Üstad Necip Fazıl ile alâkalı yapılan çalışmaların ekserisinde, şairliği ön plâna çıkarılırken, onun sistem kurucu mütefekkir yönü göz ardı edilmiştir. Elbette “Sultanü’ş-şüera” olan Üstad’ın edebî kişiliği de son derece büyük ehemmiyet arz eder; fakat onun edebî kişiliğinden söz etmek zahmetsizdir. Sistem kurucu yönünden bahsetmek ise evvela kendi memleketimizden başlayarak Kemalist rejimi ve sistemi reddetmeyi, insanın insanca yaşayacağı düzeni tesis etmek için çaba, gayret ve fedakârlığı gerektirir; dolayısıyla zahmetli ve rizikoludur.

Salih Mirzabeyoğlu’nun Necip Fazıl’ı tanımlamasıyla; “İdeali aramayla toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta kıvranan insanoğlunun ‘oluş’ ıstırabını, İslâm’ın hakikatine nisbetle heykelleştiren adam!.. Beş asırlık tarih dilimimizle birlikte, içinde yaşadığımız çağın nabzını yakalayan adam!.. Necip Fazıl budur...”

Üstad, asırlar boyunca İslâm’ın sancaktarlığını yaptıktan sonra, hâkimiyeti kaybeden bir milletin niçin bu hâle geldiğinin muhasebesini yaparken, müesses rejimin bu milletin madde plânında kurtarılıp mânâ plânında helak edilişinin nişanesi olduğunu işaret etmiştir. Allah’tan ve ahlâktan bahsetmenin yasak olduğu bir dönemde, öz vatanında parya vaziyetine düşen, mustazaf hâline gelen Müslüman Anadolu halkının, hâlinin idrakinde olmayan durumundan kurtulması için canını dişine takmıştır. Bu hâliyle cesaretin de timsali olan Üstad, konferanslarıyla, süreli yayınlarıyla ve kitaplarıyla bir milletin varoluş harcını yoğurmuş ve “İslâm yenilenmez, anlayışı yenilemek gerek” düsturuyla yeni bir anlayış ortaya koymuştur. Bununla da kalmayıp, başta, “yaşama sebebim” dediği İdeolocya Örgüsü olmak üzere, ortaya koyduğu eserlerle vahdet ve tecanüs arz eden bütün bir sistemin nasılını işaret etmiştir.

1940’lardan itibaren Türkiye’nin siyasî entelijansiyasıyla yakın münasebet içerisinde olan Necip Fazıl, Demokrat Parti’den Adalet Partisi’ne, oradan MSP ve MHP’ye kadar kurduğu temaslar vasıtasıyla fikir üflemiş, maya çalmıştır. Daha sonra iktidara gelen Turgut Özal’ın da, Necmeddin Erbakan’ın da, Tayyip Erdoğan’ın da arkasındaki güç Büyük Doğu ve Necip Fazıl olmuştur.

Bugün Türkiye’nin siyasî iklimine yön veren yine Üstad ve fikirleridir. Buna mukabil sözde “İslâmcılar”ın “İslâm’da devlet anlayışı” diye başlayan çalışmalarında Mevdudîlerin, Ali Şeriatilerin, Hasan el Bennaların fikirlerine yer verirken, Üstad Necip Fazıl ile Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu’nun gelenekten geleceğe devşirerek ortaya koyduğu yeni fikir ve anlayışı görmezden gelmeleri ise Kemalizm’in ve onu var eden Batı’nın yönlendirmesinin bir neticesidir. Mesele “Büyük Doğu-İbda olmasın da ne olursa olsun” meselesidir; çünkü evvela Anadolu’yu akabinde tüm İslâm âlemini ve dünyayı kurtaracak olan fikir Büyük Doğu-İbda’dır

Baran Dergisi