gerçek bir Müslüman ve Irak vatanseveriydi. Irak’a atılan bombalar miras olarak DAEŞ’i bıraktı. Bağdadî, yoğun müdahale sebebiyle yerini değiştirmek zorunda kaldı; fakat bölgede olduğunu düşünüyorum. Bazı Fransızlar, ortaya çıkan bir video üzerinden onun uzak bir yerlerde olduğunu iddia ettiler. Bence bu tam bir saçmalık, bırakıp gittiğini düşünmüyorum. 

Mesele şu; Fransızlar Bağdadî ile özel olarak ilgileniyor; fakat merak ediyorum kendisi hiç Fransa’ya gelmiş midir veya Fransızca konuşmayı biliyor mudur? Irak, Fransa’nın özel alâka sahalarındandı. Irak’ın İran ile yapmış olduğu savaşa değinelim mesela. Fransa’nın burada aktif bir rolü vardı. İran ve Irak’ta büyük tahribatlara yol açan bu savaşın doğurduğu mücadele hâlâ devam ediyor. Bugün yaşananlarda da etkili oluyor. Chirac cumhurbaşkanı iken Irak’la iyi ikili ilişkiler geliştirmiş, Amerikan işgaline karşı Irak’a yardım etmişti. Daha sonra bölgeden bir hayli uzaklaştı Fransa.

Geçmişte Irak’la yakından ilgilenen Fransa, bugün de Bağdadî’nin yakalanması için yoğun çaba sarf ediyor. Bölgede Fransız Özel Kuvvetleri bulunuyor. DAEŞ’in, Fransa hükümetine ve Fransız şehirlerine etkisi son derece büyük saldırılar gerçekleştirmesi bahanesiyle bunu yapıyorlar. Bu saldırılardan sonra Fransa, tamamıyla Siyonist ajanların nüfuzu altına girdi. Fransız Özel Kuvvetleri, masum Fransızların ölümüne sebep olduğunu düşündükleri Bağdadî için varını yoğunu ortaya koyuyor; fakat Suriye’de öldürülen masum insanlar hakkında tek kelime dahi etmiyorlar. Niçin? Çünkü masum da olsalar onlar Müslüman ve bu Müslümanlar İsrail terörizmi kapsamında öldürülüyor.
***
 Bölgede yaşananların tamamı bu kapsamda değerlendirilmeli. Sadece öldürülen insanların kimler olduğuna baksak bunu zaten görürüz. İsrail, Filistin’de Müslüman Arapları öldürmekle kalmıyor, Sünnîler ile Şiilerin, Türkler ile Kürtlerin arasını açacak senaryolar üretiyor. İşine yarayacak unsurları bu oyuna dahil ediyor. Bu Siyonist saldırının karşısında durabilecek tek güç ise Türkiye’dir. Kendisine bir faydası olmamasına rağmen hâlâ NATO üyesi olan Türkiye, devletin çeşitli kurumlarından Gülenistleri tasfiye etmiş olmasına rağmen ülkesinde bulunan yabancı askerî üsleri hâlâ açık tutuyor. 

Venezüella asıllı Müslüman bir Filistinli olarak, Türk hükümetinin ikiyüzlü ajanlardan oluşmadığına inanıyorum. Allah gerçek Müslümanları bu savaşta muhafaza etsin.
 
Allahü Ekber!
19.10.2019


Baran Dergisi 667. Sayı