Salon hınca hınç dolmasa bile yeterli ilgi vardı ve mes'eleleri konuşacak, ruhî ve idolojik alışverişte bulunacağımız bir ortam vardı.

Yakînen okurlarımızla temasta bulunarak intibâ ve tecrübe sahibi olduk. Bu sefer biz az konuştuk;  (zaten söyleyeceklerimizi dergide söylüyoruz) okurlarımız üzerinde nasıl bir yankı bulduğumuzu dinlemeyi tercih ettik. Sağolsun okurlarımız eleştiri ve tekliflerini eksik etmedikleri gibi, ileriye dönük neler yapabileceğimizi ve güçlerimizi nasıl inşaa edeceğimizi ifâde ettiler. Baran'ın sadece bir vasıta değeri taşıdığını, ideolojik eğitim ve aksiyonun herkesin vazifesi olduğunun altını da çizdik. Yayın organı'nın iritibat, örgütlenme, şuurlanma ve haberleşme rolü ifâde edildi. İslâm inkılabı arefesinde eksiklikler gözden geçirildi.

Program başlamadan önce arkadaşların isteği üzerine (Yaşasın Kumandan Mirzabeyoğlu) sloganı eşliğinde hatıra fotoğrafı çektirdik. Kuran'ı Kerim'den kısa bir sûre ile (Asr Suresi) toplantıya başladık. Toplantı amacını çerçeveleyen kısa bir konuşmadan sonra sıra ile okurlarımıza söz verdik. İlk söz alan Hacettepe Üniversitesi'nde fizik tedavi öğrencisi Mustafa gönüldaş itminan hissi ile şöyle dedi: “Yaşanmaya değer hayatı İBDA'da buldum. Nasıl Osmanlı yıkıldı sonra Cumhuriyet geldi, şimdi de demokrasi rejimi yıkılıp yerine Şeriat rejimi kurulacak!” İçten gelen bu ifadeden sonra sormamız üzerine şunları söyledi: Okuduğu bölümde eğitim ortamının iyi olduğunu, malum cemaatin eğitim yurt vesâire imkanları ile gençleri elde ettiğini fakat yaşanmaya değer hayat tasası çekilmediğini ifâde etti. Sayıca az da olsa müspet gelişmelerden bahsetti Mustafa gönüldaş.

Ankara İlâhiyat'tan ve yeni yazarlarımızdan Abdulkadir Polat okunan Asr suresinin meâlini söyleyerek ayette geçen “Hakkı ve sabrı tavsiye etmeyi” Baran yapabilir, dedi. İnşallah diyelim ve hep beraber yapalım... Doğu ve Güneydoğu'da Baran bulmakta zorluk çekildiğini belirtti; bunun üzerine neler yapılabileceği tartışıldı. Eskişehir Temsilcimiz ise derginin kapaklarının fotokopilerini çektirip kapakları broşürler gibi dağıtmaktan ve başka propaganda unsurlarına kadar yaptıklarından bahsetti. Temsilcilerin kağıt üzerinde kalmamasını ve her İBDA'cının gerekeni gönüllü olarak yapması gerektiğini ifâde etti.

Kumandanın bir lider, bir mütefekkir tarifine sığmadığı, yaşanmaya değer hayat ifâde eden biri olduğu  söylendi okurlarımızca.

Ümmetin kurtuluşu için 1999 sürecinin devam ettiği belirtildi. Çağın bunalımlarına karşı fikir üreten ve bu mânâda müctehid ve mehdilik misyonunu ifâde eden ve İslâmın hâkimiyeti için tek fikir sistemi, tek tatbik fikri olan İBDA'yı ortaya koyandır diye Kumandan Mirzabeyoğlu'nun misyonunu hülâsa etti Sedat gönüldaş.

Düşmanın yüreğine korku düşüren İBDA/ C eylemleri... Hiçbiri ihmâl edilemez askerî ve siyasi cepheler.

Herkesin kendi usulünce faaliyetini seçişi. Allah'tan vakar ve heybetimizi koruması duâsı...

Bu mes'ele hakkında da neler yapılması gerektiği konuşuldu. Sedat gönüldaş söz alıp 28 Şubat'la hesaplaşmanın gündemde olduğu bu süreçte şunları söyledi: “28 Şubat'tan önce Mehmet Metiner 'oy vermek kâfirliktir demokrasi de budur' diyordu. 28 Şubat'tan sonra ise 'demokrasi Kuran'da vardır' dediler. 28 Şubat bunları değiştirdi, daha doğrusu asıl yüzlerini ortaya çıkarttı.. 28 Şubata karşı dik duran tek İBDA çizgisi kaldı. 28 Şubatçıların hedeflerine ulaşamamalarının tek sebebi Kumandanın 1999 Ümmetin Kurtuluş Yılı ilanı ve İBDA/C eylemliliği oldu. Öyle ki Hava kuvvetleri ve Kara Kuvvetleri komutanları birbirine girdi.”

 Baran'da tefrika edilen Kumandanın B Yedi isimli eserinin anlaşılması için eksiklerin nasıl giderilmesi gerektiği de konuşulanlar arasında vardı.

Kafa ve gönül akordumuzun bozukluğundan Kumandanımızın eserlerini anlamakta zorluk çekiyoruz. Salih Aleyhisselâm'da tecelli eden “zıddı ile ilgilenmekten nefsi rahat bulur” hikmeti üzerinde durularak cepheleşmenin ve düşman ile ilgilenerek faaliyet alanı açmanın ve dostlarla çene çalmak yerine düşmanları takip ve tarassut ederek üste çıkmanın ehemmiyeti işaretlendi. Düşmanı ifâde ve hız vasıtası bilmenin, branşlaşma emrini ihmal etmeksizin yerine getirerek  beklediğimiz İslâm İnkılabı'nın ön şartı olan kadrolaşma vurgulandı toplantı sonunda.

Mazeretleri dolayısı ile katılamayan Yozgat Sorgun'daki gönüldaşlarımız selamlarını ileterek hayırlı işlerde yarışmanın güzelliğine dikkat çektiler; ayrıca, Karabük'ten arayan arkadaşlar bu dava yolunda çile çekmenin bereketli bir iş olduğunu selamları ile birlikte ilettiler.

Bu arkadaşlarla 2 Nisan'da Bolu F Tipi Cezâevi önündeki protestoda buluşmuştuk...

Öğle namazı cemaatle kılınarak başlayan toplantı, ikindi namazı yine orada cemaatle eda edilerek sonlandırıldı. Tekbirler ve salavatlar eşliğinde kucaklaşarak ve birbirlerimizi Allah'ın selâmı ile selâmlayarak ayrıldık.

Bir dahaki okur buluşmasında veya eylem alanlarında fizîken buluşmak ve her dâim gönülden irtibat üzerinde kalmak üzerinde arkadaşlarla vedâlaştık.

Eksiklerimizi görmemiz ve irtibatlarımızı kuvvetlendirmemiz açısından faydalı oldu.