Necip Fazıl'ın misyonunu Salih Mirzabeyoğlu gibi gösteren olmamıştır.
Üstad'ın bazı konferanslarına da yetişen biri olarak, Üstad'ı şiirleriyle ve polemikleriyle tanıyordum sadece. Onun mütefekkirlik yönünü ve buna paralel zaruri olan aksiyon yönünü yeterince bilmiyordum. Aksiyonun fikre geçirilmiş üstün iş mânâsını Üstad'ın kitaplarından okumuş olsam bile idrak edemediğim için Üstad'ı sadece kahramanlık yönüyle görüyordum.
Ne zaman ki Gölge Dergisi (1975) ve Akıncı Güç'le (1979) Salih Mirzabeyoğlu'nun fikirleriyle tanıştım, Necip Fazıl'ın misyonunu gerçek mânâsıyla öğrenmeye, aksiyon adamlığını da idrak etmeye başladım.
Büyük Doğu dâvâsı bir ütopyadan ibaret olarak ve kütüphanelerin tozlu raflarında kalacaktı eğer İBDA ve Salih Mirzabeyoğlu olmasa idi.
Hakikati arayan soylu bir insanın ıstırabını taşıyan Salih Mirzabeyoğlu, ta ilk gençlik yıllarında aradığı sesi ve ruhundaki kör düğümleri çözen formülü Necip Fazıl ve Büyük Doğu İdeolocyası'nda bulmuştu. (1963-64 yılları)
Dünya görüşü haysiyetini Necip Fazıl'da bulan Salih Mirzabeyoğlu Üstadının yolunda tavizsiz çizgisiyle Büyük Doğu idealine devam etmektedir.
Üstadı tarafından "Fikir Çilesi Haysiyetinin Müstesnâ Genci" iltifat ve itibârını alan hâkim mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu, Üstad'ın "düşük çocuklar" dediği zümreden kaçınarak, Büyük Doğu kavgası için çile yükünü sırtlanmayı tercih etmiştir. Ki onun için Büyük Doğu kavgası var, ki onun için İBDA kavgası var.
Bazı İslamcı haset yazar-çizerler gibi (ki Üstad onlar için "düşük çocuklar" demiştir) Büyük Doğu İdeolocyası'na teslim olmayı içinde ukde yapmayan ve bağlılıkta kendini ortaya koyan Salih Mirzabeyoğlu, şahsiyet davasına da örnek olmuştur. Onun için Necip Fazıl'ın şahidi Salih Mirzabeyoğlu vasfına haizdir, onun için Kumandan vasfına haizdir.
Büyük Doğu'yu rahat koltuklarında değil, tıpkı Üstad gibi kanıyla-canıyla yürüten İBDA Mimarı Salih Mirzabeyoğlu olmuştur.
O zaman, Necip Fazıl'ın misyonunu da Salih Mirzabeyoğlu'ndan öğrenmek zorundayız. Kuru övgü olarak değil, tarihi ve aktüel kıymete haz olan Salih Mirzabeyoğlu tarafından yapılan Necip Fazıl tanımlamasını dikkatlerinize ve düşüncelerinize sunuyorum:
"Beş asırlık tarih dilimimizle birlikte çağımızın nabzını yakalayan ve ideali aramayla toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta kıvranan insanoğlunun oluş ıstırabını hakikatine nisbetle heykelleştiren adam… İSLAMA MUHATAP ANLAYIŞ'ın dünya görüşünü örgüleştiren adam… Dâvânın aşkını, vecdini, diyalektiğini, estetiğini, dost ve düşman kutuplarını işaretleyen, hedeflendiren, istikâmetlendiren; İslâmı eşya ve hâdiselere tatbik edebilmenin "nasıl"ını çerçeveleyen adam… Bunun sembol şahsı, Büyük Doğu Mimarı'dır!"
Bir ideolojik mihrâka sahip olmayanların fikrî ve siyasî zikzaklarını her an görmekteyiz ve İBDA'nın istikâmet çizgisi de her an görülmektedir, bütün görmeme ve karalama çabalarına rağmen billur gibi parlamaktadır. Tabii gözü parlak olanlara.
Pazarlıksız Allah ve Resulü diyenlere İBDA Mimarından çağrı:
"Büyük Doğu idealinin sevdalılarına, samimilerine, çıkar hesabında olmayanlarına ve davaya alçaklık mizacında bulunmayanlarına, altında toplanacakları bir sancaktır İBDA…"
Şunu da belirtelim ki, Necip Fazıl'ın kavgasını mihrak edinen İBDA'dan uzak duranların, "Necip Fazıl'ın yaşamasını çok isterdim!" diyerek günah çıkarması samimi bir tavır değildir.

Aylık Dergisi 92. Sayı