Bu hafta şahsî bir şeyler söylemek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde Isabelle Coutant’ın babası villasında ölü bulundu. Kendisi 1925 yılında doğmuştu ve 94 yaşında idi. Onun hakkında konuşmak istememin sebebi olağandışı bir şahsiyet olması. Hakkında konuşulacak bir çok insan tanımış olmama rağmen aile ilişkisinden dolayı bu adam hakkında konuşmak istiyorum. 

Zengin bir aileye mensuptu ve kendisi de legal yollardan çok para kazandı. II. Dünya Savaşı yasaları babasını etkilemişti, o sıralar Bulls isimli şirketle ilişkisi vardı. Savaş sırasında Paris bombalanırken ailesinin tehlikede olmasını istemedi ve onları gönderdi. Savaşın başlarında bu adam öldü. Bernard Coutant henüz 15 yaşında idi. Bernard’ın annesi bayan Coutant, Paris işgal altında olmasına rağmen Bernard ve kardeşlerini alarak şehre dönmeye karar verdi. Paris’te lüks bir apartmana yerleştiler. Apartmanın ilk katını kullanamıyorlardı, ikinci katı ise aile tarafından kullanıldı. Kaldıkları apartmanın ilk katı, o bölgede bulunan her apartmanda olduğu gibi SS (Schutzstaffel) personeli tarafından işgal edilmişti.

Coutant ailesi II. Dünya Savaşı sırasında direnişi destekledi, hatta bayan Coutant hem Almanların saygı duyduğu, hem de kızdığı bir şahsiyetken, bir yandan da ilk Fransız direniş örgütüyle ilişki içerisindeydi. O zaman 15 yaşlarında olan Bernard Coutant, eşim ve aynı zamanda avukatım olan Isabelle Coutant’nun babası. Coutant ailesi, Fransa’nın üst düzey ailelerinden birisi. Fransız İhtilâli sürecinde dahi isimlerine rastlamak mümkün. Geçmişte kuyumculukla uğraşıyorlarmış.

Coutant’ların evi Paris’in yedinci bölgesinde bulunuyordu. Bernard, Paris’te bulunan dünyanın en iyi teknik okullarından birinde okuyor. Okula giderken bisiklet kullanıyor. Katolik olmasına ve anti-semitik bir yönü olmasına rağmen Yahudilere olan nefreti anlayamıyor. Masum insanlar öldürülüyor. Bernard’ın Paris’te saklanan Yahudilerle de teması var, 15 yaşında bir çocuk masum Yahudilere yardım ediyor. Babası öldüğü için o yaşta ailesini idare ediyor. Tüm bunları yaparken geleceği parlak bir öğrenci olarak teknik okula da devam ediyor. 

Öğrenciyken bir takım projeler geliştiriyor ve okulu bitirdikten sonra profesyonel olarak Bull şirketinde çalışmaya başlıyor. Bull şirketi, adını 1925 senesinde ölen Fredrik Rossing Bull’dan alıyor. Fredrik dahî bir mühendis, onun ölümünün ardından, geliştirdiği delikli kart teknolojisinin patenti kullanılarak Fransızlar tarafından bu şirket kuruluyor. 1931’de kurulan şirket, 1933’te “Compagnie des Machines Bull” adını alıyor. Bernard burada araştırmalardan sorumluydu. 1950’lerden bahsediyorum. İlk ofis bilgisayarlarını yapmayı başardı, elbette bugünkü gibi mobil şeyler değildi. Bilgisayar alanındaki en büyük şirketler ise Amerika’daydı ve Bull’un ürettiği bilgisayarları kopyaladılar. Bu illegal bir teşebbüstü. Bir takım baskılar neticesinde Bull şirketi buna müsaade etmek zorunda kaldı. ABD menşeili olan dünyanın en büyük bilgisayar şirketi, devletler için oda büyüklüğünde dev bilgisayarlar geliştirdi. Bull’un bazı çalışanları hükümet ile de ilişki içerisindeydi. 

1970’lere gelindiğinde, 33. dereceden bir hürmasondu, en üst dereceden, büyük üstatlardandı. Her meseleyi çözebilme kapasitesine sahip çok yönlü bir insan haline gelmişti. Fransa’daki en büyük sermaye sahiplerinden biri konumundaydı. Tüm bunları 15 sene civarında bir sürede elde etti. Milyonlarca Frank’ı kontrol ediyordu. Yaşanan bir takım hadiselerin ardından tüm kazanımlarını geride bırakarak Fransa’nın güneyine yerleşmeye karar verdi. Çok büyük bir villa yaptırdı. Orada çocuklarıyla yaşadı.

Bernard çok güçlü bir karakterdi. Eşi, yani Isabelle’in annesi ile bir çok iş tasarladılar. Isabelle gibi entelektüel bir hukukçu yetiştirdiler. Isabelle, Fransa’nın en iyi hukukçularından birisi ve aristokrat bir ailenin mensubu. 

1997 senesinde Fransa’da bir mahkûm olarak Isabelle benim avukatım olduğunda Bernard Coutant son derece memnun olmuş ve bana dayanışma mesajları göndermişti. Geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden bu adamı saygıyla anıyorum.
 
Allahü Ekber!
26.08.2018


Baran Dergisi 607. Sayı