Fertlerden müteşekkil aile ve ailenin en küçük birimi olduğu cemiyet… Cemiyet ile mutabık bir din ve bu dine ait anlayış... Bu anlayıştan hâsıl olan dünya görüşü… Bu dünya görüşünden doğan hayat tarzı ve bu hayat tarzının şahsiyet ölçüsü, ahlâkı, irfanı, terbiyesi, estetik idraki… Ve bunların toplamından müteşekkil içtimâî kültürün kurmuş olduğu en büyük müessese olarak devlet ile devletin tüm bunların toplamını içine sindirdikten sonra yürütme organları vasıtasıyla nezaret etmek vazifesinde olduğu, bir bütün olarak cemiyet… Görüldüğü üzere, her biri ayrı ayrı esas ve usûller üzerine hareket eden sistemlerin, ahenkli bir şekilde birleşmesinden müteşekkil olan sistemler sistemi bir sistem. Bu tabiî olan.

Peki, günümüzde inşa edilmiş olan sunî sistem nasıl işliyor? Yukarıdaki sıralamadan da anlaşılacağı üzere, zurnanın son deliği diyebileceğimiz bürokrasi tarafından ferd, aile, cemiyet ve geri kalan her “şey”, belli zümrelerin menfaati istikâmetinde şekillendirilmeye çalışılıyor. Eğitim, iktisad, ordu, hukuk gibi icrâ kuvvetleri de, icrâ vazifesinin dışına çıkıp, geri kalan her “şey”i biçimlendirmekte kullanılan âletler hâline dönüşüyor.

Üstad Necib Fazıl diyor ya “Tersine devlet ehramı” diye. İşte ters çevrilmiş bu ehram dolayısıyla geri kalan her şeye de tersinden bir bakış getiriliyor ve kurulu düzen, çözüm getirmek yerine, varlığının mahiyeti itibariyle bizzat sorun teşkil ederek meseleleri çözümsüzlüğe mahkûm ediyor.

Ömer Emre Akcebe
Makalenin tamamı için TIKLA