Cemiyet dini olan İslâm’ı yaşamaktan bahsetmek “ideolocya ve yaşamak” bahsini doğurur ve Mutlak Fikri hayata tatbik edebilmeyi zarurî kılar. Bunun için de İslâmî düzen değişiminin “niçin”ine, yani Mutlak Fikir’den hareketle çağımızda tatbik edeceğimiz sosyal, siyasî, iktisadî, hukukî vs. meselelere tüm olarak çözümler sunan dünya görüşüne ve bunun gerekçelendirilmesine ihtiyaç vardır. Bunun yanında İslâmî düzen değişiminin “nasıl”ına, yani ihtilâl-inkılâpçı teşkilât, kadro ve yayın organlarına ihtiyaç duyulur.

Yaşama kültürü bir ideolocya mevzuudur. Eğer kendi dünya görüşünün şuur süzgecini kuşanmazsan, mevcut düzenin şuur süzgecine göre bir “İslâm kültürü”ne sahip olunur ki, ferdî ibadetlere yönelmeyi kasteden, “İslâm’ı yaşamalıyız!” da böyle bir şuur süzgeci mahsulüdür.

Şunu söyleyelim ki, şuurlanma faaliyetin kadar İslâm’ı yaşamış oluyorsun. Cemiyet olarak ise örgütlenmenin şuur seviyesi yani kadro vasıfların kadarsın. Böyle kendi kendimize, “İslâm’ı yaşayacağız, herkes İslâm’ı yaşarsa kurtuluruz!” sözüyle kadro olunamaz, İslâmcı hareket yükselemez, İslâmî ilimler de canlanamaz. Zira ölçüler yerli yerinde ama biz hangi ideolojik şuur ile onlara bakıyoruz. Bu mühimdir.

Kazım Albay

Makalenin tamamı için: TIKLA