Gurbetçi hemşerilerimizin işçi olarak göçüşünün üzerinden 50 yıldan fazla geçmiş olmasına rağmen, hâlâ daha rüşte ermemiş şu Avrupa kafasına bir bakar mısınız?
Açıkça anlaşılan şu ki, Alman mantalitesi insanoğlunun vazgeçemeyeceği yüce değerleri hakkında o kadar süflî, o kadar insafsız bir atmosfer içinde yüzüyor ki, kutsal değerlere yönelik anlayışsızlıklarını örtbas etmek için tam da şu karnaval ayı içinde sarhoş kafa ile şerit değiştirip duruyorlar; umarım bir yere toslamazlar...

Hani biz durmadan “Europa, Europa” diyerek aşk-meşk hayalleri kuruyor, serbest dolaşım hikayeleri düzüyoruz ya; bırakın bunların bizi Avrupa birliğine almalarını, serbest dolaşım hakkı vermelerini... Bunlar, inadına Müslüman Türklerin mabedlerine bakış açılarını bile değiştirip, gözdağı vermek için camilerimizin yakınlarında polis arabalarını sık-sık dolaştırıyor. Bu bana pek manidar gelmektedir.

Polislerin arada bir sebebsiz yere cami personelini sorguya çekmeleri de cabası. DİTİB (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) ve diğer İslâmî kuruluşlar bundan oldukça rahatsızlar.
Hangi hain kaynaktan yahut hangi hain odaktan ne işaret alıyor olmalılar ki, başörtü düşmanlığını bazı kurumlarda sinsice başlatmaya çalışıyorlar. Bu yüzden Batı beynini iyice irdelemek gerek.

Onun için Avrupa kıtasının dinî egoizmini tatmin etmek için bazı serkeşliklerin yol haritası çiziliyor. Avrupa’nın bugünkü çarpıklıklarına bakacak olursak değiştire değiştire kuşa benzettikleri dinlerinin kutsal değerlilik ölçüsü kendi insanı arasında sıfır ibreyi gösteriyor. Karnaval sarhoşluğu içinde diz boyu kepazeliklerini ve ruhî rahatsızlıklarını İslâm’a kaçamak yumruk atmakla kapatırız zannediyorlar.

Allah-ü Teâla’nın Kur’an’da İsrailoğulları için buyurduğu, “Künü gıredeten hasirin” yani “maymun ve domuzlar gibi olun” mesajını almışçasına kendilerini şu karnaval ayı içinde gönüllü olarak nelere benzettiklerini görmek; Avrupalılar için karar vermeye yeter de artar bile…

Bizim “güdük ay” dediğimiz şu kısacık şubat ayı içinde, karnaval “Faşing” dedikleri eğlenceleri, Avrupalıların psikolojik çarpıklığını, bu sefer de Alman caddelerinde alenen gösterdi.
Domuz kostümü giyen mi istersin, maymun maskesi takmış sarhoş Alman genci mi ararsın, cinsel ilişki çağrıştıran resimli tişört giymiş genç kızları mı sorarsın, hepsi var... Zaten bildiğim kadarıyla Latincede “karnaval” akıl dışı kepazelikler panayırı manasına gelmektedir.

Bu gerçekleri kabul eden birkaç Alman ve Hollandalıyı saymazsak, kendilerinin meşhur tabirleriyle, “dumkopf”lar; yani “budala ve akılsız kafalılar sürüsü.” Bu tabir direkt onlara oturuyor.

Almanya’nın politik analizini yapmak için lisans sahibi bir siyaset bilimcisi olmanız gerekmez. Örneğin bizim buralara geldiğimiz yıllarda bir Willy Brand vardı, bu adam iyi bir sosyal demokrat liderdi; her meselede yabancı dostluğuna dikkat çeker, “Almanya’da yaşayan her yabancı bizim insanımızdan farklı bir muameleye maruz kalmamalı” der dururdu. Onu takip eden Helmud Schmidt ve Schröder de aynı çizgiyi takıp ettiler.

Yeni seçilen Cumhurbaşkanı Steinmeier, SPD’li bir sosyal demokrat etiketiyle demokratik sistemin çizgisini izlemek istese bile, Merkel ağırlıklı hükümet buna fazla imkân tanımaz.
Almanya’da herkes bilir ki, Cumhurbaşkanları çok dar bir saha içinde görevini yürütür ve kendilerini normal bir il idare müdürlüğünün imzalama memuru yahut tasdik ve mühür basma masası şefi gibi sayabilirsiniz. Siz bunlara protokol şefi de diyebilirsiniz; korkmayın Almanya’da bunlar suç değil.

Alman halkının yüzde yirmisinden fazlası Cumhurbaşkanının adını bile bilmez. Bugünün CDU’su Hıristiyan demokratlarla, bugünün SPD’nin Sosyal demokratları birbirlerine pek muhalefet etmez ve lüzumsuz yere ortamı germekten kaçınırlar. Bugünün diyorum, çünkü, eski SPD, bir yabancı dostuydu. Koalisyonlar süreci içinde bu SPD’yi, CDU’laştırdılar diyebiliriz. Yabancı düşmanlığı 1960-1970’li yıllardakinden daha fazla diyemeyiz ama Türk düşmanlığının dozunu gittikçe artırıyorlar.

Eski istihbaratçı ve Hamburglu bayan Merkel’in kafasında yeterince Türk düşmanlığı var. Aynı zamanda bir FETÖ dostluğu da yerleşmiş görünüyor...
O kadar da olmasın mı? Papaz babası ile FETÖ liderinin inançları zaten aynı çizgide değil mi? Ve bu Merkel hatun FETÖ’cü İslâm düşmanlarının himayekârlığını her zaman alenen sergilediği sürece, “Batı cephesinde yeni bir şeyler var” demem boşa değil. Yeni bir şeyler var, ama Müslümanların aleyhine bir şeyler…

Baran Dergisi 529. Sayı