Hrant Dink suikastı, birçok noktadan  sistemin iflasını gözler önüne serici oldu. Batıcı çizgi ile milliyetçi çizginin kopma sürecini hızlandırdı, belirginleştirdi. Batıcı çizgideki sahte milliyetçiliğin ne kadar kel olduğunu gösterdi bu suikast.
Doğu ile Batı birbirine zıt ve düşmandır. İlk doğu-batı ayrımını yapan da Batıdır. Batı kültürü, yaşamı, ahlâkı kısaca her şeyi Doğu ile farklıdır.Osmanlının yıkılışından bu yana Batılıların içimizdekilere kurdurduğu bir rejim tarafından yönetilmekteyiz ve sorunların ve çelişkilerin kaynağı buradadır. İslâm’dan uzaklaşmanın sonucu hem Batıcılık, hem ırkçılık belasını başımıza musallat eden ve milleti bölen bu rejimdir.
İslâm, evrenseldir ve kavim üstü ümmet inancını sunar. Bütün  kavimlerin döküleceği ve birleşeceği potadır ümmet. Bunun için ölçü “İslam tek millettir.” Ve Allah Resûlü bunun zıddını da ifade eder: “Küfür tek milletdir.” Bütün İslâm devletleri bu esas üzeredir ve Osmanlı kimsenin burnu kanamadan dört asır Ortadoğuda kalabilmiştir. Osmanlıdan sonra ise, Batı ve Amerikanın düzenlediği Ortadoğunun manzarası meydandadır: Kürt, Türk, Arap, Fars vs. düşman hale gelmiştir. O halde çözüm: Milliyetçiliğin de hakikatini gösteren BD-İBDA İslâma muhatap anlayışından, bunun sistemine bağlı siyasetinden geçmektedir..
 “Ne mutlu Türküm diyene!” diyerek yıllardır milliyetçilik kelimesi altında kavmiyetçilik- ırkçılık yapanlar, İslâmın hakikatinde erimesi gereken kavim meselesini çözememişler, bilakis ayrımcılığa ve bölücülüğe yol açmışlardır. Gelinen noktadan da bu açık. Batıcılık ise kavimlerin birleşeceği İslâm kardeşliğini hepten öldürmüş ve ortalık kargaşadan, kan gölünden geçilmez olmuştur. Ondan sonra Ermeni gazeteci  Hrant Dinkin öldürülmesi ve öldürtülmesi üzerine timsah gözyaşları dökülmeye başlanılmıştır. Hedef gösterenler (siyasetçi –medya -yargı) bumerang gibi hadisenin kendilerini vurması üzerine “hepimiz Ermeniyiz” deme yarışına çıkmışlardır. Sizden ne Türk’e, ne Kürd’e, ne Arab’a, ne Çerkez’e, ne Lâz’a fayda var! Çünkü siz soysuzsunuz, kimliksizsiniz, Batıcı ve Batı taklitçisi şahsiyetsizlersiniz.
Başbakan, “Hrant Dink cinayeti, birlik ve beraberliğimize sıkılan bir kurşundur. Huzur ve güven ortamına sıkılan bir kurşundur” diyor. Sanki ülkede birlik ve beraberlik varmış gibi, sanki huzur ve güven ortamı varmış gibi. Ülkenin birlik ve beraberliğini dinamitleyen yukarıda bahsettiğimiz zihniyettir, Batıcılık ve onun İslâm ülkelerine soktuğu kavmiyetçiliktir.             
Kimliğimizi-kültürümüzü Batı bozmuştur, Batıcılar da İslamlığın ve Türklüğün bir numaralı düşmanıdır. Kavmini ve kültürünü seven her Kürd’ün de bir numaralı düşmanı Batı ve Batıcılardır. Batıdan bize fayda yok; düşmanından medet uman, umduğuyla kalır ancak, kullanıldığıyla kalır ancak. Hrant Dink’e sıkılan kurşunun alt yapısında Batıya ve Batılılaşmaya nefret vardır. Bu, bugün Ermeni bir gazatecide tecelli etmiştir, yarın yukarıda bahsettiğimiz sahtekarlarda (batıcı ve milliyetçi çizgiyi bir arada tutmaya çalışanlar) tecelli etmeyeceğini kimse garanti edemez.
