“Türk tipi başkanlık” olarak da anılan ve 2018 yılında yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı sistemi, aradan geçen bunca zamana rağmen bir türlü müesseseleştirilemedi ve başta bakanlıklar olmak üzere eski idare sıkıntılarından bir türlü arındırılamadı. Bununla beraber, Kemalist rejimde de bir değişikliğe gidilmemiş olması dolayısıyla, her geçen gün millet ve memleket aleyhine yaşanan hadiseler artarak devam ediyor

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle idare şeklinde meydana gelen değişiklik, yargı başta olmak üzere insanî faaliyet sahalarının hiçbirinde bir türlü vatandaşlara hissettirilemedi. Esasında yalnız icra makamı olması gereken bakanlıklar, parlamenter sistemdeki rollerini sürdürürken, bir taraftan vaziyeti kollaması, diğer taraftan teklifler hazırlaması ve bunlarla beraber Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından belirlenen siyaseti gerçekleştirmeye yönelik stratejiler geliştirmesi gereken politika üst kurulları üzerine düşen misyonu ifâ edemedi. Kadrolar şakşakçılarla doldurulurken tek adamın omuzlarına yüklenen yük, sorunların iyiden iyiye ayyuka çıkmasına sebep oldu.

Hülasa, Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun tabiriyle şartların tarihî misyonunu üstlenmeye zorladığı Türkiye, yüz yıllık badireden bir türlü kurtulamadı, milletimizin inancından ve kültüründen tevarüs eden bir idare şekli inşa edilemediği gibi idare ruhu da kuşanılamadı. Yetki ve görev dağılımının yeniden yapılması, bununla beraber her iş ehline verilerek tek kişinin omuzlarına binen yükün dağıtılması, bununla eş zamanlı olarak da fikrin iktidarını tesis edebilmek için ruhî bir imar sürecine geçilmesi koskocaman bir zaruret olarak meydan yerinde duruyor.

Fikir ve ahlakı olmayan Kemalist rejimin, eğitimden yargıya kadar bürokrasinin bütün kademelerinde çarklarını döndürmeyi sürdürdüğü, devletin tüm müesseselerinin müthiş bir başıboşlukla hareket ettiği, cemiyetin ahvalinin ise her geçen gün daha kötüye gitti bu vaziyetten zerre kadar rahatsız olmayanlar, kendilerini bekleyen tehlikenin farkına vardıklarında çok geç olacaktır. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı olan, Büyük Doğu-İbda’nın vazettiği idare ruhu ve çağın dayattığı idare şekline geçmek, Başyücelik rejimini devlete hâkim kılmaktır.

Kapağımızda bu meseleyi işledik ve “Türkiye’de Siyasi, İktisadi ve Hukuki İdarenin Yeniden İnşası İçin Başyücelik Rejimi” manşetini attık. 

Dergimizi tüm turkuvaz bayilerinden alabilirsiniz.