Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz aylarda duyurmuş olduğu, A.B.D. Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını gerçekleştirdi. Bu kararın uygulanması için İsrail Devleti’nin Filistin topraklarını işgâl ettiği gün seçildi ve Yahudi tarafında büyük kutlamalar yaşanırken, İsrailli askerler tarafından durumu protesto eden Filistinli göstericilerin üzerine kurşun yağdırıldı. Şimdiye kadar gelen haberlere göre 50’den fazla Filistinli şehid olurken, 2000’e yakın yaralı olduğu bildirildi.

Bomba Yahudi’nin Kucağında
Yahudiler insanlıktan çıkmış bir şekilde zafer addettikleri bu gelişmeyi kutlaya dursunlar, işin hakikati hiç de öyle değil. A.B.D. Başkanı Donald Trump’ın İsrail Başkonsolosluğunu Tel Aviv’den alıp da Kudüs’e taşıma kararı, bir el bombasının pimini çekip Yahudi’nin kucağına bırakmaya benziyor esasında.

Arab Baharı ile beraber İsrail ve çevresindeki bütün İslâm ülkeleri karışıklık ve iç savaşlara sürüklenirken, tüm bu gelişmelerin arkasındaki merkez İsrail’di. Mısır, Suriye, Libya gibi ülkeler bu süreçte etkisiz hâle getirilerek teslim alındı. A.B.D. güdümünde Yahudiye hizmette yarışan Suudî Arabistan ve kimi emirliklerin alçaklıkları da bu süreçte aşikâr oldu. Yani anlayacağınız, sıkıştığında Müslümanların başlarını çevirdiği ne kadar sahte odak varsa, her biri bu süreçte yerle bir oldu. Bir tek Türkiye’de, ellerinden geleni artlarına koymamalarına rağmen muvaffak olamadılar. Ve zaten geriye de kala kala bir tek Türkiye kaldı.

Pimi çekilmiş bombaya dönecek olursak, bilhassa Yahudi tarafından güdülen Mısır, Suudî Arabistan ve emirliklerin, cahil bir cüretin neticesi olan bu hamleden sonra eskiden olduğu gibi Yahudiye destek olmaları mümkün değil. Ya karşı oluşta milletleriyle bir çizgiye gelecek, yahut iktidardan bir şekilde inecekler. Diğer taraftan, senelerdir haktan yana bir imaj çizerek Yahudiye hizmet eden Amerika’nın da gerçek yüzü tümüyle görünmüş vaziyette. Bölgedeki hiçbir İslâm ülkesi artık eskiden olduğu gibi rahatça işbirliği yapamaz, çünkü bu ülkelerin milletleri nazarında Amerika artık bir numaralı düşmandır.

Yahudi’nin Başını Çıkarma Sebebi
Arab Baharı sürecini değerlendirirken, meydana gelen halk hareketlerini doğuran içtimâî şartları işaretlemekle beraber, tüm bu hadiseleri kendi menfaatine devşirmek üzere provoke eden ve yönlendirenin Yahudi devleti olduğundan defaatle bahsetmiştik. Hatta bir adım daha ileri giderek, bu tip provokasyonların ilerleyen günlerde istikâmetinden şaşarak Müslümanların menfaatine döneceğinden de bahsetmiştik. Peki, senelerdir cereyan eden tüm bu hadiselerde parmağı olmasına rağmen adeta bir seyirci gibi çıkardığı yangını uzaktan izleyen Yahudi, ne oldu da kudurmuşçasına kendisini adeta yangının ortasına attı?

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun, Ölüm Odası B-Yedi adlı eserinde, “Hicri 1440 (Hicrî 1400 Gergini)” diye, 1440’ı, 15. İslâm asrının başlangıcı olarak işaretlemesi, yani yeni bir devir değişiminin hemen eşiğinde oluşumuz malum. Gerilen herşeyin bırakıldığında süratle boşalacağı unutulmamalı.