Bu milletin soysuzlaştırılmasında en büyük pay Batıcılarındır, Batıcı bu rejimindir.
AB’nin Anadolu insanını getirdiği zelil durumdan herkes ders çıkarmıştır ve bundan kurtuluşun dinamiği ise, kuru kuru milliyetçilik -ki şovenizm olur- değil, İslâm milliyetçiliğidir. Bunun mekan adı da Anadoluculuktur.
Anadolu topraklarında Batı ile savaşımız artık nihayetlenme noktasındadır, “nihaî darbe “ safhasındadır. İş gelip buraya dayanmıştır; bu nihaî hesaplaşmadan kaçış yoktur ve herkes hesaplarını ona göre yapmaktadır. Herkes baltalarını bilemektedir ve hem batıcı, hem milliyetçi sahtekârlar deşifre olmuştur.  Tâ 1914 ve 1919 ‘lara dayanan bu savaş anti emperyalist bir savaştır. Amerika- Irak savaşı ise, yanı başımızda değil âdeta içimizdedir. Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu, 1. Körfez savaşı öncesinde, bu savaşın bizi vuracağını, “Kumandan” vasfı ve büyük İslâm stratejisi dehasıyla açık açık belirtmişti. Şimdi içinde bulunduğumuz durum tam da budur. Irak savaşı sonrasında yükselen Amerikan düşmanlığında Türkiye dünyada birincidir. ABD ve AB düşmanlığının temelleri ve dinamikleri bizim toplumumuzda mevcut, millet olarak köklerimizde mevcut. Yükselen Amerikan düşmanlığı ve alçalan AB yandaşlığı, aslımıza, köklerimize, kültür ve tarihimize dönme isteğimizin beyanıdır, dışa vurumudur. Hrant Dink cinayeti altında bu aranabilir.
Artık Anadolu ahalisi, ABD ve AB köleliğine isyan etmektedir. Millet bu isyan bayrağına gelir. Bu kurtuluş bayrağını da taviz vermez bir şekilde burçlarında dalgalandıran BD-İBDA fikir ve aksiyon mihrakıdır. Antiemperyalist bayrağı taşıyan, düzenin kanatları altında yaşayan ve düzenle uzlaşan güya İslâmcılık veya milliyetçilik iddiasındakiler değil, devrimci İslâmdır. Bu milletin kurtuluş iradesini ve ülküsünü temsil  eden sayın Salih Mirzabeyoğlu tâ 1975’lerde, “Ne uzlaşma ne teslim, ne hiçlik/ yalnız Mutlak Fikirde birlik” diyerek sistemli fikir ve hareketini ortaya koymuştur. Marksizm ve kapitalizm kutuplarına karşı İslâmi bir dünya görüşüyle ve “akıncı” isim ve teşkilâtıyla ortaya çıkarak, günümüzde de akıncı cepheleriyle. Fikir ve aksiyon adamı  Salih Mirzabeyoğlu’nun idam ile cezaevinde ağırlaştırılmış müebbet yatması bu milletin kurtuluşu içindir, kendi için değildir. Onun  için diyoruz ki,  Salih Mirzabeyoğlu’nun çilesi, müslümanların çilesidir, Salih Mirzabeyoğlu’na sahip çıkmak İslâm’a sahip çıkmaktır. İBDA’nın batını Necip Fazıl’ın şu noktalamasıyla mevzuumuzu noktalayalım..
Ne put adam, ne ham yobaz, ne bozkurt;
Yeni nizam, yeni insan, yeni yurt...


Baran Dergisi, 4. Sayı