Tevafuk nazarından bakmak icab eder ki, Yahudi Kabalistlerin “Arz-ı Mevud’a hâkim olamazsak yok olacağız.” diye, yapmış oldukları hesablardan çıkarttıkları tarih de, bir kaç sefer tehir etmiş olmalarına rağmen en geç milâdî 2022. Senelerdir saklandıkları yerden başlarını dışarı çıkartmalarındaki sebeb de budur. Zaman bir yönüyle gerilirken, diğer yönüyle de daralıyor. Yahudilerin kendi inançlarına göre bile bir varlık/yokluk savaşına girmiş oldukları aşikâr. Kudüs’ü başkent yapmaktaki telaşları bu sebeble. Diğer taraftan, hastalıklı kafalarındaki hedeflere ulaşmak için soykırım bahasına Filistinlileri o topraklardan atmak için ilk fırsatta harekete geçecek, İran’ın Suriye’deki varlığını bahane ederek Golan Tepeleri’nden adım adım Şam’a doğru ilerlemeye teşebbüs edeceklerdir.

Zeytin Dalı Harekâtı vesilesiyle de bahsetmiştik, Türkiye’nin terör koridorunu kendisine yol ederek, Suriye’nin doğusundan güneyine doğru olan koridorda hâkim olarak, İsrail’in kuzey komşusu olması gerektiğinden bahsetmiştik. Şimdi görünen o ki, biz bu hâmleyi yapmazsak, ilerleyen günlerde İsrail bizim güney komşumuz olacaktır.

Yani dünya çapındaki bütün denge ve değerlerin altüst olacağı, büyük bir değişim ve dönüşüm sürecinin eşiğindeyiz, Allahuâlem...

İstikbâl Gazâdadır
Filistinden başlayarak, gayesine varmak için hamle üstüne hamle yapan Yahudi, karşısında kalan tek engelin Türkiye olduğunun şuurunda. Zaten bugün fiilî olarak siyasî ve ekonomik yönden Türkiye’ye taarruz edilmesinin arkasında yatan temel saik de bu. İsrail muvaffak olmak istiyorsa, Türkiye’yi aradan çıkartmak zorunda. 2013 senesine kadar inandıkları gibi Türkiye’yi bu plana entegre edebilmiş olsalardı, mesele kalmayacaktı. Ne var ki, Nakşî sırrının perçinlendiği Anadolu, şu veya bu sebeble oyuna gelmeyerek bir ânda karşı safa, düşman safına düşmüş oldu. Böylelikle de tarihî misyonunu tabiî olarak üstlenmek zorunda kaldı.

Şimdi ise ocak kızışmış vaziyette. Her yönden üzerimize gelecekler, çünkü vakit daraldı. Üzerimize gelen her türlü taarruzu büyük bir marifetle bertaraf edeceğiz, çünkü bizim devrimiz açıldı.
Yahudi’nin ve onun hizmetkârlığını yapan diğer bütün milletlerin anladığı dilden konuşmak bizim üzerimize farz. Bu dün de böyleydi, yarın da böyle olacak. Hem zaten Müslüman Anadolu’nun şahsiyet hamuru da, üstlenmek zorunda olduğumuz misyonumuza mutabık, küfre karşı şiddetle muamele edecek meziyet ve marifetlerle beraber yoğrulmuş...
***
Türkiye için istikbal gazâdadır. Ve hemen akabinde, bütün müesseseleri ve hukukuyla beraber köhnemiş, iflas etmiş dünya düzenini yeniden ihdas etmek üzere İstikbâl İslâm’ındır. Bu büyük zuhurun eşiğindeyiz ve her iki âlemde de kazanan biz, kaybedense onlar olacaklar.
Ellerinden geleni yapsınlar, bizi yolumuzdan döndüremeyecekler!


Baran Dergisi 592. Sayı